Faili yine mi meçhul?
FAİLİ meçhul, toplumla devlet arasındaki güvenin en derin seviyede sarsıldığı alandır. Faili meçhul, makul tartışmaların, fısıltı gazetelerine ve komplonun esaretine düşürüldüğü yerdir.
Faili meçhul, şuur altı müktesebatın tüm kötü anılarının yekvücut olup günümüzü kuşatmasıdır.
Faili meçhul, mümkünün ve makulün değil çatışma ve kutuplaşmanın büyük kapısıdır.
Faili meçhul, sosyal yapının travmatize edilmesidir.
Sıralı bu ve başka birçok nedenden dolayı her faili meçhul, bir an önce aydınlatılması gereken ve bu aydınlatmanın gecikmesinin dahi bizatihi sorun yarattığı hikâyeler/olaylardır.
Bugünlerde tekrar faili meçhulleri sıklıkla duymaya başladık. Bu çok ürkütücü ve tehlikeli...
Tehlikeli olan ise faili meçhulün yazılması değil, faili meçhule konu olacak olaylar yaşanması.
Birçokları arasından iki tanesini sıralamakta yarar var. Uzun süredir konuşuyor, tartışıyoruz: Başörtülü bir kadın kucağındaki bebeğiyle İstanbul Kabataş'ta büyük bir kalabalığın sözlü ve fiziksel saldırısına maruz kaldı ve şu an olayın etkisiyle ağır bir depresyon geçiriyor. Bizzat mağdurun anlattıklarına göre 70 kadar kişi, sırf başörtülü olduğu için çok ağır hakaretler ederek bu genç kadına saldırıyor.
Bir diğer canlı örnek ise Eskişehir'de öldürülen Ali İsmail Korkmaz. Bir şehrin göbeğinde sokakta coplu, sopalı ve gaz maskeli grup tarafından dövülerek alçakça linç edilen 19 yaşında bir genç... Hayatının baharında ifadesi için bile çok genç. Aslında Ali'nin dramından çok daha trajik olan geldiğimiz aşamanın boyutu. Olayın ardından 43 gün geçmesine rağmen katiller hâlâ bulunabilmiş değil.
MADALYONUN İKİ YÜZÜ DE AYNI
Şimdiye kadar bu vakalarla ilgisi olduğu için yakalanan kimse yok. Dolayısıyla olayların aydınlatılamaması bir yandan çok geniş toplum kesimlerini töhmet altında bıraktığı gibi, bir yandan da sağlıklı bir çözüm üretilemediğini gösteriyor. Tam tersine, olaylar aydınlatılmak yerine farklı kesimler tarafından bir propaganda malzemesi olarak kullanılıyor ki bu daha da tehlikeli...
Peki, suçlu ve bedel ödemesi gereken kim?
Bu soruya en hızlı ve makul cevabı verebilmenin yolu, devletin zaman kaybetmeden failleri bulmasından geçiyor.
Tersi istikamette tüketilen her gün, toplumsal olarak kamplaşmayı artırdığı gibi, devlet-toplum ilişkisini de hızla zehirliyor, aralarındaki karşılıklı güveni yok ediyor.
Zehrin bütün bünyeyi sarması riski ise hiç de yabana atılacak cinsten değil. Komplolarla geçiştirme kolaycılığı yerine bir an evvel somut verilerden hareketle gerçek failleri bulmak için eldeki imkânların seferber edilmesinde yarar var.
Yoksa toplumun, devletin halihazırda işleyen sistemine itimadı erozyona uğradığı ölçüde daha zor yönetilebilir bir ülkeye doğru gideceğiz. Zira meçhuller üzerinden gerçeği inşa edemeyiz.