Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yalancılığın, iftiranın ve kötülüğün bile bir sınırı olur. Vicdansızlığın dahi bir limiti vardır.

        Ağzımdan çıkmayan şeyleri yazmak, söylemediklerimi söylemiş gibi göstermek ve sosyal medyada bu yalanlarla linç örgütlemek bir kısım marjinal yayın organlarının rutini haline geldi.

        Türkiye’nin en objektif ve en çok farklı sesi bünyesinde barındıran yayın platformu olan Habertürk’e iftiralarla saldırıyorlar. Hiç utanmadan, göz göre göre kasıtlı ve çirkin bir operasyon bu.

        İşin benimle ilgili olan kısmı ise bambaşka. Burada artık bir fikir kavgası yok. Öyle olsa en sert tenkitlere bile saygı duyarım. Her tartışmaya açığım. Ancak ortada sadece şahsi husumet var. Tamamen operasyonel ve iki çocuğumun dahi geleceğini karartmayı hedefleyen bir kötülük bu. Çok derin bir kötülük.

        O YAYINDAKİ MÜŞTEREK TEPKİ

        Geçen cuma Habertürk Tv’de Alman ARD kanalında Atatürk ile ilgili büyük tepki toplayan belgeseli de konuştuğumuz bir yayın yaptık. ARD’nin kötü niyetli ve skandal yayınına Habertürk olarak çok net tavır koyduk. Farklı görüşlerden tüm katılımcılar bu çirkin yayına müşterek tepki gösterdi.

        O yayında Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük bir lider ve evrensel boyutlarda bir devlet adamı olduğunu hatırlatıp, ARD’de yapılan Hitler kıyaslamasının çok büyük bir adaletsizlik olduğunu ben söyledim. Siyaset bilimi açısından Atatürk’e faşist demenin ne kadar yanlış olduğunu ben anlattım o yayında. ARD’nin yaptığını hamasetle değil, bilgi ile altını doldurarak kınadım.

        O belgeseli yayına gitmeden Almanca olarak ve çok dikkatli izledim. Yayındaki katılımcıların hiçbiri izlememişti. Onlar da merak ettiler. Hem onlar hem de izleyiciler için özetledim. Yani bahse konu olan belgeselin içeriğini anlattım. Sonrasında da bilgi yanlışlarını hem ben hem Berhan Şimşek düzelttik.

        FETÖ TARZI PSİKOLOJİK HARP NUMARALARI

        Belgeseli özetlememi son derece planlı bir şekilde kesip biçerek sanki benim Atatürk’e suçlamalarımmış gibi sunmak tam manasıyla onursuzluktur. FETÖ tarzı psikolojik harp numaraları bunlar. Amaçları hem Habertürk’ü hem de şahsen beni boğmak...

        Bizim yayında koyu Atatürkçü kimlikleriyle bilinen iki değerli katılımcı vardı. CHP eski milletvekili ve oyuncu Berhan Şimşek ve 20 sene hakimlik yapmış Kemalist hukukçu Ruşen Gültekin. Ben bu yalancı yayınlarda iftira atıldığı gibi sözler söylesem ilk başta onlar çok tepki gösterirlerdi. Ayıptır ve yazıktır.

        O yayında biz katılımcıların tümü, hem ARD’nin kasıtlı ve kötü niyetli yayınını kınamak, hem de 1937-38 Dersim olaylarının çok acı boyutlarını hatırlamak noktasında hemfikir olduk. Çünkü bu bir vicdan meselesi. Zaten biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu acı hadiseden ötürü resmen özür dilemiş bir devlet. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erdemidir bu.

        Hatta ben yayında Tunceli Üniversitesi’nin isminin Dersim Pir Sultan Abdal Üniversitesi olarak değiştirilmesini önerince CHP’li Berhan Şimşek de tamamen katıldığını üstüne basa basa vurguladı. Bu öneriyi her vicdanlı Kemalist de onaylayacaktır…

        1937-38 Dersim olayları çok üzücüdür. Bunu o dönem bölgede emniyet müdürlüğü yapmış İhsan Sabri Çağlayangil CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği röportajda da açık seçik anlatmıştı.

        Ancak bu hadise üzerinden Atatürk’ü Hitler ile kıyaslama hadsizliğine düşmek kabul edilemez!

        ATATATÜRK’ÜN NAZİ ZULMÜNDEN KURTARDIĞI YAHUDİLER

        O Atatürk ki Nazi zulmü altında inleyen Yahudi bilim insanlarını Türkiye’ye davet eden liderdi. Tarihteki bu önemli olayı ve Mustafa Kemal’in erdemini anlatan Philip Schwartz’ın Notgemeinschaft adlı kitabını ‘Kader Birliği’ başlığı ile Almanca’dan Türkçeye ben çevirdim.

        1932-33 yılında ortada bırakılan değerli Yahudi akademisyenler kendilerine yeni bir yaşam alanı ararken Atatürk tarihi bir kararla bu bilim insanlarına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verdi, hapishanede ya da toplama kampında olanları özel izinle çıkarttı ve Türkiye’nin himayesinde Almanya’dan getirtti.

        O KİTABIN ÇEVİRMENİ BENİM

        Albert Malche’nin organizasyonu ile ilk gelenlerden biri Philip Schwartz’dı ve daha sonra Türkiye’deki anılarını günlük olarak kaleme aldığı kitabında anlattı. O dönem Atatürk’ün bu insanlara nasıl kucak açtığını detaylarıyla merak ettiğim için bizzat çevirdiğim, Belge Yayınlarından çıkan yukarıda bahsettiğim kitap budur.

        Oturduğu yerden kötülük yapıp bu kötülüğe Atatürk’ü kalkan yapmaya kalkanlar açıp benim tercümemi okusunlar.

        Esas mesele Mustafa Kemal’in değerini ve önemini gerçeklere bağlı kalarak anlatmaktır. Şahsi husumetlere ve düşmanlıklara Atatürk’ü alet etmek değil.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar