Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bana kalırsa memleketin gelmiş geçmiş en önemli meselelerinden biri kronik muhalefet. Yani işin nev’ine, niteliğine, neticesine bakmaksızın birtakım politikaları ve eylemleri eleştirmek. Kısa süre öncesine kadar şehir hastaneleri, bu gündemlerin başında geliyordu ve: “Bu kadar hastamız mı var ki?”, “Bu dev hastaneler ne işe yarayacak, kime hizmet edecek?” diye sorularak eleştiriliyordu.

        Covid-19 salgınıyla birlikte hastanelere yapılan yatırımın ne kadar kıymetli olduğunu takdir etmemek mümkün değil.

        Avrupa’nın pek çok ülkesinden hastane kapasitelerinin dolmasının sağlık sistemini tıkadığı, Amerika’da cesetlerin hastane koridorlarında biriktiği, Türkiye’yle kıyaslanamayacak ülkelerde ise çok daha vahim tablolar olduğu ortada.

        Türkiye ise Avrupa’nın en büyük yoğun bakım kapasitesine sahip Başakşehir Şehir Hastanesi’nin açılışını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.

        COVID-19'LA MÜCADELEDEKİ BAŞARI

        Nüfusumuza oranla sağlığa erişimde ve sağlık donanımında en iyi durumda olan ülkelerin başında geliyoruz. Covid-19 ekseninde bakacak olursak da tedavi ve iyileşme ile gönüllü kısıtlamalara uyumda en yüksek oranlara sahibiz. Türk vatandaşı olsun olmasın, SGK’sı var ya da yok bu topraklarda yaşayan herkes en ucuz hatta son düzenlemelerle tamamen ücretsiz olarak Covid-19 tedavisi görebiliyor.

        SAĞLIK SİSTEMİNİ ÖVMEK KİMSEYİ 'YANDAŞ' YAPMAZ

        Mesele şu ki bu gerçekleri övmek, Türkiye ile gurur duymak, dünya örneklerine ve istatistiklere bakarak, verilerle konuşarak, çöküş içinde olan en gelişmiş ülkeleri dikkate alarak, Türkiye’nin sağlık sisteminin kaliteli olduğunu kabul etmek ve Covid-19 salgınını en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu söylemek kimseyi partizan yapmaz.

        Neredeyse 2011 yılından bu yana uluslararası basında ve Batı toplumlarında Türkiye’yle ilgili olumlu haber veya algıya rastlamak olası değilken, bugün Türkiye’de belirli bir kesimin görmezden geldiği, kabul etmeyi sadece siyasi gerekçelerle “sindiremediği” başarı, Batı ana akımında gündemden düşmüyor. Memleketimizde birilerinin göz yumduğu başarı diğer tarafta parlatılıp örnek gösteriliyor.

        TÜRKİYE'NİN ACİL SERVİSLERİ DÜNYANIN GÜNDEMİNDE

        Mesela CNN International Türkiye’ye muhabir göndererek en kalabalık yoğun bakımlardan birinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde Türkiye’nin pandemiyle nasıl mücadele ettiğini servis etti; uyguladığı tedavi yöntemlerini anlattı; ABD ve Avrupa’nın aksine hiçbir yatak kapasitesi sorunu olmadığını ekrana taşıdı. Aynı çekimi geçtiğimiz hafta İngiliz yayın kuruluşu BBC de yapmıştı.

        Türkiye’nin İngiltere’ye hibe olarak gönderdiği sağlık ekipmanları, ülke televizyonlarından son dakika olarak geçildi. Ermenistan, İsrail gibi siyasi ilişkilerde yıldızımızın pek de barışık olmadığı ülkeler Türkiye’den destek talebinde bulundu.

        KORONA SONRASI ULUSLARARASI İLİŞKİLER

        Salgın süreci atlatıldıktan sonra bu durumun beraberinde olumlu bir diplomatik etki yarattığını, bir nevi yumuşak güç işlevi görebileceğini düşünebiliriz.

        Evet, Covid-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söylemini tekrarlıyoruz; şüphesiz uluslararası ilişkiler de buna dahil.

        Bu noktada Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın bir yayınında denk geldiğim düşüncelerine kesinlikle katılıyorum. Covid-19 sonrası dönemde uluslararası ilişkilerde pek çok konu Türkiye’nin lehine dönebilir. Pürüzlü ilişkiler düzelebilir. İnsani diplomasi beraberinde farklı dönemeçleri getirebilir. Türkiye’ye Akdeniz’de dört koldan cephe alan ülkelerle ilişkiler bile hiç beklenmedik görüşmeler, barışmalar ve düzelmelere evrilebilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar