Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP’ye geçtikten sonra ‘Belediyenin geçmiş dönemde vakıflara yaptığı yardımlar’ başlığı çokça konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor. Bu meseleyi itham edilen söz konusu vakıfların yöneticileriyle bizzat konuştum. Kendilerinin daveti ile salı günü bir küçük grup gazeteci olarak bir kahvaltı ettik. Bu yazıda işte o görüşmeden izlenimlerimi ve görüşlerimi aktaracağım…

        Bilal Erdoğan’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla, TÜRGEV Vakfı Başkanı Fatmanur Altun ve diğer vakıfların yöneticileri de vardı o kahvaltıda ama Bilal Erdoğan ismi kamuoyu nezdinde tüm İslami vakıfların simgesi haline geldiği için O’nun ismini öne çıkarmayı uygun buldum.

        Bilindiği gibi Ekrem İmamoğlu ve ekibi, Refah Partisi ve ardından gelen AK Partili belediyelerin muhafazakar eğilimli TÜRGEV, İlim Yayma, Ensar gibi vakıflara büyük paralar aktardığını öne sürerek kendi dönemlerinde vakıf ve derneklere belediye yardımlarının kesileceğini kamuoyuna duyurdu.

        Seçimlerin öncesinden başlayarak birtakım raporlar ortaya atıldı, CHP’ye yakın medya sözü geçen vakıfların belediyeden nemalandığını göstermek için art arda yayınlar yaptı ve İslami vakıflar adeta ‘asalak’ ilan edildi.

        BU VAKIFLAR BELEDİYE YARDIMLARI İLE Mİ BUGÜNE GELDİ?

        Peki bu iddialar doğru mu? Yıllardır faaliyet gösteren söz konusu vakıf ve dernekler hakikaten belediye yardımları ile mi bugüne geldi? Devletin imkanları onlar için seferber mi edildi?

        Kahvaltının amacı söz konusu vakıflar ile ilgili ortaya atılan suçlamaların doğru olmadığını anlatmaktı. Basında yer alan haberler, rakamlar ve iddialarla ilgili bir sunum yapıldı.

        O sunumdan çok çarpıcı somut bilgiler öğrendim. Açıkçası haklarında onca suçlama yapılırken bu vakıfların gereksiz yere sessiz kaldıklarını düşünüyorum.

        Bunu o toplantıda hem Bilal Erdoğan’a, hem TÜRGEV Başkanı Fatmanur Altun’a, hem de diğer vakıf yöneticilerine bizzat ifade ettim. Mesela İstanbul’da sözü geçen vakıflara ait 88 yurdun yalnızca 9’unda İBB desteği varmış. Kamuoyundaki algı ise asla bu değil.

        FAALİYETLERİN YÜZDE KAÇI İBB DESTEKLİ?

        Okuttukları 6482 öğrenci için belediyeden hiçbir destek almıyorlar. Gençlik merkezlerinin 55’inden 12’sinde İBB desteği var yani kısacası esasen İBB bu vakıfların belkemiğini oluşturan bir kaynak değil.

        İBB desteği ile gerçekleştirdikleri faaliyetler tüm faaliyetleri içinde yüzde 2.5 ila 5’lik bir paya sahipmiş.

        VAKIFLARIN HATASI

        Bence tüm bu vakıflar adına şurada yanlış yapılmış…

        Madem yurtların çoğu bağımsız ve burslar ile zaten belediyenin ilgisi yok, onca yapılan spekülasyona karşı çıkıp “Biz bu iftiraları reddediyoruz. İBB’ye muhtaç değiliz ve bundan sonra oradan gelecek hiçbir yardımı da kabul etmeyeceğiz” demeleri gerekirdi. Zira sanki belediye kaynağı kesince bu yurtlar mahvolacak gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı ve bunu bozmak için muhafazakar camiadan güçlü bir ses çıkmadı.

        TÜRGEV BİNASI DENEN O İNŞAAT…

        Ya da yine o kahvaltıda Fatmanur Altun’dan dinledim. Beyoğlu’nda inşaat halinde bir yapının birçok yayın organında ‘İBB tarafından TÜRGEV’e verilecek bina’ olarak lanse edildiğini halbuki TÜRGEV’in bu binadan haberinin bile olmadığını…

        Bu yönde hiçbir kayıt ve sahte doküman bile yokmuş. O binanın ne inşaatı olduğunu bugün hala bilmiyorlar…

        İBB YARDIMI DENEN RAKAMIN İÇİNDEKİ 540 MİLYON TL’LİK TUTAR…

        Vakıflara İBB’den aktarıldığı söylenen miktarla ilgili de bir çarpıtma yapıldığını ileri sürüyor Bilal Erdoğan ve tüm vakıf yetkilileri.

        İBB’den vakıflara aktarıldığı iddia edilen rakamın içinde yaklaşık 540 milyon TL’lik tutarın okullar ve okul spor salonlarına yapılan yardım olduğunu bunu sanki vakıflara yapılmış gibi gösterdiklerini söylüyorlar.

        Netice olarak benim gördüğüm kadarıyla Türkiye’nin kara propaganda okyanusuna dönüşmüş iletişim ortamından muhafazakar vakıflar da fazlasıyla nasiplenmiş.

        Orada 3 saati geçen sohbetin ardından çok önemsediğim şu tespit yapıldı: “Belediyenin elbette istediği vakfa yardım etme, istemediğine etmeme özgürlüğü var. Bu çok doğal ama burada yapılan başka. Belediye bize yapılan yardımları kesme hakkına sahip ama bizi kriminalize etme, gerçekleri çarpıtma hakkına sahip değil. Bir yandan sempati besledikleri, kendi dünya görüşlerine uygun vakıflara yardım edip, diğer yandan muhafazakarların oyunu da almak için ‘Tüm yardımları kestik’ demesi ahlaka sığmaz”

        Bu cümleleri toplantıya katılan vakıf başkanlarının ortak görüşü olarak özetleyebilirim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar