Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ortadoğu kaynıyor, Balkanlar’daki çekişmeler şimdilik halloldu gibi ama Kafkasya’da işler hâlâ karışık...

        Avusturya’nın doğu sınırından başlayıp Karadeniz’in kuzeyine giden ve Kızıldeniz sahillerinden Aden Körfezi’nin açıklarına uzanan bu geniş bölgede senelerden buyana yaşanan huzursuzlukların ardındaki asıl sebep siyasî çekişmeler, ekonomik menfaatler yahut milliyet anlaşmazlıkları değildir. Bitmeyen kanlı didişmelerin temelinde imparatorluk mirasının tasfiyesi vardır:

        Osmanlı İmparatorluğu’nun neredeyse bir asırdan buyana bir türlü tamamlanamamış olan, hâlâ devam eden ve daha çok uzun seneler sürecek gibi olan gerçek tasfiyesi...

        ALELÂCELE KURULAN DEVLETLER

        600 küsur sene boyunca hüküm sürmüş bir imparatorluğun mirasının birkaç ay devam eden görüşmelerin ardından imzalanmış anlaşmalar ile tasfiye edilebilmesi zaten mümkün değildi. Geniş bir coğrafyaya yayılan ve eski gücünden çok şey kaybetmiş olmasına rağmen yıkılmasına kadar tek bir merkezden idaresine çalışılan altı asırlık devletin gerçek mânâda tasfiyesi de uzun zamana ihtiyaç gösterirdi. Yıkılış sonrasındaki anlaşmalar huzuru ve sükûnu Lozan’da olduğu gibi imparatorluğun sadece bazı bölgeleri için sağlayabilirdi, diğer vilâyetler için Lozan görüşmelerindeki gibi ayrıntılı çalışmalar ve pazarlıklar gerekirdi ama bu yapılmadı. Geçmişte imparatorluğun vilâyetleri olan ve bugün büyük patırtıların hüküm sürdüğü bölgeler Birinci Dünya Savaşı sırasında müttefik işgaline uğramış, ardından manda yahut benzeri şekilde idare edilmiş topraklardı. Bu topraklarda işgallerden seneler sonra varılan anlaşmalar alelâcele yapılmış, kurulan yeni devletlerin sınırları da o günlerin şartlarına göre ve apar-topar belirlenmişti...

        Müttefikler, üstelik, tâââ savaş senelerinde, yani Osmanlı topraklarını işgallerinden önce kendi aralarında yaptıkları anlaşmalara bile sâdık kalmayıp birbirlerine kazık atmışlardı. İngilizler ile Fransızlar arasında 1916’da varılan ve bizde bugün Ortadoğu konusundaki ilk ve hâlâ en önemli paylaşım belgesi olarak görülen Sykes-Picot Anlaşması üzerinde yapılan son araştırmalar, Irak’ın yanısıra Filistin’i de elinde tutan İngiltere ile o günlerde Suriye’nin hâkimi olan Fransa arasında gizli ve silâhlı bir rekabet yaşandığını, Fransızlar’ın Filistin’deki İngiliz işgaline karşı mücadele eden Yahudi gruplara sessizce silâh dağıttıklarını ortaya çıkarttı.

        Ortadoğu’da geçmişi çok daha eskilere, Tevrat’ta bahsi geçen dönemlere kadar uzanan anlaşmazlıkların bugünlere uzamasının son aşaması 1853’te Ruslar’ın çıkarttığı “Mübarek Makamlar” meselesidir. Anlaşmazlık daha sonra Kırım Savaşı’na kadar varmış, derken Suriye ile Lübnan karışmış, Avrupa o zaman da Suriye’ye asker sevketmiş, huzursuzluklar senelerce sürmüş ve Birinci Dünya Savaşı ile herşey daha da içinden çıkılmaz hâl almıştır.

        MÜTTEFİKİMİZ İLE SAVAŞMIŞTIK

        Kafkasya’daki gerginliklerin geçmişteki son esas sebebi ise 18. asırda İkinci Katerina zamanında alevlenen Kırım derdidir. Kafkasya üzerindeki enerji pazarlıkları hakkında doğru bir yorumda bulunabilmek için Türkiye ile müttefiklerinin Birinci Dünya Savaşı’nın son aylarında yaşadıkları petrol krizini ve Türkiye’nin krizi sonlandırmak için teşkil ettiği ama bugün “Turancılık” diye yorumlanan “Kafkas Ordusu” macerasını iyi bilmek gerekir.

        Sözkonusu enerji mücadelesinin boyutları o devirde de öylesine vahimdir ki, Dünya Savaşı’nda müttefik olan Türkiye ile Almanya 10 Haziran 1918’de, yani savaş henüz devam ederken Kafkasya’nın Vorotnsovka bölgesinde muharebeye tutuşmuş ve Türk birlikleri “müttefik” Alman askerlerini esir almıştır!

        Tekrar söyleyeyim: Balkanlar’da ve Ortadoğu’da senelerden buyana yaşanan bütün didişmelerin temelinde imparatorluğun mirasının neredeyse bir asırdan buyana hâlâ ciddî şekilde tasfiye edilmemiş olması yatmaktadır ve tasfiyenin tamamlanmasına da daha çok uzun zaman vardır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar