Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Terminatör: Kara Kader” (Terminator: Dark Fate), bir tür öze dönüş filmi gibi...

        “Öz”den kastım, ilk iki film... Yani, serinin ruhunun şekillendiği filmler...

        Sonraki 3 film, genel formülü korurken hikâyeyi farklı noktalara taşımaya gayret eder... Özellikle “Terminator: Genisys” (2015) serinin hayranlarını kızdırma pahasına farklı sulara yelken açar...

        “Terminatör: Kara Kader”in öncelikli hedefi ise hikâye yapısı itibarıyla ilk iki filmin ruhuna dönmek...

        Hikâyeyi yazan ekipte ilk iki filmin yönetmeni ve serinin babası James Cameron'ın yer alması, bu çabanın açık bir göstergesi...

        “Terminatör: Kara Kader”de özellikle"Terminatör 2: Mahşer Günü"nün (1991) temel bileşenlerini görmek mümkün...

        Gelecekten gönderilen, hedefine kilitlenmiş, insan görünümlü, sıvı metalden bir terminatör (Gabriel Luna) bekliyor bizi... Kendisi, mükemmel bir ölüm makinesi... “REV – 9” serisinden... Bugüne kadar gördüğümüz, en tehlikeli ve gelişmiş yokedici.... Metamorfoz yeteneği muhteşem... Vücudunu silah gibi kullanması bir yana, dijital kaynaklar üzerinden bütün verilere ulaşabiliyor... Tek kusuru, otomobil ya da uçak kadar hızlı olmaması... Zaten kahramanlarımız ondan her seferinde “mobilize” olarak kurtulabiliyorlar ve bu açıdan, senaryo galiba biraz tekrara düşüyor...

        Terminatörün peşine düştüğü hedef, her zaman olduğu gibi ilk bakışta sıradan biri... Mexico City'de, babası ve erkek kardeşiyle yaşayan kendi halinde bir fabrika işçisi olan Dani Ramos (Natalia Reyes)... Filmin sonuna kadar neden makinelerin hedefi olduğunu anlayamıyor...

        “Güçlü terminatör” ve “zayıf görünümlü hedef”in ardından serinin üçüncü temel bileşeni “koruyucu”dur... Görevi, terminatörün hedef aldığı masum ve zayıf kişileri korumaktır...

        Yeni filmde üç koruyucu birden geliyor karşımıza... İlki gelecekten gönderilen makine destekli “geliştirilmiş” bir savaşçı olan Grace (Mackenzie Davis)... Diğeri, asli görevini tamamladıktan sonra hayatını mütevazı bir perdeci olarak sürdüren, emekli terminatör T- 800 (Arnold Schwarzenegger)... Üçüncüsü ise yaş aldıkça daha da bıçkınlaşıp sertleşen Sarah Connor (Linda Hamilton)...

        Filmin Mexico City'deki geçen ilk sahneleri açıkçası gayet güzel akıp gidiyor... Grace'in gece yarısı köprüye düşmesi, REV-9'un ertesi sabah bir apartman avlusuna inmesi ve Dani'nin peşine düşüp fabrikaya gitmesi, nefes nefese ilerleyen bir tempoda anlatılıyor... Heyecan ve aksiyon kol kola ilerlerken iki ana karakterimizi de yakından tanıma fırsatı buluyoruz...

        En güzel, en çarpıcı aksiyon sahnelerini filmin ilk 40 dakikasında seyrediyoruz. Fabrika sahnesindeki dövüş ve peşinden gelen takip sekansı, aksiyon severleri mutlu edecek cinsten...

        Sarah Connor'ın mevzuya dahil olduğu otoban sahnesini de atlamayalım. Connor filme öylesine havalı bir şekilde giriyor ki eminim ABD'deki bazı salonlarda alkış bile kopuyordur...

        Ak sakallı T-800 ise aksiyon ve heyecandan bitap düştüğümüz bir anda çıkıyor karşımıza. Film, onunla birlikte sakinleşiyor, nefes alıyor.

        T-800, filmin sakin gücü ve neredeyse bilge kişisi olarak konumlanmış durumda...

        Sarah Connor ise olgunluk ve bilgelikle pek ilgisi olmayan, öfke dolu bir karakter... T-800 ile ikisi, aslında komik bir ikili oluyorlar...

        Filmin beni duygusal olarak etkilediğini pek söyleyemem ama serinin önceki örneklerinde olduğu gibi sonuçta her şey sevgiye ve özveriye bağlıyor...

        Özellikle Grace, duygusal anlamda filmin bizi en çok etkileyen karakteri... Çünkü geçmiş hikâyesini çocukluğundan itibaren takip ettiğimiz, çektiği acılara tanık olduğumuz bir karakter... Güçlü ve iyi bir savaşçı olmasına karşın son derece kırılgan bir yanı da var. Sonuçta bir insan... Hayatını, canını hiç önemsemeyen o fedakâr, kendini görevine adamış halleriyle filmin belki de en çok sevdiğimiz karakteri...

        Film boyunca olgunlaşıp güçlenen Dani ise geleceğin, umudun ve direnişin simgesi...

        “Terminatör: Kara Kader”i bir önceki filme oranla daha çok sevdiğimi ya da iyi bulduğumu söyleyemem. Ama "Deadpool"dan tanıdığımız Tim Miller'in yönetmenliğinde vasatın üstünde iyi bir aksiyon seyredeceğinizi garanti edebilirim... Gerçi sonlara doğru akılda kalıcı sahnelerin sayısı giderek azalıyor ama yine de hareket hiç bitmiyor...

        Özel efekt destekli dövüş ve çatışma sahneleri bir sinema şovu şeklinde ilerliyor... Filmin imgelerini analiz ettiğimizde ise karşımıza hep aynı mesele çıkıyor... Metal iskeletleri andıran robotlar, cehennemden geliyorlar adeta... Gelecek de zaten cehennemdem farksız. Denizden çıktıkları açılış sahnesi başta olmak üzere tümüyle mekanikler ve insani değerlerin tam tersini temsil ediyorlar. Siyah likit metalden oluşan insan görünümlü REV-9, önceki terminatör filmlerinde olduğu gibi insan – makine arasında gidip geliyor sürekli... Grace'in teninin altındaki metali de unutmayalım...

        Terminatör serisi insan – makine savaşı kadar insan - makine ilişkisinin olası sonuçlarını da inceler... Filmin başındaki fabrika sahnesi de, aynı ilişkinin bir başka yüzünü getiriyor karşımıza... Bir başka motif de akıllı makinelerin sevmeyi öğrenip insanlaşmasıdır...

        Schwarzenegger'in canlandırdığı T-800, bu filmde de insanlaşmış bir makine olarak çıkıyor karşımıza... Film farklı bir zaman boyutunda geçtiği için bildiğiniz, tanıdığımız T-800 değil kendisi ama bir kez daha “gönüllerin terminatörü” olmayı başarıyor...

        Bir terminatör filminden beklenen her şeyi vermeye gayret ediyor “Terminatör: Kara Kader”... Özellikle Brad Fiedel'in o unutulmaz Terminatör müziği başladığında, tanıdık bir dostla karşılaşmış gibi hissediyoruz. Dile kolay, 35 yıldır süren bir seri bu... Bu arada, filmin müziklerinin Junkie XL imzası taşıdığını belirtelim. Brad Fiedel'in sadece "Terminatör teması" kullanılıyor...

        İlk kez tanışanlar için belki orijinal bir öykü olabilir ama seriyi takip edenler açısından bakıldığında, neredeyse her şey önceki filmlerin tekrarı gibi... Dolayısıyla, kendi adıma bu filmi ciddiye almam, karakterlerle özdeşleşmem ya da kendimi hikâyeye kaptırmam pek mümkün olmadı. Buna karşılık, birçok sahnede gülüp eğlendiğimi söyleyebilirim.

        Grace ve Dani, sonuna kadar ciddi bir hikâyenin parçası olmayı sürdürüyorlar... Hem Mackenzie Davis hem de Natalia Reyes oyunculuk performansları açısından ellerinden geleni yapıyorlar... Özellikle Mackenzie Davis için tam bir çıkış filmi olacağı kesin...

        Sarah Connor ve T-800 ise kendi kendilerinin karikatürü gibiler. Hamilton ve Schwarzenegger, tadını çıkararak yorumlamışlar karakterlerini.... Mizah duygularını hiç kaybetmemişler... Özellikle T-800'ün tecrübeli bir perdeci gibi mesleği hakkında konuştuğu sahnede çok eğlendiğimi söyleyebilirim...

        REV-9, Grace ve Dani, yeni nesillerin özdeşleşebileceği, seveceği karakterler... Sarah Connor ve T-800 ise serinin ilk filmlerini sinemalarda izlemiş seyircilerin nostaljik duygularını harekete geçiren efsane kişilikler...

        Son olarak filmin, ABD'de ilk haftasonunda fena gitmediğini ama Türkiye gişelerinde çok fazla ilgi görmediğini belirtelim.

        5/10

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar