Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARA bir haftadır Anayasa Mahkemesi'nin bugün çıkması muhtemel kararına odaklandı.

        Sürpriz gelişme olmazsa Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak karara ilişkin öngörüler bir potada toplanmış durumda.

        Bugüne kadarki kararlarını göz önüne alan siyasi gözlemcilerin beklentisi, Yüksek Mahkeme'nin de raportör doğrultusunda bir karara imza koyması.

        Yani, Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 5 yıl olması gerektiğine ilişkin başvuruyu reddedip, süreyi 7 yıl olarak teyit etmesi.

        Bununla birlikte Gül'e getirilen yeniden seçilememe yasağını da kaldırıp, yaşayan cumhurbaşkanlarının hepsine yeniden seçime girme hakkının tanınması.

        SİYASET SATIN ALDI

        Sonucun bu yönde çıkmasını Ankara'da siyaset de çok önceden satın aldı.

        Siyasi parti temsilcileriyle dün yaptığım konuşmaların hemen hepsinden çıkan sonuç, Anayasa Mahkemesi'nin farklı bir karar almayacağı yönündeydi.

        Bundan dolayı da birinin zihni hazırlığı dahi yoktu.

        Çünkü siyaset bu yılı sandıksız, kurultaylarla geçirmenin çabası içinde.

        Çıkacak yasaları bir an önce tamamlayıp tatile gitmenin arayışında.

        Seçileli daha bir yılını yeni doldurmuş Parlamento, sanki dönem sonuna gelmiş gibi yorgun. Aynı durum seçimi yapacak olan Yüksek Seçim Kurulu için de geçerli.

        Eğer, "Çıkarılan yasa bizi ilgilendirmez, Anayasa'ya bakarım, süreci başlatırım" diyecekse en erken sandık hazırlama süreci göz önüne alındığında çoktan kolları sıvamış olması gerekiyordu.

        Ancak YSK da zihni olarak Anayasa Mahkemesi'nden sandık getirecek sonucun çıkmayacağını öngörüyor ki bugüne kadar oy pusulası ihalesi hazırlığına da rastlanmadı.

        Dolayısıyla herkes topu Anayasa Mahkemesi'ne atmış, farklı bir kararın çıkmasını öngörmüyor.

        YANLIŞI DÜZELTMEK

        Bu noktaya gelinmesindeki temel neden ise geçmişte yapılan küçük bir yanlış.

        O dönemde AK Parti'nin akil hukukçu isimlerinden bazılarının "Anayasa'ya geçici bir madde koyup, Gül'ün görev süresini kesinleştirelim" önerilerinin dikkate alınmaması sorunu bugüne taşıdı.

        Aynen yasayı yönetmelikle düzeltmek gibi, Anayasa'daki bir hüküm de yasayla düzeltilmeye çalışıldı; sonunda bugüne gelindi.

        Siyaset kendi işini yine yargının kucağına pimi çekik bıraktı.

        Anayasa Mahkemesi bugün ne karar verirse versin, kendi işi olmayan bir konuda verdiği karar nedeniyle bir tarafın eleştirisiyle karşı karşıya kalacak.

        Oylamaya katılanlar da yine şu veya bu seçti diye kategorize edilecek.

        Sonuçta yasama kurumuyla birlikte hiç hak etmediği halde yargı kurumu da yara alacak.

        Erklerden birinin diğerine yüklediği angaryanın yarattığı güven erozyonu da cabası...

        ERDOĞAN İSTER Mİ?

        Gelelim işin bir diğer boyutuna, Başbakan Erdoğan'ın 2014'te Cumhurbaşkanlığı'nı isteyip istemeyeceğine...

        Bir süredir AK Parti'nin etkin isimlerine aynı soruyu yöneltiyorum; karşılığı da çok farklı olmuyor:

        "Başkanlık sistemine geçilmezse Erdoğan da oraya çıkmak yerine hükümetin başında kalmayı ister..."

        Türkiye Anayasa Mahkemesi'nden bugün çıkacak sonuca göre yeni bir dönemeçten, 2014'te üç seçimle yüz yüze kalacağı bir yola ulaşacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar