Hoşgörü mü, umursamazlık mı, yoksa bilgisizlik mi?
BEŞİKTAŞ’taki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde bugün ve yarın bir sempozyum var: “Yüzüncü Yılında Birinci Dünya Savaşı Sempozyumu”.
Toplantıyı CHP düzenliyor, açılış konuşmasını partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaoğlu yapacak, iki gün boyunca tebliğler verilecek, Türkiye’nin harbe girişi, memleketin dünya savaşının öncesindeki ve sonrasındaki durumu ile cumhuriyetin kuruluşuna giden dönem ele alınacak.
Uzun zamandan buyana bu sene Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünün geldiğini, savaşa katılmış olan Avrupa memleketlerinde geçen senelerden itibaren bu konuda yayınlar yapılıp toplantılar düzenlendiğini ve büyük harpten en fazla zarar görerek çıkan memleketin Türkiye olmasına rağmen bizde pek bir hareket görülmediğini, yıldönümü ile ilgili olarak mutlaka bazı bilimsel faaliyetlerde bulunmamız gerektiğini yazıyor ve söylüyorum.
CHP’nin önde gelen ve toplantıyı düzenleyenler arasında bulunan bir milletvekili birkaç hafta önce beni aradı ve sempozyuma davet etti. Türkiye’de böyle bir toplantının yapılmasını belki de en fazla arzu edenlerden biri olduğum için davetlerini zevkle kabul ettim, hattâ vereceğim tebliğde dünya savaşına girişimiz ile ilgili olarak bugüne kadar yayınlanmamış bazı belgeleri de sunabilme hazırlığına bile başladım.
ESKİ LİDERLER KATİL Mİ İDİ?
Derken, geçen gün sempozyumun programını gönderdiler ve bazı katılımcıların isimlerini görür görmez toplantıya katılmaktan hemen o anda vazgeçtim! Beni davet eden CHP milletvekilini arayarak sempozyuma katılamayacağımı bildirdim ve sebebini de ifade ettim.
Karar değiştirmemin sebebi katılımcılardan bazıları ile farklı düşüncede olmam, son dönem tarihi ile ilgili konularda anlaşamamamız yahut onlardan hoşlanmamam falan değil, CHP’nin düzenlediği bir sempozyumda bulunmalarını, daha doğrusu CHP tarafından davet edilmelerini etik bir hareket olarak görmemem idi. Bu kişilerin bilimsel bir toplantıda yeralmalarına karşı çıkmam sözkonusu bile olmazdı, zira her düşüncenin serbestçe söylenip tartışılması gerektiğine inanırdım ama sözkonusu kişiler ile CHP’nin düzenlediği bir toplantıda biraraya gelmem mümkün değildi.
Neden mi? İzah edeyim:
Türkiye’de senelerden buyana Cumhuriyet’in kurucu kadrosuna ve tek parti dönemine veryansın etmekle meşgul olan, meşgul olmaktan ziyade hayatlarını artık başta Mustafa Kemal ve İsmet Paşa olmak üzere devletin diğer kurucularına ve tek parti dönemine hakaretle, onları aşağılamakla kazanan bir kesim var...
Bu kişiler öyle arşivlerde falan çalışarak ortaya birşeyler koymuyor, bir-iki gazete haberinden yahut bazı eski muhaliflerin hatıralarından yola çıkarak konuşup yazıyor ve “nefret tarihçiliği” yapıyorlar. Hakaretlerinden sadece devletin kurucuları değil, Türkiye’nin Cumhuriyet öncesi yönetici kadroları da nasibini alıyor; çoğu basiretsizlikle, beceriksizlikle, hattâ “katillikle” suçlanıyorlar.
EDEPLİ ELEŞTİRİYE EYVALLAH
Açıkça söyleyeyim: Hiçbir zaman CHP’li olmadım, üstelik devletin kurucu babalarından bazılarının putlaştırılmasına da daima karşı çıktım, geçmişteki bazı kişilerin ve uygulamalarının eleştirilmesi gerektiğini söyledim ama hakaret ile değil, ilmî şekilde ve mutlaka bir edep çerçevesinde!
Bugün başlayacak olan sempozyuma katılmamamın sebebi işte bu, yani CHP’nin ilk iki genel başkanına demediklerini bırakmayan ve 1923 ile 1950 arasını her vesile ile yerin dibine sokmaya çalışan kişiler ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği bir toplantıda birarada bulunmayı hazmedemeyecek olmam!
CHP, kendisine veryansın etmeyi gelir kaynağı hâline getiren bazı zevâtı düzenlediği sempozyuma davet etmekle belki büyük bir “demokratik olgunluk” göstermektedir ama ben maalesef o kadar “olgun” olamadım ve hâlâ bazı etik kuralların kıskacındayım!
Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki sene de Çanakkale Savaşları ile 1915 tehcirinin yüzüncü yıldönümü münasebeti ile başka sempozyumlar düzenleyecekmiş ve bugünkü sempozyum, önümüzdeki yıl yapılacak olan toplantıların bilimsel hazırlığı imiş...
Kendilerine ve kurucularına demediklerini bırakmayanları davet edip konuşturmakta bir beis görmeyen partinin organizasyon komitesi, dua edelim de tehcir toplantısına o mâlûm “özürcüleri” de davet etmesin!