Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mısır yasalarına göre idam cezası tek başına hakim tarafından verilemiyor. Zira Mısır anayasasının 2. maddesi yargılamada şer’i esaslara riayet edilir diyor. Bu nedenle, bir mahkûmla ilgili idam hükmü verildiğinde dosyası müftüye gönderiliyor. Şayet müftü “şeriata göre” idamı onaylarsa, caizdir derse hüküm infaz edilebiliyor.

        9 genç Mısır Başsavcısı Hişam Bereket’e suikast davasında idam cezası aldı. Müftü “şeriata göre” idamlarına cevaz verdi. Ve dosya mahkemeye geri gönderildi.

        Mahkeme salonunda kararı okuyan Mısırlı Yargıç sözüne Kuranı Kerim ’den bir ayetle başladı.(Öldürülen savcı Hişam Bereket için) Ali İmran suresi 169. ayeti okudu:

        “Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.”

        Suikaste uğrayan savcı “şehit” ilan edilmişti. Şimdi, onu “şehit” ettiği iddia edilenlere ilişkin de bir şeyler söyleyecekti…

        Yargıç, idam cezasına çarptırdığı 9 genç için Maide suresi 33. ayeti uygun görmüştü: “Allah’a ve peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri veya asılmaları…” diyerek devam etti…

        İdamlarını Kuranı Kerim’e dayandırarak gerçekleştiren cunta yönetiminin infaz ettiği gençlerin ellerinde de Kuran vardı.

        Kahire’de yaşadığım dönemde, Mısır’da 3 Temmuz darbesi gerçekleşmiş, Rabia meydanında darbe karşıtı gösteriler başlamıştı. Ramazan ayına girmiştik. Darbe karşıtları cemaatle akşam namazlarını kılıyor, hep birlikte iftar açıp, yine cemaatle teravih namazına duruyorlardı. Göstericilere müdahale etmek için meydanın etrafını kuşatmış olan Mısır Ordusu askerleri de tanklarının dibinde iftar ediyor, namaz kılıp, tankın üstünde Kuran okuyordu. Manzara çok trajikti. Sıffin gibi…

        O askerler sonra Rabia meydanına girip yüzlerce kişiyi katletti…

        Allahuekber diyerek birbirini öldüren “Müslüman”ların haline yıllardır şahidiz.

        Ayetler, suiistimal edenlerin eline geçtiğinde hiç de kitapta durduğu gibi durmuyor.

        Kahire’deki mahkeme salonunda manzara böyleydi.

        SUDAN’DA OHAL VE YENİ HÜKÜMET

        İki aydır kendisine karşı devam eden gösteriler nedeniyle zor günler geçiren Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, geçtiğimiz cuma günü hem hükümeti feshetti hem de ülke genelinde 1 yıl geçerli olmak üzere olağanüstü hal ilan etti.

        Geçici hükümet olarak görevlendirilen kabinede eski bakanlardan sadece 6’sı yer aldı. Görevden alınan valilerin yerine ise ordu ve güvenlik birimlerinden kişiler atandı. El Beşir ayrıca “istikrar” ve “diyalog” çağrısı da yaptı.

        Ömer El Beşir’in kararları arasında, kendisine bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü açacak anayasa değişikliklerini iptal etmesi ve 2020 seçimlerinde aday olmayacağını bir kez daha deklere etmesi de vardı. Sudan’dan aldığımız bilgilere göre bu karar, bazı kentlerde sevinç gösterilerinin yaşanmasına neden oldu.

        El Beşir son olarak Savunma Bakanını Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı olarak tayin etti.

        MUHALEFETİN TEPKİSİ

        Alınan yeni kararlar ve yapılan açıklamalar Sudan sokaklarını teskin etmiş görünmüyor. Muhalefet, “gösteri” çağrılarını yineliyor. Ülkede önemli bir güç olan Sudan Meslek Odaları, bu kararlara gösterilerle karşılık verilmesini istedi. Gösterilerin başından bu yana Ömer El Beşir’in istifasını talep eden diğer muhalif oluşumlar da aynı şekilde tavır aldı.

        Arap medyasına yansıyan haberlere göre muhalefet; Ömer El Beşir’in bu kararları alarak, ülkede “sorun olduğunu kabul ettiğini” düşünüyor. Ayrıca daha önce sundukları “El Beşir’in istifası ve 4 yıllığına bir geçiş hükümeti kurulması” yönündeki tekliflerinde ısrar etmeye devam ediyor.

        Sudan’da muhalif gösterilerin başlamasından bu yana ciddi kalabalıkların toplanamadığını ve El Beşir yanlıların da zaman zaman sokağa çıktığını 30 Ocak tarihli yazımda belirtmiştim. Aynı yazıda Sudan’da bugünlere nasıl gelindiğini de paylaşmaya çalışmıştım.

        Muhalefetin gösterileri katılım açısından her ne kadar “Arap Baharı’nda” sıklıkla duyduğumuz “milyonluk gösteri” şeklinde olmasa da şu sıralar Ömer El Beşir için bir tehdide dönüştüğü aşikâr. Bu arada El Beşir konuşmalarında sıklıkla diyalog çağrısı yapsa da, protestoların arkasında farklı amaçlar taşıyan “dış güçler olduğunu” savunmaya devam ediyor. Gösterilerde şu ana kadar hükümete göre 32, Uluslararası Af Örgütüne göre 51 kişi yaşamını yitirdi.

        EL BEŞİR 2020’DE BIRAKACAK MI?

        Peki, El Beşir’i bu kararları almaya iten sebepler neler? Bu kararlardan sonra ne olacak? Herkes bunun cevabını merak ediyor. Arap medyasına yansıyan muhalif yorumlara baktığımızda; El Beşir’in OHAL ilanını açıkladığı son konuşmasında yine diyalog vurgusu yapmasına rağmen, gerek OHAL gerekse de eyaletlere ordu mensupları atamasının soruna daha fazla “güvenlikçi yöntemlerle” yaklaşacağı kanısı hâkim. Ancak görevden alınan C.Başkanı yardımcısı, Bakan ve Valilerin büyük bir çoğunluğunun zaten asker kökenli olduğunu unutmamak gerekir. Yani gelen asker dediğimiz pozisyonlarda, gidenlerin de asker olduğu gerçeğini.

        OHAL ilanı ve vilayetlere atanan yeni yöneticiler, Ömer El Beşir’in ülke içindeki “gücünü konsolide etmeye çalıştığının göstergesi” şeklinde yorumlanıyor. Muhalefet, diyalog çağrısına “olumsuz” karşılık vermesini bununla gerekçelendiriyor.

        Ayrıca El Beşir’in, kendisine 2020’deki seçimlerde yeniden aday olmasının önünü açacak anayasa değişikliğini iptal etmesi ve tekrar “aday olmayacağım” demesi de muhalefet tarafından inandırıcı bulunmuyor.

        Sudan’ı bir süre daha takip etmek gerekecek. Zira zaten ekonomik olarak ciddi sorunlarla boğuşan ülkede, muhalefetin ve yönetimin tavizsiz tutumları faturayı her geçen gün kabartıyor. Muhalefet, gösterilerin ilk günlerinde” Suriye, Libya ve Yemen’e benzeme” yönündeki uyarıları, seslerini bastırmak için bir algı oluşturma çabası gibi görüyor.

        Meselenin Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır kutuplaşmasına ilişkin başka detayları olduğunu da gözden kaçırmamalı.

        CEZAYİR’DE DE BUTEFLİKA KRİZİ

        Afrika kıtasının bir başka Arap ülkesi Cezayir de hareketli günler geçiriyor. Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın Cumhurbaşkanlığına beşinci defa aday olmasına yönelik eleştiriler protesto gösterilerine dönüştü. 81 yaşındaki Buteflika’nın geçtiğimiz günlerde sağlık sorunlarına rağmen adaylığını açıklaması ciddi tepkilerle karşılaşmıştı.

        2013 yılında geçirdiği felç nedeniyle tekerlekli sandalyeyle yaşayan Buteflika’nın aday olmasına karşı çıkan muhalifler, geçtiğimiz günlerde başta Fransa olmak üzere, yurtdışında gösteriler düzenlemiş ve bu gösterilerine devam edeceklerini açıklamışlardı.

        Seçimlerde Buteflika’nın karşısına ortak bir adayla çıkmak isteyen muhalefet, henüz bir isim üzerinde uzlaşmış değil. Bu durum ciddi eleştiri alıyor. Hatta bazı kesimlere göre, muhalefet aday çıkararak sonucu belli bir seçimi meşru göstermiş oluyor.

        Eleştirilerin kitlesel gösteriler olarak sokağa yansıması, Cezayir’in seçimlere gergin bir ortamda gideceğini gösteriyor. Buteflika’ya yakın partilerin Cuma günkü protestolara yönelik sert tepkileri de bunun işareti gibi.

        Arap Dünyası’nda, 8. yılında “Arap Baharı’ndan geriye ne kaldığı tartışılmaya devam ederken, yakın geçmişte Arap Baharı’ndan etkilenmeyen bazı ülkeler farklı krizlere gebe görünüyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar