Mağaralara dönüşümüze ne kadar kaldı?
İstanbul'da Fenerbahçe'de doğdum büyüdüm ben. Canım ne isterse onu giydim, akşam onda kafam atsa sahile indim, sokaklarda başıma hiçbir şey gelmedi. Ama çok tacize uğradım. Bu çok önemli: Biliyor musunuz, hepsi de kapalı kapılar ardında oldu. Her kadın gibi defalarca tacize uğradım. Doktordan, öğretmenden, iş arkadaşımdan...
Neyse, yıllar geçti Fenerbahçe'de benim çocukluğumdaki gibi rahat etme imkanı ortadan kalktı. Hiç unutamam bir gün köpeğimi gezdirirken karşıma çıkıveren bir adam dişi olduğunu düşündüğü bu köpeğe ne de güzel tecavüz edileceğini söyledi. Evet evet, yanlış okumadınız. Biliyorum inanması güç ama gerçek! Cümlelerini yazmak olmaz, siz de hayal etmeyin.
Evdekilere bunu anlattığımda anneannem de bizdeydi. Kendisinin Kalamış'ta geçen çocukluk ve gençlik yıllarını andı. Onun anıları benimkinden de "modern"di, rahattı. Mayolarla, şortlarla bisikletlere atlayıp denize giden onlarca çocuk. Hem de bir şey diyeyim mi: Kızlı erkekli!
Nasıl bir hızla geri gidiyoruz belli değil. Belki de mağaralara dönmemize az kaldı.
MİNİ ETEK TACİZİ HAKLI MI KILAR?
İngiltere Essex'de bir belediye gece geç saatte taksi kullanan kadınlardan mini etekli olanlara indirim uygulamak için çalışmaya başlamış. Önce haberi anlamadım. O ne demek ki?
Meğer geç saatte bir yere ulaşmak isteyen kadınlar, sokakta çok dolanmadan (tacize uğramadan) taksiye atlayıp istedikleri yere gidebilsinler diye düşünülmüş. Ancak kadın dernekleri buna karşı çıkmış. "Demek ki mini etekli kadının tacizi hak ettiğini düşünüyorsunuz" demişler.
Peki eğri oturup doğru konuşalım. Bir davetten ya da partiden çıktınız. Kıyafetiniz dekolte, ayağınızda sokaklarda yürümeyi zorlaştıran topuklular... Kendi aracınız da yok. Otobüse mi binerseniz, dolmuşa mı, taksiye mi? Tartışacak bir tarafı yok, tabii ki taksiye. Tabii ki herkesin gelir seviyesi de aynı değil. Taksi indirimli olsa fena mı olur? Bilmem. Bilmem, çünkü "tacizi ortadan kaldıramıyoruz, bari kadınların hayatını kolaylaştıralım" zihniyeti bizi yasaklara ve geriye götürür. Tabii ki bu uğurda sokakta kadınlar tacize uğrasın kesilip biçilsin demiyorum ve İngiltere'deki kadın derneklerini haklı da bulmuyorum ama çözüme benzer bir şeye bir arpa boyu da yaklaşılmış olduğunu sanmıyorum.
BELGESELLER BİLE SANSÜRLÜ
Tamamen bilimsel yaklaşımla hazırlandığını sandığım belgesellerde bile hala kadın ve erkek cinsel organları "buz"lanıyorsa, kadınla erkeğin birlikte çalışması gün geçtikçe kolaylaşacağına zorlaşıyorsa (son yıllarda pekçok kadın çok seksi oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldı), hala arka sayfalardan-internet sitelerinden "seksi kadın" imajı satıyorsa, bütün küfürler her dilde kadına yönelikse...
Cümleyi tamamlamak ağırıma gidiyor, utanıyorum.
Kaçıncı yüzyılda olduğumuzu bazen durup düşünüyorum. Ciddiyim. Hayır kafayı yemedim. Sadece fena halde utanıyorum. Ne zaman biri çıkıp kadın bedeni üzerinden saçmalasa "boşverin ya" diyenlerden olmak yerine "benim bedenim benim kararım" kartımı oynuyorum, oynamak zorunda hissediyorum.
Eskiden yazılarını okuduğum bir kadın yazar çıkıp hastanede pastanede şort giyilmesin deyince ya da kadının hamileliğinde sokağa çıkmasını televizyon ekranlarından eleştiren biri ortaya çıkınca veya üç çocuklu bir hakim hemcinslerine "Kadınlardan uzak durun. Hem bizden güçlüler hem de kollanıyorlar" deyince ben "olgunca" davranıp "Aman canııım boşver bu saçmalıkları" diyemiyorum.
YETER ARTIK YAP BİR ŞEYLER
Kadın erkek herkesi de biraz düşünüp utanmaya davet ediyorum. Birkaç dakikalık utancın ardından artık bir kız çocuğun eğitimini mi üstlenirsiniz, bir kadın derneğine destek mi olursunuz, feminizm hakkında atıp tutanları bir yana bırakıp eşitliğe mi odaklanırsınız, oğullarınızı daha iyi mi yetiştirirsiniz bilemiyorum.
Ama lütfen artık yapın bir şeyler!