Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin 5. kez gerçekleştirdikleri Üçlü Suriye Zirvesi’nden somut sonuçlar çıktı.

        Zirvede en önemli ilerleme anayasa komitesi oluşturulmasındaki pürüzlerin ortadan kaldırılması ve “siyasi çözüm” mesajıydı. Komitedeki son 50 kişilik listede bazı isimler üzerindeki anlaşmazlıkların ortadan kalktığı teyit edilmiş oldu. “2020-2021’e kadar Suriye’de yeni siyasi atmosferin oluşmasını bekliyoruz” mesajı da kritikti.

        Görünen o ki liderlerin Suriye’de mevcut durumun değişmesiyle birlikte öncelikli gündem başlığı yeniden imar süreci olacak. Zira iç savaşın Suriye’ye 500 milyar dolara yakın bir maliyeti olduğu değerlendiriliyor.

        TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ KIRMIZI ÇİZGİ

        Suriye’deki gelişmeleri takip edenlerin en çok dikkat çektiği konu; bölgedeki toprak bütünlüğü. Mevcut durumda 4’e bölünmüş bir Suriye haritasından söz edebiliriz. Rejimin kontrol ettiği alanlar belli; Muhalifler(İdlib), Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekat bölgesi (Türkiye ve ÖSO) ve PYD-YPG terör örgütünün SDG çatısı altında yönettiği alan.

        Ancak bu durum geçici. Mevcut duruma ilişkin en net karşı duruş, Türkiye ve Suriye’den geliyordu diyebiliriz.

        Suriye rejimi doğal olarak ülkenin bölünmesinden tedirgin. Keza bölünme ihtimali en çok ülkemizi etkileyeceğinden, Türkiye de Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda en az Suriye kadar hassas bir pozisyona sahip.

        İşte tam da bu yüzden Türkiye, İran ve Rusya’nın Üçlü Zirve’de bir kez daha “Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Bunu sağlayacağız. Tüm yabancı unsurlar Suriye’den çekilmeli” mesajı ehemmiyet taşıyor.

        Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının geçici olduğunu biliyoruz. Ülke siyasi istikrara kavuşup, yeni anayasa oluşturulur ve geçiş sağlanırsa zaten bir çekilme takvimi oluşturulacak. Muhaliflerin kontrol ettiği alanlar ise yeni anayasa süreciyle Suriye bütünlüğüne dahil olacak. Burada en kritik konu Fırat’ın Doğu’sundaki Amerikan varlığı.

        Üçlü Zirve’de özellikle Ruhani ve Putin; “Amerika’nın Suriye’deki pozisyonu meşru değil” açıklaması yaptı. Amerika'nın o coğrafyadaki müttefiki terör örgütü PYD olduğundan, Türkiye de bu konuda farklı bir pozisyonda değil.

        Asıl büyük soru; mutabık kalınan bu durumun sonucunda ABD bölgeden nasıl çıkartılacak?

        İDLİB'DE YENİ DURUM

        Ruhani’nin; “ABD Suriye’de teröristleri desteklemiştir” açıklamasını, “İdlib’de terör varlığı güçlü hale geldi” cümlesinden bağımsız okumamak gerekiyor. Sonuçta Suriye hadisesi başladığından bu yana İran Cumhurbaşkanının, ABD’nin teröre verdiği destekten anladığı şeyle bizim anladığımız birbirinden farklı.

        Benzer şekilde Putin’in de; “İdlib’de teröre karşı Suriye ordusunu destekleyeceğiz” açıklaması, İdlib konusunda yeni bir sürecin başlayacağının işareti gibi.

        Bu durumda Türkiye’nin Astana Çatışmasızlık Bölgesi anlaşmasından kaynaklı pozisyonunun (gözlem noktaları) hangi noktaya çekileceği merak konusu. Yine üç ülke liderinin; “İdlib'deki radikal gruplara dair yaklaşımlarında bir farklılık olmadığı” yönündeki mesajları yakın vadede gözleri İdlib’e çevirecek.

        Türkiye’nin buradaki en büyük kaygısı ise yeni göç dalgası.

        KALICI KONUT İNŞASI MI, DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜM MÜ?

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye sınırı boyunca “450 km Batı’dan Doğu’ya kalıcı konut alanları, okullar, hastaneler ve iş alanları inşa etme düşüncesi” bir hayli dikkat çekici.

        Erdoğan projeden bahsettiğinde “Suriyeliler’e toprak mı vereceğiz?” diye düşünenler, bu konutların inşa edileceği alanı ve hemen karşısındaki durumu yeniden gözden geçirmeli.

        Zira; bu durumu PYD terör örgütünün yönettiği ve sınırlarımızı tehdit etme zemini bulduğu demografiden bağımsız düşünemeyiz.

        Hatta meseleyi daha da genişletip bir adım ileri taşıyalım. Erdoğan’ın sözünü ettiği proje gerçekleşirse Türkiye, Güney sınırı boyunca oluşturacağı yeni sosyolojik durumla sınır hattında önümüzdeki yüz yıl boyunca birilerinin planladığı harita değişikliği düşüncesini bozmaya imkan bulabilir(mi?).

        PUTİN İŞİNE BAKIYOR

        Zirvede en dikkat çekici anlardan biri de Rus lider Putin’in Ali İmran suresi 103. ayeti okumasıydı.

        Putin bizi bizim kitabımızla uyarmış oldu. O sırada salonda özellikle İran heyetinin gülümsediğini gördük.

        Basın toplantısında Yemen konusu da gündeme geldi. Liderler; “Suriye’de olduğu gibi Yemen’de de bölge ülkelerinin bir girişimi ve mutabakatıyla çözüm üretilebileceğini” ifade etti.

        Ancak Putin’in Ankara’dan Suudi Arabistan’a yolladığı mesaj ilginçti.

        Suudi Arabistan’ın son zamanlarda Husilerin füze saldırılarına maruz kalması ve iki gün önce de Aramco’nun petrol tesislerine yönelik drone saldırıları sonrası adeta Patriot’larla dalga geçercesine; “Onlar da kendi güvenliğini tesis etmeli. İran’a S-300, Türkiye’ye S-400 sattık, Suudi Arabistan da S-400 alıp güvenliğini sağlayabilir” diyen Rus lider aslında bir kez daha; “Biz kazandığımız paraya ve yayıldığımız sahaya bakarız” mesajını tüm dünyaya vermiş oldu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar