Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Açlık Oyunları”yla (The Hunger Games) başlayan, “Uyumsuz” (The Divergent), “Seçilmiş” (The Giver) ve “Labirent” (Maze Runner) ile süren distopik gençlik filmleri geleneğinin yeni bir halkası daha karşımızda: “Karanlık Zihinler” (The Darkest Minds)...

        İleride 2010'lu yıllar sineması deyince, sözünü ettiğim bu filmler için kuşkusuz ayrı bir başlık açmak gerekecek; çünkü roman uyarlamaları olmaları ve seri olarak planlanmaları dışında da bazı ortak noktaları var: Öncelikle distopya filmleri bunlar. Karanlık bir gelecekte geçiyorlar. Baskıcı bir iktidar var. Gençlik özgür değil. Sistem, gençlerin seçim yapma özgürlüklerini ellerinden alıyor; onları test ediyor ve sınıflandırıyor. Genç ana karakterler, yaşadıkları ilk şoku atlattıktan sonra özellikle ikinci filmden itibaren kurulu düzeni değiştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla, hepsinde bir isyan duygusu, karşı çıkış, hatta devrimci bir hissiyat var.

        Alexandra Bracken'ın romanından Chad Hodge tarafından sinemaya uyarlanan “Karanlık Zihinler”in de bu formüle uyduğu söylenebilir. Farklı yanı, öyküye bildiğimiz uygarlığın çöküş sürecini anlatarak başlaması... Her şey çocuklar ve gençlerin büyük bölümünün gizemli bir hastalığa yakalanarak ölmesiyle başlıyor. Sağ kalanlar ise farklı yetenekler kazanıyorlar. Ama devlet, bu yetenekli çocukları da hasta olarak görüyor. Hatta ABD Başkanı Gray (Bradley Whitford), kendi oğlu Clancy (Patrick Gibson) üzerinde denenen yöntemin başarılı olduğunu söyleyerek herkesin tedavi olabileceğini açıklıyor.

        Filmin ilk bölümünde cevapları ertelenen sorular ve belirsizlikler var... Başkan'ın ortadan kaybolması, Amerikan demokrasinin aniden baskıcı askeri bir rejime dönüşmesi, ekonominin çökmesi ve çocuklarla gençlerin kontrol altına alınması gibi olaylar, peş peşe hiçbir açıklama yapmadan gerçekleşiyor. Diğer bir deyişle, altyapısı iyi kurulmayan bir hikâye seyretmeye başlıyor ve kendimizi ana karakterimiz küçük Ruby ile birlikte bir toplama kampında buluyoruz...

        Net olarak anladıklarımız ise şunlar: Sağ kalan çocuklar beşe ayrılıyor ve hepsi ayrı bir renkle tanımlanıyor. Yeşiller zeki olanlar. Maviler nesneleri hareket ettirme (telekinezi) yeteneğine sahipler. Sarılar, elektriği kontrol ediyorlar. Hemen gözlem altına alınması gereken Kırmızıların yeteneğini daha sonra öğreniyoruz. Ruby gibi çok nadir rastlanan Turuncular ise insanların zihnini kontrol edebiliyor. Devlet Turuncuların hemen yok edilmelerini istiyor ama Ruby bir şekilde kurtuluyor ve kamptaki hayatını bir Yeşil olarak sürdürmeyi başarıyor.

        Yıllar sonra artık bir genç kız olan Ruby (Amandla Stenberg), Cate (Mandy Moore) adlı bir kadın tarafından kamptan kaçırılıyor. Ancak Ruby, sistem karşıtı Çocuk Birliği için çalıştığını söyleyen Cate ile arkadaşının yanından kaçarak Liam'ın (Harris Dickinson) liderliğindeki bir gençler grubuna katılıyor. Kısa süre içinde Ruby'nin zihin kontrol yeteneğinin ona çok büyük bir güç verdiği ortaya çıkıyor. Telekinezi yeteneğine sahip Liam, elektriği kontrol eden Zu (Miya Cech) ve dâhi Chubs (Skylan Brooks) ile birlikte bir takım, hatta aile oluyorlar.

        “Karanlık Zihinler”, daha çok Ruby'nin vereceği kararlarla ilgili bir film... Sahip olduğu gücü kimlerle birlikte nasıl kullanması gerektiğini anlamaya çalışırken bocalıyor, hatalar yapıyor. Bu arada, Liam başta olmak üzere sevdiği insanlara zarar vermekten de korkuyor. “Kung Fu Panda” serisi filmlerinden hatırladığımız Jennifer Yuh Nelson'un yönettiği “Karanlık Zihinler” romantik bir macera filmi kıvamında hızla ilerliyor. Olaylar akıp gidiyor ama açıkçası, geriye dişe dokunur pek bir şey kalmıyor. Hikâyenin ilk bölümlerde sağlam bir şekilde kurulamaması bir yana, iyi geliştirilememiş olması daha ciddi bir sorun. Merak ve sürpriz unsurunun filmin lehine çalıştığını söylemek zor. Filmi Ruby, Liam ve Chubs karakterleri ayakta tutuyor. Bu karakterleri canlandıran genç oyuncular iyi iş çıkarıyorlar. Ama son bölümde öne çıkan Clancy karakteri bence filme gereken ivmeyi veremiyor, hatta enerjiyi düşürüyor. Alexandra Bracken'in Ruby'nin öyküsünü anlatan diğer romanları sinemaya uyarlanır mı bilmiyorum ama “Karanlık Zihinler” ilk film itibarıyla bilimkurgu-macera türünün vasat bir örneği olmanın ötesine geçemiyor.

        Filmin notu: 5.5

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar