Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Göç İdaresi Başkanlığı muz paylaşımı yapan 45 Suriyelinin sınır dışı işlemlerinin sürdüğü ile ilgili yeni bir açıklama yapınca yazmak artık şart oldu.

        Yaklaşık 3 hafta önce patlayan hadiseye gülmeli miyiz, ağlamalı mıyız bilemiyorum ama tiktok'ta esprili video çekmeye çalışan gençlerin sırf Suriyeli oldukları için yaka paça gözaltına alınıp haftalarca Gaziantep Geri Gönderme Merkezinde gözetimde tutulup deport edilme noktasına getirilmeleri bence artık işin komedi boyutunu aştığını gösteriyor.

        Türk bayrağına saygısızlık edenleri elbette kategori dışı tutuyorum. Onların yaptığına ‘ifade özgürlüğü’ demek mümkün değil. Bu tam bir provokasyon. Son derece hadsiz ve elbette yaptıklarının bir karşı yaptırımı olmalı.

        Ama sadece muz yiyen gençler, babalar, çocukları gözaltına almak nedir?

        Bunun Türkiye’nin itibarını yerle bir ettiğinin farkında değil miyiz? Böyle bir komedi olabilir mi?

        Neyse ki suçu "Onlar kilolarca muz alıyor biz alamıyoruz" diyerek Suriyelilere tepki gösterenlere esprili bir dille yanıt vermek için bir video çekmek ve videoda manavdan muz alıp, bir apartmanın köşesinde gizlice yemeye çalışmak olan Suriyeli gazeteci Mecid Şama günlerce süren sorgusunun ardından serbest bırakıldı ama hakkında sosyal medyadaki linçe ne demeli?

        Haftalarca Gaziantep’te sorgulanıp, sınır dışı edilip edilmeyeceği belli olmayan Şama serbest bırakılıp İstanbul’a geldiğinde onu havaalanında iki küçük oğlu ve karısı hasretle karşılamış.

        Videosu var. Buraya koyuyorum.

        Sarılıyorlar, ağlıyorlar.

        Son derece insani görüntüler..

        Bu görüntüler üzerine göçmen karşıtı tavırları ile bilinen ve 2019'daki seçimlerde 'Fatih'te Suriyeli istemiyoruz' kampanyası ile belediye başkan adayı olan İYİ Partili İlay Aksoy’un akılalmaz yorumlarını buraya koyuyorum…

        Aksoy ve Ümit Özdağ gibilerin başını çektiği göçmen karşıtı dalga maalesef Türkiye’deki bütün ortamı zehirliyor. Bu çok tehlikeli bir kısırdöngü.

        Muhalefetin ezici çoğunluğu göçmen karşıtlığında adeta yarışıyor. Bunun yarattığı hava vatandaşı gaza getiriyor, zaten ekonomik sıkıntılar da artarken ortam göçmenler aleyhine ısınıyor.

        İktidar da bu ortamı görüp muz yiyenleri deport etmeye kadar varacak iklime kendini kaptırıyor.

        Bu gidişle milyonlarca Suriyeliye on yıldan fazla süredir ev sahipliği yapan Türkiye bırakın teşekkür ve takdir almayı, onca emeğine rağmen 'göçmen karşıtı' olarak kategorize edilecek.

        ORTAMI MANİPÜLE EDEN HAVA

        Göçmen karşıtı havanın sokaktaki vatandaşı nasıl manipüle ettiğini muz videosundaki tepkilerde görüyoruz.

        Fakat buna rağmen iktidar muhalefetin önünü açtığı bu ortama kendini kaptırmamalı.

        Kaptırırsa yıllardır verdiği emek, harcadığı para heba olacak.

        DÜZENSİZ GÖÇE KARŞIYIM AMA BUNUN SORUMLUSU SURİYELİLER DEĞİL

        REKLAM

        Yeniden hatırlamakta fayda var: Türkiye’nin göç politikası eleştirilebilir. Ben de düzensiz ve plansız davranıldığı kanaatindeyim. Ama bunun sorumlusu olarak Suriyelileri göstermek, onları adeta bir nefret objesi olarak kodlayıp mevcut sorunların baş sorumlusu gibi lanse etmek sonuçları çok ağır olacak tehlikeli bir kapıyı açabilir.

        Öyle bir hava yaratıldı ki algılar, olguların kat kat önüne geçmeye başladı.

        Mesela muz hadisesinin kaynağı olan Esenler’deki sokak röportajı sanki Esenler'de Suriyelilere yönelik büyük bir tepki var izlenimi doğuruyor.

        ESENLER BELEDİYE BAŞKANI TEVFİK GÖKSU: "SURİYELİLERLE İLGİLİ EN UFAK BİR SIKINTIMIZ YOK"

        Bunun böyle olup olmadığını öğrenmek için Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu aradım.

        “Bırakın artan bir tepkiyi Nagehan Hanım eskiden sokakta birkaç kişi çevirip Suriyelileri şikayet ederdi artık o da pek olmuyor” dedi ve ekledi: “Emniyete de soruyorum onlara intikal eden herhangi bir sıkıntı yok ilçemizde. Suriyelilerin suç oranı çok çok düşük. Esenler İstanbul’un en güvenli ilçelerinden biri. Hatta ilçemizin sorunlarını öğrenmek için yapılan anketlerde daha önce Suriyeliler daha önlerde çıkıyordu şimdi en aşağılardalar. Yani bırakın kötüye gitmeyi, uyum giderek artıyor.”

        Kendimize şunu soralım: Beğenelim beğenmeyelim, -komik bulalım, bulmayalım- Suriyeli gençler muz üzerinden patlayan haklarındaki önyargı ve nefrete esprili bir dille yanıt veriyorlar.

        Bunu cezalandırmak Türkiye olarak bizi büyütür mü yoksa küçültür mü?

        Mevcut ekonomik sıkıntılar, geçim zorluğu elbette en can yakıcı konu ancak vatandaşın muz almakta zorlanır hale gelmesinin sebebi Suriyeliler değil.

        Biz bu insanlara topraklarını açmış büyüklük göstermiş bir ülke değil miyiz?

        Böyle panik ve gayri hukuki uygulamalar yıllardır Türkiye’nin Suriyelilere yönelik misafirperverliğini unutturmak dışında ne işe yarıyor anlamıyorum…

        REKLAM

        Birlikte yaşadığımız halde Suriyelilerle neredeyse hiç diyalog kurmamak, hep gıyaplarında konuşmak da bana çok acayip geliyor.

        Onlara da mikrofon uzatmak gerek.

        Bu yazıyı yazarken ben öyle yaptım. Suriye Televizyonunda çalışan gazeteci Uveys Akkad ile buluşup ona yorumlarını sordum.

        Akkad Türkler ve Suriyelilerin yıllardır beraber ama tamamen ayrı yaşamasından dolayı çok üzgün. “Arada köprü kurulmadı, biz de hiç kendimizi anlatmaya çalışmadık” diyor. Hakikaten de Türk kamuoyunda bilinen, medyada yer yer görünen tek bir Suriyeli göçmen yok.

        Programlarda mütemadiyen Suriyeliler konuşuluyor ama tek bir Suriyeli programlara davet edilmiyor. Bu açıdan medya olarak hepimizin bir özeleştiri yapması gerekir diye düşünüyorum.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar