Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        9 yaşındaki Suriyeli Vail El Suud’un bir mezarlık girişinde kendini astı. Her kelimesinde ayrı bir ızdırap var bu cümlenin. Sizi bilmem ama ben derinden etkilendim. O yaşta bir çocuk nasıl olur da canına kıyar diye düşünürken öğretmeninden azar işittiği için intihar ettiği iddiası gündeme geldi. Ancak hemen akabinde Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü bu iddiaları yalanladı.

        O minicik yavrunun ne sebeple intihar ettiğini bilmiyoruz. Belki de hiç öğrenemeyeceğiz.

        Ancak Suriyelilerle birlikte yaşamayı bir an önce öğrensek iyi olur.

        Aile içindeki çok küçük tartışmaları bile tesir altında kalmasınlar diye evlatlarımızın yanında yapmaktan çekiniriz. Biliriz ki çocuklar bu yaşlarda büyüklerinden gördükleri olumlu - olumsuz her şeyi taklit ederler.

        Yanlarında konuştuklarımız onların yaşantı ve davranışlarını şekillendirir.

        Peki hiç çocuklarımıza Suriyeli arkadaşlarına nasıl davranmaları gerektiğine dair nasihat verdik mi?

        Bizim onların yanında yaptığımız yerli- yersiz Suriyeli sohbetlerinden etkilenip de okulda sığınmacı kardeşlerine nasıl davrandıklarını düşündük mü?

        Bazen duydukları olumsuzluklar üzerinden Suriyeli arkadaşlarıyla konuşurken kullandıkları yanlış kelimelerin, o masum çocukların hayatlarında nasıl travmalara yol açtığını görüyor ve paylaşıyoruz.

        Özellikle son zamanlarda çeşitli sebeplerle, bizlere pek yakışmayacak şekilde Suriyelilere karşı sert bir dil kullanıyoruz.

        Bizim kullandığımız kelimeler çocuklarımızın beynine işliyor, onlar da bu kelimelerin etkisiyle okullarındaki Suriyeli kardeşlerine zorbalık etmeye başlıyor.

        Bunu şu an Suriyeliler üzerinden konuşuyoruz ancak mesele sadece onlar değil, farklı ülkelerden Türkiye’ye sığınmış tüm milletlerin çocukları için bu durum geçerli.

        Bakın, Suriye’deki hadiselerin üzerinden 8,5 yıl geçti. Ülkemizde 4 milyona yakın sığınmacı var. Ne iyi ki Türkiye’de doğan yavrularımız “mülteciliğin ve savaşın” ne olduğundan bihaber. Şanslılar evet. Ancak çevrelerindeki Suriyeli arkadaşlarıyla iyi bir iletişim sağlamak için, onlar kuşatılmamış sokaklarda özgürce gezerken, akranlarının kilometrelerce ötede neler yaşadığını, o minik yaşta nelere şahit olduklarını öğrenmeye muhtaçlar. Öğrenecekler ki empati kurabilsinler. Fakat; bırakın çocuklarımızı, daha bazılarının anne babaları bile meselenin tam manasıyla idrakinde değil.

        Aksi halde; evde, sokakta, dost sohbetlerinde pervasızca yaptıkları konuşmalardan etkilenen çocuklarının, Suriyeli akranlarına nasıl muamele ettiklerinin biraz olsun farkına varır ve kendilerine çeki düzen verirlerdi.

        Haksız mıyım? Yıllardır pek çok tartışma programının konusu ‘Türkiye’deki Suriyeliler’.

        İlişkilerimizi nasıl yönetmeliyiz, gidecekler mi, kalacaklar mı, Türkiye’nin yeni sosyolojik yapısı ne olacak gibi sorulara cevap aranıp duruyor. Ben ise tek bir sorunun peşindeyim.

        9 yaşındaki Suriyeli Vail El Suud ne oldu da kendini astı?

        Evlatlarının yanında yerli yersiz Suriyeliler hakkında konuşan bir ailenin çocuğu Vail’i üzmüş hem de bir hayli üzmüş olabilir mi? Ya da Vail, kimsenin lafıyla değil ama her Allah’ın günü karşılaştığı dışlanmışlık hissi yüzünden mi her şeyden vazgeçip gitmeye karar verdi?

        Vail gibi okula uyum problemi yaşayan pek çok Suriyeli çocuk var.

        Lafım tüm anne- babalara. Yapmayın, kendi hıncınızı çocuklara yansıtmayın. Suriyeliler hakkında iyi ya da kötü düşünceleriniz olabilir ancak yavrularınızın o sözlerden etkilenip okuldaki sığınmacı arkadaşlarına nasıl davranabileceğini bir düşünün. Sizin yavrunuz da okuldaki sığınmacı arkadaşı da henüz çocuk, ikisi de masum. Biri diğerinden daha şanslı. O kadar.

        Şanlıurfa’da okul çıkışı “Nerelisin sen?” sorusuna; “Suriyeliyim” diye cevap vermesi üzerine karnından bıçaklanan bir ilkokul öğrencisine de veya henüz 10 yaşında kendini savunamayan ve okul bahçesinde zorbalıklara, dayağa maruz kalan Suriyeli öğrenci hakkındaki sosyal medya paylaşımlarına da tanık olduk.

        Hiçbirimiz bu örnekler çoğalsın istemeyiz.

        MİLLETLERARASI OKULLARIN DURUMU

        Milli Eğitim Bakanlığı sadece Suriyeliler’e öğrenim sağlayan okulları, Türk eğitim sistemine zarar verdiğini düşündüğü için kapattı.

        Mutlaka haklı gerekçeleri de vardı. Ancak süreç iyi yönetilemedi. Binlerce çocuk, sağlıklı bir entegrasyon sistemi olmaksızın rastgele okullara yönlendirildi.

        Parası olan, son yıllarda dövizle öğrenci kabulü yapan yabancı özel okullara yöneldi. Sadece İstanbul’da büyük çoğunluğu Araplara ait olmak üzere toplam 92 adet “Milletlerarası Okul” bulunuyor.

        Kapıdan içeri girdiğinizde kendinizi başka bir ülkede gibi hissedebilirsiniz.

        Diyelim ki o okullara giden Suriyeli çocuklar rahat ve huzurlu.

        Peki ya kalanlar? Sığınmacı aileler daha gününü kurtaracak bir iş bulamazken, dolarla öğrenci kabulü yapan okullara çocuklarını nasıl yollayacak? Mümkün değil.

        Mecbur, kaderlerine terk edilecek o yavrular. Peki Türkiye'nin geleceği açısından bu ne kadar sağlıklı?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar