Sınırda sorulanlar...
SURİYE sınırını bir baştan diğerine geçiyoruz.
Arkadaşım, Diyarbakır Büro Şefimiz Veysi İpek aracımızın yönünü Birecik’e çeviriyor.
Karşımızda Göktepe Köyü...
Hemen ilerisinde sınırın tampon bölgesine hayvanları, tarım makineleri ve otomobilleri ile sığınmış yüzlerce Suriyeli...
Bir bölümü ilk gün serbest bırakılma kararından faydalanıp sınırın Türkiye tarafına geçmiş, zeytin ve fıstık ağaçlarının gölgesinde yatıyor.
Suriye’nin Selim ve Kör Ali köylerinin tepelerinde Hammer ve arazi araçları beliriyor.
Tampon bölgenin içindekiler korku içinde dikenli tel örgülere kadar gelip dayanıyor.
Türk askerinin hareketlenmesi üzerine IŞİD militanları, tampon bölge dışına kaçmış onlarca hayvanı alıp gidiyor, aşağı gelmeye cesaret edemiyor.
Tam anlamıyla eşkıyanın sınır boyu hırsızlığına tanıklık ediliyor.
Köylüler, Türk askerinin canlarını kurtarmış olmasının sevinci ile hayvanlarının gözlerinin önünde çalınmasının acısı arasında dövünüyor.
Sınırın Türkiye tarafında kalanlar ise korku dolu gözlerle yaşananları çaresiz izliyor.
Biz ise Yumurtalık, Mürşitpınar, Suruç, Akçakale, Ceylanpınar güzergâhındaki toprak yoldan Mardin’e doğru ilerliyoruz.
Gerimizde Kör Ali, Selim, sağımızda Kobani, Serikani, Telabyat, karşımızda Resulayn, El Darbasiyah, Kamışlı...
‘BOŞALTIN’ DEDİLER
Kaçıp gelenlerle sohbetimizde hemen hepsi aynı sözü söylüyor:
“PYD’nin askeri kanadı YPG milisleri, IŞİD saldırmadan üç gün önce gelip köylerimizi boşaltmamızı söyledi. Eğer boşaltmamış olsaydık IŞİD bu kadar kolay buralara gelemezdi...”
Bunu söylemekle kalmıyor, taktik hata sonucu bugün köylerinin IŞİD’in eline geçtiğini belirtiyorlar.
Ayrıca Esad rejimi tarafından kendilerine tanınan kantonların da ellerinden uçup gitmiş olmasından dolayı hayıflanıyorlar.
“Kandil’de göbek büyütüyorlar” deyip susuyorlar.
Sessizce, ürkek tonda dile getiriyorlar ancak sözlerindeki vurgudan öfkeleri anlaşılıyor.
ÖSO NEREDE VAR?
Yakınmalar sadece Kürt bölgesinden gelenlerde görülmüyor.
Arap nüfusun yoğun olduğu yerlerde de benzer öfke Özgür Suriye Ordusu’na yöneliyor:
“Türkiye bu kadar yardım yaptı, ne istedilerse verdi. Bize Suriye’de ÖSO’nun hâkim olduğu bir tek kenti, alanı gösterin...”
Bu noktada da durmuyor, ÖSO’nun içinde yer alan Ahrar-ı Şam’ın neredeyse hepsinin, Cephetül Nusra’nın da büyük bölümünün bugünkü IŞİD’i oluşturduğu anlatılıyor.
NE OLACAK?
Yakınanlara şu soruyu yöneltiyorum:
“Siz niye savaşmadınız da topraklarınızı terk edip kaçtınız?”
İçlerinden biri sınırdan yeni girdiğini belirterek şöyle diyor:
“Sabah köyümüzü tankla, topla vurdular. Ben üç beş Kalaşnikof’la (makineli tüfek) tanka karşı mı duracağım?”
Buna karşın gençlerden bazılarının bölgede kaldıklarını, Telabyat ve Kobani’de savaşmaya devam ettiklerini belirtiyor.
Acı ve öfkeyi, sıklıkla bir anda ortaya çıkan küçük hortumların savurduğu toza bulaştıran coğrafyada hemen herkes Türkiye’nin oluşturmayı hedeflediği güvenlikli insani bölge kararını bekliyor.