Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye ve ABD arasında Suriye’de güvenli bölge oluşturulması konusunda 5 Ağustos’ta başlayan görüşmeler, “Ortak Harekat Merkezi” kurulması kararı ile sonuçlandı.

        Görüşmeler bitmeden önce Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, müzakerelerin olumlu geçtiğini açıklamıştı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Fırat’ın doğusuna gireceğiz, bunu Rusya ve ABD ile de paylaştık” şeklindeki çıkışı ABD, Batı ve Arap dünyasında geniş yankı uyandırmıştı.

        Bu açıklamalardan sonra Arap medyası, Türkiye’nin Suriye’ye olası operasyonu ve bunun ABD ile Arap dünyasında nasıl yankı bulacağına dair yorum ve görüşlere geniş yelpazede yer verdi.

        Arap basınında her ne kadar Türkiye’nin Rusya veya ABD’den herhangi birini ikna etmeden Fırat’ın doğusuna operasyon ihtimali düşük görülse de özellikle ABD’nin PYD için Türkiye’yi tam anlamıyla kaybetmeyi göze alamayacağı ve bu yüzden güvenli bölge konusunda Türkiye’yi tatmin edecek adımların atılacağına dair yorumlar vardı.

        ABD’nin güvenli bölge konusunda Türkiye’ye karşı keskin çizgiler koymak yerine, Türkiye’yi kazanmak isteyeceğine dair yorumları besleyen ana etkenlerden birisi; “Türkiye’nin ABD’ye rağmen S-400 hava savunma sistemini satın alması” değerlendirmesi yapılıyor.

        Yine bazı yorumlara göre; “Hâlihazırda bölgede İran gibi önemli bir dosyayla meşgul olan ABD, böyle hassas bir dönemde Türkiye’yi kaybetmek istemez. S-400’lerin alınmasından sonra ABD Başkanı Trump’ın (F-35’lerle ilgili karara rağmen) Türkiye’yi haklı çıkaran konuşmaları da buna işaret ediyor.”

        Suriye’nin kuzeyinde rol kapmak isteyen ve bölgede bunun için ciddi çalışmalar yapan Suudi Arabistan gazeteleri ise Türkiye’nin böyle bir operasyon yapacağına ihtimal vermiyor. Suudi Okaz gazetesi yazarlarından Rami Elhalifa El Ali; "Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapacağı yönündeki haberlerin 4 seneden fazladır devam ettiğini ve bu haberlere inanmayı saçma olarak nitelendirdiğini" yazdı.

        Tabii bu yaklaşımları değerlendirirken, Suud basınının Arap dünyasında PYD’yi Türkiye’ye karşı destekleyen bir dile sahip olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor.

        KUZEY IRAK REFERANDUMU HÂLÂ HAFIZALARDA

        Ortadoğu’da herhangi bir “Kürt devleti” ihtimaline Arap dünyası “İkinci İsrail Projesi” gözüyle bakılıyor.

        2017’deki Kuzey Irak referandumuna karşı Arap dünyasından gelen tepkiler (Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri hariç) hep bu yöndeydi.

        Söz konusu referandumdan sonra, kurulacak herhangi bir Kürt devletinin ABD’nin uydusu olacağına dair algı güçlendi.

        Suriye Demokratik Güçleri şemsiyesi altında savaşan PYD’nin ABD ile olan ittifakı ve ABD tarafından korunup silahlandırılması bu algıyı daha sağlam zemine oturttu.

        Ancak Kuzey Irak referandumuyla ilgili Arapların hafızasında kalan bir başka konu ise Kürtlerin ABD için vazgeçilmez olmadığı gerçeğiydi.

        Londra merkezli Arap gazetesi Kuds El Arabi’nin yazarlarından Vail İsam 2 Ağustos’taki bir yazısında şöyle diyor: “Amerikalıların Suriye’den çıkarken kuzeydeki Kürt güçlerini korumakla ilgili planları hâlâ net değil. Bazen yabancı bir güç oluşturulmasından bazen de Suudi Arabistan’ın bu görevi üstleneceğinden bahsediliyor. Ancak sahadaki gerçekler, Irak ve Suriye’deki dengelerin doğası ve Suriye’deki Kürt mevzusunun benzerinin Kuzey Irak’ta uğradığı durum, ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki belirleyici rolünün birkaç sene içerisinde eriyeceğine işaret ediyor.”

        Rai Al Youm gazetesinde Ali El Paşa (Suriyeli yazar) imzasıyla çıkan yazıda ise; “Kürt milislerinin Suriye’nin Cezire bölgesinde ve kuzey kesimlerinde Amerikan emperyalizminin vekili rolünü oynadığını belirterek, yine de bu durumun ABD’nin onları bir gün satmayacağı anlamına gelmediğini” söylüyor.

        Türkiye ve ABD arasındaki güvenli bölge müzakerelerini dikkatlice takip eden Suriye rejimi de ABD’nin Türkiye ile uzlaşıp uzlaşmayacağını merak ediyordu.

        Suriye, Türkiye’nin herhangi bir müdahalesini kendi egemenlik haklarının ihlali olarak görüyor.

        Geçmişte Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla ilgili de aynı tepkiyi veren Esad yönetimi, ABD’nin sahadaki vekili konumunda bulunan terör örgütü PYD’ye de kendisiyle uzlaşmadığı için tepkili.

        Suriye’nin El Savra gazetesi yazarı Diyap Ali Hasan PYD’nin omurgasını oluşturduğu SDG ile ilgili:“SDG’nin Cezire bölgesinde Washington’un doğrudan desteğiyle yaptıklarının sonsuza kadar sürmesi imkansız. Silah ve mühimmat yığınakları ne kadar modern ve yeni olursa olsun, hiçbir işgal ve ayrılıkçı unsurun kalıcı olması garanti değil” diyor.

        Şam merkezli Arabi Today isimli haber ajansı ise Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “görüşmeler olumlu” şeklindeki ilk açıklamasını; “SDG kaybetti… ABD ve Türkiye güvenli bölgenin idaresi konusunda uzlaştı” şeklinde verdi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar