'Güç' artık hep bizimle!
Star Wars, “Star Wars Evreni”ne sadık bir filmle devam ediyor. İlk üçlemenin, yani 4, 5 ve 6. bölümlerin devamı niteliğinde olan “Star Wars: Güç Uyanıyor” (Star Wars: The Force Awakens) yeni karakterlerle yeni bir dönem başlatıyor.
FİLMİN NOTU: 7.5
Serinin hayranı olan yönetmen J.J. Abrams; Michael Arndt ve Star Wars dünyasını çok iyi bilen Lawrence Kasdan ile birlikte yazdığı senaryoda, 6. bölümden yaklaşık 30 yıl sonraya götürüyor bizi. Darth Vader, Luke Skywalker, Han Solo ve Prenses Leia’nın efsane haline geldiği bir dönem bu. Öyle ki Jedi’ların gerçek olup olmadığından bile kuşkulananlar var. Galaksi ilk 6 filme oranla çok daha karanlık ve kötü günlerden geçiyor. Kendine “İlk Düzen” adını veren dikta rejimi, gizemli liderinin önderliğinde cumhuriyet ve demokrasiyi yok etmeye kararlı. İsyancılar ise en çok Jedi’ların manevi önderliğine ihtiyaç duyuyorlar.
İLK 6 FİLMİN RUHUNU KORUYOR
Abrams, George Lucas’ın yaptığı ilk 6 filmin sadece hikâye yapısını değil, özünü ve ruhunu da koruyor. Karın tokluğuna hurda toplayan yetenekli Rey (Daisy Ridley), Anakin ve Luke Skywalker’ın yerini dolduran yeni kahraman... Abrams, serinin “seçilmiş kişi”, “özgürlük savaşı”, “demokrasi özlemi”, “aşk”, “korkunç teknolojik silahlara karşı insan”, “şirin droidler”, “etnik çeşitlilik” gibi vazgeçilmez şifrelerini de ihmal etmiyor.
Ama 7. film; Rey, Finn (John Boyega) ve Kylo Ren (Adam Driver) gibi 3 yeni karakteri itibarıyla genç olmak, büyümek ve seçim yapmakla ilgili görünüyor. Öyle ki hikâyenin her yanında gençlik çağı sorunları dolaşıyor. Aidiyet, kimlik ve baba kompleksi öne çıkıyor. İçlerinde ebeveynlerine isyan edip farklı yola girenler de var, annebaba özlemiyle yaşayan yetimler de... Her üçü de kaçmak, savaşmak ya da tarafını belirlemek gibi kritik seçimlerle karşı karşıyalar.
Rey, serinin yeni filmlerini sürükleme potansiyeline sahip acılı, yaralı ve etkileyici bir karakter. Kadın bir kahramanın seriye ayrı bir hava ve dinamizm getirdiğini düşünüyorum. İlk başlarda bir tür “özenti Darth Vader” intibası bırakan Kylo Ren’in de filmin en arızalı, ilginç ve iyi çizilmiş karakterlerinden biri olduğu kesin. Yeni film, serinin önceki örneklerine göre daha soluk ve pastel renklere ağırlık veren bir görsel atmosfere sahip. Hatta distopik filmleri andıran bir yanı olduğu söylenebilir. Sözgelimi Rey, kıyamet sonrasını andıran bir dünyanın tek başına ayakta kalmayı öğrenmiş yetim ve yoksul çocuklarından biri. Yaşadığı, savaş atıklarıyla dolu çöl gezegen de Ortadoğu veya Kuzey Afrika’yı hatırlatıyor. General Hux’ın (Domhnall Gleeson) ordularına seslendiği sahne ise Naziler başta olmak üzere faşist rejimlerin yansımalarını akla getiriyor.
DUYGUSAL ANLAR YAŞAYACAKSINIZ
Sürprizlerin tadını kaçırmak istemediğim için ayrıntı vermeye niyetim yok ama film boyunca hayranların duygusal anlar yaşayacağını söyleyebilirim. İlginç olan nokta, Rey ve Finn’in hayranlardan farksız olması. Onlar için de Han Solo, Leia ve Luke Skywalker efsane kişilikler.
“Güç Uyanıyor”un belki de tek eksiği, önceki üçlemeleri başlatan 4. ve 1. bölüm kadar yeni bir vizyona sahip olmayışı. Öykü özellikle Lucas’ın filmleriyle neredeyse simetrik bir yapı taşıyor. Ancak Abrams’ın ilk filmde George Lucas kadar cesur ve yenilikçi olmasını beklemek de biraz hayalcilik olurdu. Kaldı ki Lucas’ın söyleyecek yeni bir şeyi olsaydı, seriyi herhalde kimseye bırakmazdı. Kısaca artık dümende Abrams oturuyor ve ilk film itibarıyla bu işin altından kalktığı kesin.