'Düşünce özgürlüğü' denen şey bu mu?

GEÇEN gün, hükümetin Meclis’e sunduğu yeni yargı paketinde yeralan ve sosyal medya vasıtası ile yapılan hakaretlere beş sene hapis cezası verilmesini öngören hükmü desteklediğimi yazdım.

Destekliyorum, zira artık eleştiri, hakaret ve küfür arasındaki farkı tamamen unutmuş vaziyetteyiz; sosyal medyada ipini koparan “Demokratik hakkımı kullanıyorum” diyerek eleştiri kisvesi altında etrafa hakaretler saçıyor, çamur sıçratıp küfürler yağdırıyor.

Dostum ve arkadaşım Fatih Altaylı, köşesinde ertesi gün bana karşı çıktı, “insanları susturma hakkına sahip olmadığımızı” söyledi; “Hakaret mi ettiler? Biz de gider mahkemede hakaretin hesabını sorarız” dedi ve bana “Bırak düşünsünler, bırak söylesinler” tavsiyesinde bulundu.

UTANARAK YAYINLIYORUM!

Ben adam gibi yapılmış eleştiriye karşı değilim ki! Böyle tenkidleri köşelerimizde her Allah’ın günü zaten yapıyoruz... Mesele bazısı şuursuz, bir kısmı hırslarına mağlûp olmuş ama çoğu ezik bir güruhun “Bu benim demokratik hakkım” deyip twitter, zwitter, facebook, macebook gibi sanal ortamlarda etrafa ana-avrat küfür yağdırması!

Bendeniz Hazreti İsa kadar hümanist ve Fatih kadar da demokrat olamadığım için, bana küfredene öteki yanağımı uzatıp “Aman ağzına da ne güzel yakışıyor, bir daha küfretsene!” diyemiyorum.

Bu köşede, bazı ifadelerini sansürlemiş olmama rağmen yayınlamaktan yine de hicap duyduğum bir kupür görüyorsunuz: Mehmet Pişkin adındaki genç mühendisin geçenlerde canına kıyması üzerine Facebook’a yazılan bir mesaj, dünyanın başka hiçbir memleketinde rastlanamayacak bir edepsizlik örneği...

Kin ve nefret tohumları saçan ve dünya kadar farklı suç teşkil eden bu mesajı yazmaya cür’et eden kafa senin ve benim için neler neler demez, bir düşünsene Fatihciğim!

“Söz söyleme özgürlüğü” kavramını bu hâle getiren böyle bir serseri güruhu için mi havariliğe soyunup “Bırakın söylesinler!” diyeceğiz?

Buyurun, bu mesajı da savunun!