Olmadı Kemal Bey!
CHP’nin aldığı oy oranı nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu’na ilk günden vurulmasına karşı çıkmış, onun partisinin ilerisinde bir siyasetçi olduğunu sık sık ifade etmiş, son dönemdeki çabalarını değerli bulmuş bir gazeteci olarak çok gür ve net bir şekilde haykırıyorum: Olmadı Sayın Kılıçdaroğlu! Seçimden iki gün sonra yaptığınız açıklamanın hiçbir tarafı doğru olmadı! Öfkenize yenildiniz! Nefsinize yenildiniz! Kendinizle çeliştiniz!
Her şeyden önce konuşmanızda Muharrem İnce’nin adını dahi anmamanız onunla bir iktidar kavgasına gireceğiniz tezini kuvvetlendirdi. Soru-cevap olmasa ismi geçmeyecekti İnce’nin. Basın toplantısında onunla ilgili gelen birkaç soruyu başka cevaplarla geçiştirdiniz, en sonunda tekrarlanan bir soruyla, “Muharrem Bey’in CHP’den fazla oy almasını hep savunduk zaten. O yüzden rozetini çıkardı. Ama oyu beklentinin altında kaldı” diyerek başarının, hem de kendi adayınızın başarısının üzerini örtmeye çalıştınız.
“İstifa edecek misiniz?” sorusuna büyük bir öfkeyle “Partide ne olacağına partililer karar verir” cevabını verdiniz ve böylelikle seçmene kendini değersiz hissettirdiniz.
Sandıktan galip çıkan Tayyip Erdoğan’ın da başarısını inkâr ettiniz. İlk turda onca adaya karşı alınan yüzde 52.6’yı sadece “devletin imkânları sonucu” gibi lanse ettiniz. Sevin sevmeyin, tasvip edin etmeyin, bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanını tebrik etmeyeceğinizi söylediniz. Hatta “Bir diktatörün nesini tebrik edeyim?” dediniz.
İşte bu dil geçen haftaki yazılarımda bahsettiğim LAST fanatizminin dilidir. Türkiye’yi ve CHP’yi kilitleyen yüzde 7’nin militan dilidir. Bu dil yıllarca muhalefete çok kaybettirdi. Muharrem İnce bundan sıyrıldığı için böyle bir rüzgâr yakalayabildi. Maalesef siz bir yandan “Koltuk sevdası olanların bu partide yeri yok” derken diğer yandan mesajlarınız ve ruh halinizle koltuk sevdasındaymışsınız izlenimi uyandırdınız. Olmadı Kemal Bey! Seçim süresince sürdürdüğünüz mutedil ve nefsine hâkim bir siyasetçi çizginize bu tavır yakışmadı!
***********
AKŞENER’E NE KAYBETTİRDİ?
KILIÇDAROĞLU’nun açıklaması son derece yanlıştı da Meral Akşener’inki doğru muydu? Akşener de seçimden iki gün sonra açıklama yaptı. Her şeyden önce bu zamanlama dahi büyük bir iletişim hatasıdır. İstediği kadar başarılı bir açıklama olsun, siyasetçiye puan kaybettirir.
Üstelik geç gelen açıklama başarılı da değildi. O 2 günü moral toplamak, kameraların karşısına güçlü çıkmak için de kullanmamış Meral Hanım. Konuşmasını kâğıttan okudu. Hem de son derece renksiz, göz temassız ve zorlama bir edayla. Soru-cevap kısmında ise yer yer agresif ve umutsuz bir imaj çizdi.
Kendisinin partisinden az oy almasına yönelik soruları da ısrarla geçiştirdi. “100 yıllık CHP yüzde 22, 50 yıllık MHP yüzde 11, devletin tüm imkânlarını kullanan AK Parti yüzde 41 aldı” diyerek kendi oy oranıyla ilgili tespit yapmak yerine lafı partisine getirdi ve İYİ Parti’nin başarılı olduğunu söyledi. Partisinden düşük oy almasına, “Bu ciddi bir siyasi parti olduğumuzu gösteriyor” diye tuhaf bir yanıt verdi. Yani bu durumda kendisi gayri ciddi bir siyasetçi mi?
Ben Meral Hanım’ı miting sürecinde de şimdi de kötümser ve umutsuz buldum. Seçmene umut yerine korku ve endişe aşılar bir hali vardı. Yüzü Muharrem İnce’nin aksine hiç gülmedi. İnsanlara hep “Bana haksızlık yapılıyor” duygusunu geçirdi. Ama bu haksızlığı alt edeceği duygusunu geçiremedi. Halbuki bu, bir siyasetçi için intihardır. Size haksızlık yapılıyor diye şikâyet eder ama bunu değiştirme gücünüz olduğu duygusunu vermezseniz millete yapılan haksızlıkların karşısında durabileceğiniz algısını yerle bir edersiniz. Koruyacak olan değil korunacak olan pozisyonuna düşersiniz.
Akşener bir siyasi lider olmak için fazla duygusal. Öfkesinin, hayal kırıklıklarının onu yönetmesine izin veriyor. Bence ona kaybettiren en önemli faktör bu kişilik özellikleri oldu...
***********
MUHARREM İNCE’NİN DOĞRU STRATEJİSİ
KILIÇDAROĞLU ve Akşener’in aksine Muharrem İnce özeleştiri yapabilen, güler yüzlü ve umut veren bir siyasetçi imajı oluşturdu. Onu yüzde 30’un üzerine çıkaran nedenlerden biri de bu. Meydanlarda, televizyonda nüktedandı Muharrem Bey. Şikâyet eden olmadı, yanlışları göstermekle birlikte olumlu mesajlar verdi. Seçmene enerjisini geçirebildi.
Pazartesi günü yaptığı konuşma da son derece olgundu. Yenilgiyi kabul eden ama pes etmeyen, bu yenilgiden başka zaferler çıkarabilmeyi vaat eden bir konuşmaydı. Gayet doğru bir strateji. Kendiyle yüzleşebilen her zaman kazanır. İnce bunu yaptı. Şayet yakaladığı rüzgârı doğru adımlar atarak sürdürebilirse uzun soluklu olacaktır...
Pazartesi günü de yazdığım gibi ben bu rüzgârın CHP’nin içinde kalırsa heba olacağına inanıyorum. CHP markası başarının önünde büyük bir engel. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu da kabul etti. “CHP rozetini çıkardığı için yüzde 30 aldı” dedi Muharrem İnce için. Şayet İnce cesaret gösterip yeni bir hareket başlatarak oradan yürürse bu rüzgâr büyüyebilir.
***********
ANDIÇLARI BIRAKIN, BAŞARINIZIN KEYFİNİ ÇIKARIN!
BU seçimden önce bahsedilen “dip dalga”nın milliyetçilik olduğu ortaya çıktı. MHP’nin son haftalarda yükseliş trendine girdiği görülüyordu, ancak bu oranda oy alması büyük bir başarı ve aynı zamanda bir sürpriz.
Ancak MHP bu başarısının keyfini çıkarmak yerine seçimden sonra ilk hamle olarak uzun bir liste halinde gazetecileri, araştırmacıları andıçlayarak hedef gösterdi. Buna ne gerek var? Herkesin, siyasetçinin de gazetecinin de eleştiriye açık olması gerekir. MHP kendiyle ilgili tespitleri -yanlış iseler- elbette eleştirebilmeli. Ama kendisini eleştirenleri maksatlı olmakla itham etmek nasıl bir mantığın ürünüdür? İnsanları listeler hazırlayarak adeta düşmanlaştırmak kabul edilemez! Hepimizin birbirine yakınlaşmaya, yumuşamaya ihtiyacı var.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Muharrem İnce de yaptıkları konuşmalarda hep olumlu mesajlar verdiler, umut aşıladılar, birlikteliğe vurgu yaptılar. MHP gibi önümüzdeki süreçte Türk siyasetinde çok önemli bir rol üstlenecek partiden de ben aynı kapsayıcı tavrı bekliyorum.