DAHA yasası çıkmadan sahtekarlığı için kolların sıvanıyor olması bu coğrafyaya özgü bir durum olsa gerek.
Nasıl ki 1991 yılında benzer süreçlere tanıklık edildi, sahte isimlerle insanlar 5 yaşında işe başlamış gibi gösterilip, 30 yaşında emekli edildiyse; benzer bir sürecin tekrar çalıştırılması için kollar sıvanmış.
Sahtekarlık çabalarından da bir işadamı arkadaşım uyarınca haberdar oldum…
Oysa, Emeklilikte Yaşa Takılanlara ilişkin hazırlanan bu yasanın hedefi, hak etmiş olmasına karşın, devletin son anda oyun değiştirmesi nedeniyle mağdur olanların hak mahrumiyetini gidermekti.
ÖZEL BÜROLAR KURULMUŞ
Ancak son dönem bunu fırsata çevirmek için kolları sıvayanların, bunlara hukuki destek vermek amacıyla da bürolar kuranların sayısı artmış…
Bunu haber veren arkadaşım söze, “Bazı işçiler, patronlarından 8 Eylül 1999 öncesi yanında 5-6 ay çalıştığına ilişkin belge almaya başlamış” diye söze girip, devamını getirdi:
“EYT 8 Eylül 1999 öncesini kapsadığı için, patronunun belgeye dayalı beyanı ile kendisini bu tarihten önce çalışmış gibi gösteren belgeleri işverenden alıp, mahkemelerde ‘Hizmet Tespit Davası’ açmaya başlamış.”
İŞVEREN, “YANIMDA ÇALIŞTI” DESİN YETER…
Sonrasında anlattıkları, sahtekarlıklara aslında ardı sıra çıkan aflar ve sürekli kanunlarda yapılan değişikliklerin getirdiğini gösteren önemli verilerle doluydu:
“SGK Kanunu’na (5510) göre, işveren, işyerine ilişkin kayıt belgelerini takip eden yılbaşından başlamak üzere 10 yıl saklamak zorunda; yani 2012 öncesini kimse isteyemez. İlerisine dönük işverenin beyanı esastır. EYT’nin başlangıcı ise 1999; işverenin bu kişileri çalıştırdığı beyanı yeterlidir. İşverenin, ‘SGK kaydını yaptırmayı unuttum, şu tarihlerde yanımda çalıştı’ belgesini vermesi cezai sorumluluk da yüklemiyor. Mahkeme Hizmet Tespit Davasında bu belgeyi esas alır ve o kişiye hakkını verir…”
AY BAŞINA 41 LİRA VE FAİZİNİ ÖDERSE
Olabilirliği ilk anda aklıma yatmadığı için sosyal sigorta sisteminin en iyi bileni olduğu kabul görmüş, dostum, sevgili çalışma arkadaşım Ahmet Kıvanç’a sordum…
Şeytanın da aklına gelmeyen böyle bir durumun yaşanıyor olmasının hayıflanması içinde “Olma ihtimali var ama bazı yasal engeller de karşısına çıkabilir; ayrıca ödenmemiş primlerin de geriye dönük faiziyle yatırılması gerekir” dedi.
Sonra dönüp 1999 yılı asgari ücretine baktık, 110 lira olduğunu gördük; bunun ceza ortalaması %37,5 kabul edip hesapladığımızda karşımıza çıkan rakam 41 lira oldu.
Yasal faiziyle toplasanız bir aylık emekli maaşına ulaşmaz; kaldı ki arada onlarca SGK pirim affı çıkmış…
Ahmet Kıvanç, bu aşamada geçmişte engelliler ile ilgili bir çetenin neler yaptığını anımsattı; SGK süreçlerinde olabileceklere dikkat çekti.
HAKİMİN VİCDANINA KALMIŞ
Her zamanki temkinliliği içinde konunun uzmanlarından Prof. Dr. Kadir Arıcı’ya da sormamı istedi.
Prof. Dr. Arıcı da ilk duyduğunda şaşırdı, “Durun daha kanunu çıkmadı!...” deyip devamını getirdi:
“Hizmet başlangıcı işveren beyanı ile 8 Eylül 1999 öncesine giderse borçlanmak kaydıyla olur… İşveren çalıştırdım, işçi de çalıştım diyorsa yapacak bir şey yok; hakimin vicdanına kalmış.”
BEŞ YIL SINIRI VAR
Bu kadar basit olmamalı diye düşünüp bir de işin SGK yönüne danışma gereği duydum.
SGK’da yıllarca müfettişlik yapmış, 1991 vurgununda yüzlerce sahte dosyanın engellenmesini sağlamış iş müfettişi İsmail Hakkı Kaderli’ye sordum.
Kaderli, SGK Kanunu’nun 86’ncı maddesine atıf yapıp, çalıştıkları süre tespit edilmeyen kişilerin, hizmet davalarını ancak 5 yıl geriye doğru yapabileceklerini, mahkemelerin kanunun bu maddesinden dolayı geriye gidilmesine izin vermeyeceğini söyledi.
Buna ilişkin yaşanmış örnekleri de sundu, ancak bir de çekincesini koydu, yargının bazı kararlarının maddelerin uygulamasında sorun çıkarmış olabileceği şerhini de bir tarafa bıraktı.
YARGITAY’IN KARARI
Ahmet Kıvanç’a dönüp, İsmail Hakkı Kaderli’nin sözlerini aktardığımda Yargıtay’ın bu konudaki kararlarını bizim medya mahallesinden örnek göstererek aktardı.
Buna göre aynı iş yerinde önceden mesleğe başladığını, sigorta işleminin yıllar sonra yapıldığını kişi belgeleriyle ispat edebiliyorsa, geriye doğru hizmet süresinde yararlanma hakkını elde ediyor.
Yine Yargıtay kararına göre bir başka iş yerinde çalıştığını işverenin yazılı beyanı ile belgeliyorsa da o kişi geçmişten yararlanıyor; her ikisinde de beş yıl sınırı işlemiyor.
Anlaşılan o ki birileri üzerinde ciddi kafa yormuş…
Umarım kanun hazırlanırken bu sahtekarlık da göz önünde tutulmuştur.
Yoksa bir anda hedeflenen 2,5 milyonun çok üzerinde bir emekli sayısıyla yüz yüze kalınır; 1991’in tekrarı olur…