Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Corona yayılmaya, endişelerimiz de buna paralel olarak artmaya devam ediyor. Vaka sayısı dün gece 98’e yükseldi, 1 kişi de hayatını kaybetti. Hassasiyet artıyor. Sinirler gergin. Pek çok uzman bunun çok daha tehlikeli boyutlara ulaşacağını söylüyor. Önümüzde İtalya gibi örnekler var. Ciddiye almak zorundayız. Almazsak canımız yanacak. Ekonomiyi söylemiyorum bile.

        Şimdi sizlere iki farklı olayı aktaracağım. Biri dün gece sosyal medyada yoğun şekilde paylaşıldıktan sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da açıklama yapmak durumunda kaldığı genç bir kadın yolcu, diğer hadise ise umreden…

        Malumunuz umreden dönen vatandaşlara ilişkin alınan tedbirlerin eksik kaldığını konuşmuş, eleştirileri dile getirmiştik.

        İlk gelen kafilelere, karantina kararı öncesi ülkeye girdikleri için 14 gün boyunca evlerinden çıkmamaları ve ziyaretçi kabul etmemeleri tavsiye edilmişti.

        Pek çok kişi bu şekilde yurdun dört bir yanındaki evlerinde bekliyor. Umuyoruz ki meselenin ciddiyetini fark etmişve kendilerini toplumdan ve ailelerinden izole etmiş olsunlar.

        Zira maalesef aksi manzaralarla da karşılaşmadık değil. Kimisi umre dönüşü izzeti ikramda bulundu, tebrikleri kabul etti. Kimisi de Diyanet’in vakit namazları kararını dahi yanlış anlayıp; “kimse bizi camiden çıkartamaz, ölüm Allah’ın takdiridir” dedi. Diyanet ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu zevata, İslam tarihinde benzer hadiseler yaşandığında Hz. Peygamber ne tür önlemler almış derhal anlatması lazım.

        Şimdi ilk olarak umre hadisesiyle başlayalım. Erzurum Valisi Okay Memiş; "Umreden gelen 28 vatandaşımız özel bir otobüs firması tutarak Erzurum’a gelmeye çalışırken haber bize geldi. Hemen tedbirimizi alarak o vatandaşlarımızın ilimize gelmesini engelledik. Hemen Konya ve Ankara’daki karantina alanına gönderdik. Yine de kaçak göçek gelenler oluyor. Vatandaşlarımız lütfen bunları bize bildirsinler. Bu vatandaşlarımızın mutlaka karantinaya alınması lazım” dedi.

        Açıklama ve hassasiyet takdire şayan diyebilirsiniz. Ancak sanırım birileri Sayın Vali’yi yanlış bilgilendirmiş.

        Zira hadise şöyle gelişiyor;

        Erzurum İl Müftülüğü’ne kayıtlarını yaptırarak 21. Tur 164. Uçak 5.Grup olarak umreye gidip, 13.03.2020 Cumartesi günü sabah 09.40’da Medine’den uçağa binerek aynı gün (uçağın vaktinden erken kalkmasıyla) öğlen 12.30’da İstanbul Havalimanı'na toplam 146 yolcu iniyor.

        Bu yolcuların havalimanında doktor kontrolü yapılıyor ve evlerinde karantinada kalmaları tavsiye edilerek İstanbul’dan memleketlerine uğurlanıyorlar.

        Uçakta Erzurum’a gidecek olan 12 kişi var. Bunlar, aynı gün Erzurum’a uçuş olmadığından Diyanet tarafından bir otele götürülüp gece misafir ediliyor.

        Ertesi gün de 12.30 İstanbul - Erzurum uçağına binmek üzere servisle havalimanına getiriliyor, x-ray den geçerek normal yolcular gibi uçağa bindiriliyorlar.

        Uçakta yolcuların umreci olduklarını fark eden bir kadın tepki göstererek, umreden gelenlerin Covid-19(Corona) taşıdığınıiddia ediyor ve uçaktan indirilmelerini istiyor.

        THY yetkilileri 12 yolcuya, tekrar uçağa binmeleri halinde benzer bir problem yaşayabilecekleri endişesini ileterek, uçakla değil kendilerine tahsis edilecek özel bir otobüsle gitmelerini de tavsiye ediyor.

        Ve Türk Hava Yolları aynı gün bir firmadan otobüs kiralayarak, Erzurum grubunu karayolu ile memleketlerine gönderiyor.

        Burada dikkat çekmemiz gereken iki önemli husus var.

        Birincisi; aynı kafileyle Türkiye’ye dönen umrecilerin tamamı evlerinde kendi karantina şartlarını sağlarken, Erzurum’a giden grubun “karantinadan kaçarken yakalanmış” gibi lanse edilmesi. Ve oldukça çirkin bir muameleyle karşı karşıya kalması.

        İkincisi; Erzurum Valisi'nin de yanlış bilgilendirilerek “28 umrecinin olduğu ve bunların bir otobüs kiralayarak karantinadan kaçtıklarının" söylenmesi.

        Sayı 28 değil, 12. Otobüs kiralayıp kaçan bir umreci var mıdır bilinmez ama bunlar onlar değil. Zira otobüsleri THY tarafından kiralanmış.

        Hülasa olay bu noktaya gelince, otobüsü gece 03.30 sıralarında Amasya yakınlarında durdurup, “Karantinadan kaçıyorlar" diye polis eşliğinde Ankara’ya sevk ediyorlar.

        Otobüstekiler böyle mimlenince, polisin müdahalesi de biraz sert oluyor. Yolda otobüsün mola vermesine ve 12 yolcunun tuvalet ihtiyaçlarını dahi gidermesine müsaadeedilmiyor.

        Bu yolcular şu anda Ankara - Haymana bölgesinde karantina altında tutuluyorlar.

        Garip olan, aynı uçakla birlikte döndükleri 134 kişi ve ilk kafilelerle dönen binlerce umreci de şu sıralar evinde istirahat ediyor.

        Yolcular, “Karantinada tutulmaya karşı değiliz, ama bu muameleyi hak etmedik. Olayların tamamı bizim dışımızda gelişti ve topluma yanlış aksettirildi” diyorlar. Elbette birlikte geldikleri diğer yolcuların evlerine döndüklerini de hatırlatarak.

        Bu arada gece Erzurum Valisi'ne konuyla ilgili ulaşmaya çalıştım. Ancak vakit biraz geç olduğundan sonuç alamadım.

        İkinci hadise malumunuz. Erzurum’a devletin tedbirsizliği sonucu, THY’nin kiraladığı otobüsle kendi halinde giden vatandaşların karşılaştığı muameleye tezat olarak, bu sefer devletin aldığı tedbirlere ve karantina uygulaması kararına rağmen torpilli olduğu değerlendirilen iki kişi, otobüsün önünü kesen polis ekipleri tarafından vatandaşın gözü önünde karantina aracından indirilip, özel muameleye tabi tutuluyor.

        Sosyal medya bazen çok manipülatif ve kötülüğün hızla yayıldığı bir mecraya dönüşebiliyor olsa da böyle zamanlarda “iyi ki var” diyoruz.

        Zira bu kötü görüntü sosyal medyada yayınlanıyor. Hızla yayılıyor, Adalet ve İçişleri Bakanları açıklama yaparak; “Bu konuda hiçbir taviz, hiçbir istisnai muamele kabul edilemez. Kanun önünde herkes eşittir. Olayın takipçisiyiz" diyor.

        Bu arada o iki kişi, kimin torpiliyle otobüsten indirildiyse hepimiz soruşturma sonucunu ve ödeyecekleri bedeli bilmek isteriz. Birilerinin canı yansın diye değil. Kimse böyle yanlışlara, hele böylesi kritik zamanlarda tevessül edemesin diye.

        Paylaşılan videoyumuhtemelen izlemişsinizdir, arkadaki seslerde birisi: "Lanet Türk polisi" falan diyor. O arkadaşı da bir zahmet bulur, öyle konuşmaması gerektiğini öğretirsiniz diye düşünüyoruz.

        *

        Teşekkür

        Makamını, içinde bulunduğu durumu, günlerdir yönetmeye çalıştığı krizi bir kenara bırakıp, kendisine fırça atar gibi mikrofon isteyen gazeteciye; “Tamam, kusura bakma kızım” diye yanıt veren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bir kez daha tüm Türkiye’nin saygı, takdir ve sempatisini kazandınız. Muhtemelen tepkili konuşan meslektaşımız bile aldığı cevaptan sonra, üzüntü duymuş, mahcup hissetmiştir.

        Bu kriz bittiğinde, sabrınız, empatiniz, fedakarlıklarınız ve mütevazi duruşunuz unutulmayacak. ‬

        ‪Biz sizi çok sevdik. Tevazunuz bir hayli uzun zamandır göremediğimiz, özlediğimiz yücelikteydi.

        Teşekkür ediyor, darısı tüm siyasilere diyoruz...

        Fark ettiniz mi kıymetli bakanlarımız, Fahrettin Koca öyle sakin yanıt verdiğinde hiçbir şey kaybetmedi. Bilakis takdir topladı. Bir o kadar da şaşkınlık yaşadı insanlar. Lütfen çoğaltınız bu örnekleri.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar