Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sayın Ali Koç’un şahsımı hedef gösteren açıklamasından sonra bu yazıyı yazma gereği doğdu haliyle.

        Öncelikle TRT kurumuna teşekkür ederim. En başta da kanal koordinatörü Mehmet Buğra Şahin’e. Basın Tribünü programının önünü açtı. Biz de hakkını verdik diye düşünüyorum. Konuklarımıza hesap sormadık, soru sorduk. Finalinde her ne kadar beni üzen bir gelişme yaşanmış olsa da herkesin canı sağ olsun diyelim.

        Asıl konumuza gelirsek...

        İlk önce Ali Bey’in hakkını teslim edeyim. TRT Spor’da çıktığı canlı yayında “Keşke Meriç Müldür de karşımda olsaydı. Ben söyleyeceğimi insanların yüzüne karşı söylemeyi severim” dedi.

        Demek ki aynı görüş ve düşüncedeyiz. Kendisiyle program yapmaya da her zaman hazırım.

        Peki bunu neye istinaden söyleme ihtiyacı hissetti? Benim o gün attığım bir tweet üzerine...

        O tweette “Ali Koç’un bugün TRT Spor’da çıkacağı programda yer almayacağım. Bu benim isteğim değil Ali Bey’in kendi tercihidir. Saygı duymak gerekir” diye yazdım.

        Gerçekten de saygı duydum. Çünkü CNN Türk’te Hakan Çelik ile, Habertürk TV’de Veyis Ateş ile de teke tek program yapmıştı. “Demek ki böyle bir strateji belirlemişler” diye düşündüm.

        Peki, neye istinaden attım o tweeti?

        Bizim Basın Tribünü moderatörü Yusuf Mertol’un beyanı üzerine. Meğer Ali Koç’un bu yönde bir ifadesi olmamış. Meğer bizim Yusuf Mertol, Ali Koç ile görüşmemiş. İletişim ekibiyle temas kurmuş. İletişim ekibinin isteğiymiş Ali Bey’in teke tek programa çıkması. Ali Koç’u da bağlar aslında iletişim ekibinin görüşü de neyse... Kendisine danışmadan hareket edecek halleri yok.

        Yusuf Mertol’un Bahri Havadır, Fatih Doğan ve bana söylediği ise aynen şu:

        “Ali Koç teke tek yayına çıkmak istiyor. Programı da benimle yapmak istiyor. Zaten CNN’de de böyle yaptı.”

        TRT’de tanıtımlar da bu yönde döndü, Basın Tribünü programının daimi üç yorumcusunun Ali Koç’un karşısında olmayacağı kesinleşti.

        Yani ortada bir yanlış anlama, yanlış algılama, aktarım var. Tecrübesizlik var.

        Haliyle bunun üzerine Fenerbahçeli bir kesim saldırıya geçti. “Ali Koç’tan korkuyor musunuz? Aziz Yıldırım’ın karşısına çıktınız da Ali Koç’un karşısına niye çıkamıyorsunuz?” gibilerinden. Tabii küfürler, ağır hakaretler de yanında.

        Bir kere o kesim şunu bilsin ki, benim kimseden korkacak halim yok. Korkmamı gerektirecek bir durumum da, verilemeyecek hesabım da yok.

        Gelelim konunun bir başka boyutuna.

        Ali Bey’in hakkımda böyle düşünmesine üzüldüm. Evet, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe aleyhinde yazılar yazdım. Bunu hiçbir zaman inkar etmedim ki. Hatta yazılarımda dile de getirdim. Hatamdan çabuk döndüm, hatta, hatasını ilk anlayan isim benim. Hem de sadece spor basınında değil. Gereğini de yaptım, bu olayın bir kumpas olduğunu tüm samimiyetimle, açık yüreklilikle, cesaretle gazetemde defalarca yazdım. Bu yüzden de bu kez Trabzonsporlular tarafından düşman ilan edildim.

        Ali Bey küfürsüz stat vadediyor. Ama sosyal medya üzerinden yönlendirilenler hakaret yağdırıyor. Ben de nasibimi alıyorum. Küfürsüz stat vadeden Ali Bey acaba aylardır süren bu duruma niçin hiç tepki göstermiyor?

        Ali Bey’in sözlerine şaşırdım da... Çünkü ülkede F.Bahçe’yi lime lime eden o kadar çok insan vardı ki. Hem de hakaretler yağdırarak. Israrla yanlışlarından dönmediler. Bunlar da hala piyasada. Ali Bey ise sadece beni hedef gösterdi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar