Atlas Okyanusu'nun ortasında 6 Türk!
BAZI yerler vardır, “Burada yaşasam herhalde ya ressam ya şair ya da besteci olurdum” dediğim... Kimi yerler hüznüyle, kimi yerlerse huzuruyla ilham çağırır.
Geçen hafta barış ve dinginliği hücrelerime kadar hissettiğim, bembeyaz kumlu sahilleriyle, Atlas Okyanusu’nun ortasına gökten düşmüş gibi duran, cennet gibi bir adaya gittim. Üstelik adı da çok cazip: Turks ve Caicos Adaları. “Türk” adı nereden geliyor, “Caicos” ne demek, yaşayanlar Türk kökenli mi merak ediyor insan. Zaten şimdiye kadar gittiğim hiçbir yabancı ülkede laylaylom gezememişimdir. Halkı nasıl, sorunları neler, bitki örtüsü, sokaktaki hayvanları, kültürel yapıları, falanı filanı derken bir bakarım ki geri dönüş günü gelmiş çatmış. Sanırsın ki dinlenmeye değil teftişe gitmişim... Bu yolculuk sırasında öğrendiklerimin ilginizi çekeceğini düşünerek paylaşmak istedim.
38 adadan oluşan Turks ve Caicos Adaları, Kuzey Atlas Okyanusu’nda Bahamalar’ın güneyinde yer alıyor. Adaların toplam yüzölçümü 430 kilometrekare ve sadece 8 adada yaşamlarını sürdürenlerin sayısı 50 bine yakın. İrili ufaklı diğer 30 “insansız ada” uçaktan bakınca denizin içerisinde sıraya dizilmiş, mavili yeşilli firuze boncuklara benziyor. Her bilginin doğru olduğuna inandığımız internette, adalarla ilgili araştırma yaparsanız ve de yerli halkına sorarsanız (İngilizlerden öğrendiklerine göre) Karayipler’deki bu tropik adalara “Turks” denmesinin tek bir sebebi var: Adadaki bir kaktüs türünün Osmanlı döneminde kullanılan fese benzemesi. Güya keşif sırasında Christopher Columbus ekibi ellerindeki ilkel dürbünlerle adalara uzaktan bakınca, o adaya has kaktüsleri fese benzetip “Türkler buralara kadar gelip adayı kuşatmış, aman uzak durun” demişler. Sonra da bakmışlar ki fesler hiç yerinden kıpırdamıyor, insan olmadıklarını anlayıp korkusuzca adaları kuşatmaya başlamışlar. Gelelim bu hikâyeyi çürüten mantıklı savlara ve sorulara:
1. Christopher Colombus 1492 yılında keşfini yapmadan çok daha önceleri bu adada Taino ve Lucayan yerlileri yaşamış. Maalesef yeni kâşifler adaya yerleşir yerleşmez barış içerisinde balıkçılıkla yaşayan bu yerlileri tek tek yok etmişler. Bu adalar daha kuşatılmadan yerliler tarafından Turks ve Caicos olarak isimlendirilmişler. O zaman kuşatanların anlattığı “kaktüsü fese benzetme hikâyesi” ne anlama geliyor? Tarih, adaların adlarının hiç değiştirilmeden aynen kullanılmaya devam ettiğinden bahsediyor.
2. Fes, Osmanlı Padişahı II. Mahmud döneminde (yani 18. yüzyılda) “moda” olarak giyilmeye başlanmış. 15. yüzyılda, yani Türklerin fes giymeye başlamalarından 200 yıl önce nasıl olmuş da “Türk fesi” benzetmesi kullanılmış?
3. 1869 yılında İngilizlerce değiştirilen Turks ve Caicos bayrağında ilginçtir ki ay ve yıldız var. Bunun açıklaması nedir?
4. Adaların başkentinin adı Grand Turk (Büyük Türk). Bunun sebebi nedir? “Burada kaktüsler daha mı büyükmüş?” diye halka sorduğumda güldüler, açıklama getiremediler. Ada hakkındaki kitapları elimde görünce “Senin bir fikrin var mı?” diye onlar bana sordular. Ne söylesem havada asılı kalacağını düşünerek aklıma Metin Soylu’nun “Piri Reis Haritası’nın Şifresi” isimli kitabının geldiğini, o haritada adaların olduğu yere Osmanlı kayıklarının çizilmiş olmasının bana daha başka şeyler düşündürdüğünü söyleyemedim. Çünkü ne söylesem spekülasyon... Havada asılı kalacak.
Gelelim “Caicos” adına... Bu isim üzerinde de çok sayıda spekülasyon var ama en çok kabul edilen açıklama, adada yaşayan yerlilerin ana dilinde “bir dizi ada” anlamına gelmesi.
Şnorkel dalışları yapmak için bindiğim minik yatın Popz Dean isimli kaptanıyla yaptığım sohbet de kayda değer anılarımdan:
“Turks ve Caicos Adaları’nda doğdum. Okula gitmeden okuma yazma öğrendim. Bir kez yurtdışına çıktım (New York). Bir hafta sonra hemen adalara geri kaçtım. Nasıl bir kaos anlatamam. Adım başı trafik lambası. Bizim adalarda trafik lambası yok. Önce gelene, yol isteyene saygı var. En çok rahatsızlık duyduğum şey ise oralarda buralarda olmayan bir duygunun varlığı: Kıskançlık! Biz yerli halk kıskançlık bilmeyiz. Birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz. Paramız az, ama tokgözlüyüz. Hayalim çocukluğumda neyse (balıkçılık) büyüyünce o oldum. Çocuklarım da benim gibi balıkçı olmak istiyorlar. Bir tanesi (6 yaşında) uzaya meraklı. Televizyonda görmüş, ‘Baba uzaya niye gitmeye çalışıyorlar’ diye sordu. ‘Galiba mutluluğu arıyorlar. Turks ve Caicos’a gelseler gitmekten vazgeçerlerdi’ dedim. Her yıl denize daldığımda daha az deniz kabuğu buluyorum. Keşke uzaya gideceklerine denize dalsalar da oraları kurtarmaya çalışsalar.”
Aynı gün akşam kaldığım motelin fotoğrafçılarıyla tesadüfen tanıştım (Mehmet Deniz Büyüktimur ve Hüseyin Elçiyörük). Türk olduklarını duyduğum an şaşkınlıkla aklıma ilk geleni sordum: “Kaç Türk yaşıyor adada?” Yanıt: “6 kişiyiz.” Bir kişi hariç (nükleer fizik profesörü Hayrettin Kılıç) adalı Türklerle kısa süreli de olsa sohbet etme fırsatı yakaladım. Bu (hâlâ Türk pasaportlu) vatandaşlarımızla konuşurken verdikleri mesajlar sanırım özellikle gençlerimizin kafasındaki bazı soruları aydınlatacak türden. Gidebilecekleri onca büyük ülke dururken her şeyden izole bir adayı yerleşim yeri olarak seçmelerinin ardında çok ince detaylar ve hassas sebepler var. İşte o hiç bitmesini istemediğim sohbetlerden kısa pasajlar:
Deniz Büyüktimur
“Ben ülkemizdeki siyasi gerginliklerden bunaldım ve en huzurlu nokta olarak burayı seçtim. Babam Kürt, annem Türk. Ülkemizde Güneydoğu’daki çatışmalarda şehitlerimize ağladığımda Kürtler kızdı, dağlarda ölen Kürtlere ağladığımda Türkler kızdı. Bir yarım Kürt bir yarım Türk olarak elimde Türk bayrağı, huzurla yaşayan bir vatandaş olmaktı tüm hayalim. Olamadı. Sıkıştım kaldım. Hep gülen çocuk resimleri çekmek istedim bu yüzden. Fotoğrafçı oldum. Avrupa, Afrika’yı dolaştım. Ama sonunda burada karar kıldım. Her an ülkemi özlüyorum ama öyle görünüyor ki her şey bıraktığım noktada kalmış.” Deniz’in duygusallaştığını fark edince havayı dağıtmak için sordum: “Sence uzayda hayat var mı?” Güldü: “Ne diye olmasın ki? Bu kadar savaşın ve huzursuzluğun olduğu bir dünyayı yaratan Allah bir yerlerde de mutluluk ve barışın olduğu bir dünya yaratmıştır herhalde...”
Hüseyin Elçiyörük
“Ben de paradan çok huzur ve en önemlisi adalet arayanlardanım. Her arayışı olan vatanından kaçacak demek değil bu tabii ki. Ama ben 12 yıl turizmcilik geçmişimden dolayı böylesi kısmet oldu. Ülkemde kalıp asker olmak istedim oysa. Yazılı ve sözlülerde başarılı olmama rağmen baktım ki başarı dışında başka şeyler ön plana alınarak seçimler yapılıyor ülkemde, başarının başka kriterleri var... Ciddi bir hayal kırıklığı yaşadım. İlla bir siyasi görüşe dahil edilme baskısı hoşuma gitmedi. Hiç kimseninkine uymayan kendi görüşüm olamaz mı yani? Görüşler arasında verilen kavganın adına da savaş diyorlar. Ne savaşı? Sınırı, onurlu bir stratejisi olmayan şeyin savaşı mı olurmuş? Terör bu! Aslında terör bile değil. İstihbarat sistemlerinin ayak oyunları. Kimse fark etmiyor gerçekleri. Kitap okumuyor, gerçek nedir araştırmıyor, elinde telefon ne görse ona, kim konuşsa sadece söylenilenlere inanıyorlar. Tarihlerinden bihaber geçmişleri hakkında ahkâm kesiyorlar. Uzaklardayım ve çok özlüyorum ülkemi. Her şeye rağmen burada da huzurluyum.”
Birol Kıdık
“18 yaşımdan beri yurtdışında çok büyük bir hayat savaşı vererek çalışıyorum. Irak, Afganistan, Özbekistan, Suudi Arabistan ve Rusya’da birçok inşaat projesinde görev aldım. Yaşadığım yorgunluk ve sıkıntılı dönemlerde anladım ki yurtdışında yaşanan zorlukların bir insanda oluşturduğu psikolojik yorgunluk yurtiçinde oluşturabileceği etkiden çok daha büyük. Resmen derin yaralar açılıyor. Bu kadar emeğin karşılığını da Turks ve Caicos Adaları’na yerleşerek kendimi huzurla ödüllendirdim. Burada 6 Türk’üz. Farklı görüşlerde olmakla birlikte huzurlu minik bir Türkiye oluşturduk aramızda. Birbirimizin sıkıntısına koşuyor, başarılarını kutluyoruz. Hepimiz çok zor yollardan geçtik. Türkiye’de, özellikle gençler arasında maalesef yurtdışına kaçış fikri, ‘Her şey daha kolay olacak’ yanılgısıyla iç içe. Tavsiyem, dışarıdan davulun sesi hoş gelmesin. Emeklerini, umutlarını ülke sınırlarında gerçekleştirmek için didinsinler.”
Yiğit Arol
“Bilgisayar mühendisiyim. Üniversiteyi bitirip askerlik sonrası planlama mühendisi olarak Ukrayna’da ve Libya’da çalıştım. 2008 yılında iş için Turks ve Caicos Adaları’na geldim. Geliş o geliş. Arada ülkemde tekrar çalışmayı denedim, fakat işe gidiş gelişim 3 dakikadan 3 saate çıkınca tekrar adaya geri döndüm. Bundan 3.5 sene önce bir Türk restoranı açtım. Yerliler ve dünyanın dört bir yanından gelen turistler yemeklerimize bayılıyorlar. Turks Adaları’nda Türk yemeği... Mutluluk insanın içinden geçeni yapmasıdır. Aile ve toplumun yaptırımcı baskılarıyla değil. Hayalleri gerçekleştirirken emeğe saygı gösterip her gün aynı özveriyle çalışmak, sabırlı olmak insanı başarıya ama her şeyden önce mutluluğa ulaştırıyor.”
Bu şahane Türkler “Türk adalarında” tek başlarına büyük bir dayanışmayla hiçbirimizin haberi olmadan bizleri onurla temsil etmeye devam ediyor. Arkalarından “Turcs ve Caicos’un harika Türkleri” olarak konuşuluyor. Söylediklerine katılıyorum. Huzur bir yerlerde sunulmaya hazır bizi beklemiyor. Ciddi bir efor sarf ederek onurla bir şeyler üretmeye devam etmek, içsel barışı yakalamak, başkalarının değil kendi hayallerimizin peşinde koşmak huzurun en büyük sırrı. Dayanışma, tolerans ve sabır ise tek besleyici faktör. Onlar 6 Türk bir adadalar... Türkiye’de 80 milyon Türk bir yarımadada... Huzur, mutluluk ve uyum aslında yanı başımızda.