Tükenirken tüketen erkekler
Şu tükenmişlik sendromu moda oldu ya, onun asıl adı depresyon. Ne uzman görüşüne gerek var ne de semptomları uzun uzun incelemeye lüzum var. Ben böyle deyince çok yüzeysel ve cahil işi gibi oldu ama bir kez daha düşünmüş olan herkes d ebana hak verecektir. Bunun adı düpedüz depresyon işte.
Hülya Avşar, geçen gün "Tükenmişlik yorgunlukla ve yoğun çalışmakla ilgili bir şey değil. Canın gülmek bile istemiyor. Giyinmek istemiyor, arkadaşlarınla görüşmek istemiyorsun. Hayat boş geliyor. İki üç ay sürdü bende ama pes etmedim. Çok çalışmak insanı tüketmez daha da hayata bağlar" dedi. Çok da doğru bir tanım. İnsan dönem dönem bu tür haller yaşar. Mesele kendi krizini nasıl yönettiğidir.
DİZİ DEVAM EDERKEN NASIL OLDU?
Daha çok kadınlara mal edilen bu tükenmişlik, erkeklerin de hakkı ve zaten tükeniyorlar, depresyona giriyorlar, hatta bazısı hiç çıkamıyor ama tek fark şu ki onlar bunu dillendirmek konusunda daha hassas. Bir de erkekler tükenirken bir yandan da çevrelerini tüketiyorlar. Bu da bir gerçek.
Mesela Nejat İşler. Duydunuz mu bilmem, İntikam'ın başrol oyuncusu flaş bir kararla diziden ayrıldı. Ayrılma sebebi olarak "kendi kararı" dendi. Bundan böyle sadece para için hiçbir projede yer almayacakmış. Ki bunu defalarca söylemişti. Ama işin ilginç yanı, dizide onun yerine Yiğit Özşener geldi. Ancak bu nasıl oldu? Dünyada bile pek örneği yok. Dizi devam ederken karakterin değişmesi pek sık rastlanır bir şey değil.
İşler, zaten dizilerde oynamayı sevmiyor, bu konuda çok da açıklama yapmıştı ancak projelere OK demeye devam etti. İmzaladığı sözleşmeler için de özel şartları olduğu konuşuluyor. "Haftanın 4 günü çalışırım, haftasonu çalışmam" gibi. Gümüşlük'te yaşayan ve birkaç mekan sahibi olan ünlü oyuncu, sedef hastası da olmuştu. Biliyorsunuz, stresle ilerleyen kötüleyen bir cilt rahatsızlığı... Ancak herkes asıl sıkıntının alkol problemi olduğunu konuşuyor. Ne kadar doğru bilemem ama bize yansıyan tablodan bir tür tükenme olduğu aşikar. Oysa yetenekli ve donanımlı bir oyuncu. Bize ne kadar düşer bu tür yorumlar, tartışılır ama umarım kendisi için iyi olanı yapar.
MENAJERİ TERK ETMİŞ
Tükenmek deyince bir isim daha var gündemde... Geçirdiği cinsiyet değiştirme operasyonun ardından gündemde oldukça yer alan oyuncu Rüzgar Erkoçlar, (ismini Onur Rüzgar Erkoçlar olarak değiştirmişti) dizi veya film teklifi almıyor mu diye merak ediyordum. Sordum soruşturdum, meğer epey de teklif alıyormuş. Ancak hiçbirini kabul etmiyormuş. Hatta bu sebeple, geçirdiği operasyon sırasında bir tür kriz haline gelen durumu yazılan haberlerle yönetmeye çalışan menajeri Harika Uygur da bu durumdan çok sıkılmış ve uğraşmaktan vazgeçmiş. Eh o da işini yapamazsa ayrılmak istemekte haklı. Zor zamanları birlikte geçirdiler. Rüzgar için zaten hiç kolay değil. Major bir kararla hayatını değiştiriyorsun, oyuncusun ama herkes sadece cinsiyetin ve geçirdiğin ameliyat ve tedaviyle ilgileniyor. Hormonlarla mı uğraşacaksın, kendini mi dinleyeceksin, insanların dik dik bakışlarını mı görmezden gelsin, hayatını yeniden mi organize etsin...
Geçtiğimiz gün Facebook'ta bir hayranının paylaştığı fotoğrafa bakarsak anlarız: gözler kalbin aynasıdır. Onun için de içten hislerimle güzel bir gelecek diliyorum. Cesur yürek Rüzgar, bugünleri de atlatacaktır.
SEN DE Mİ DAVID?
Dünyanın en yakışıklı, en seksi, en başarılı erkeklerinden biri olan David Beckham'ın da çekilen son fotoğrafları farklı şeyler söylemiyor. Dailymail'in yayınladığı fotoğraflar olay oldu. Eşi ve ailesiyle olan sıkı ilişkisinin dışında elli tarakta bezi olan Beckham da mı tükendi acaba? Fotoğraf burda, yorum sizin. Belki de bazen sadece "bu aralar çok yorgun olmak" herkesin hakkıdır, öyle değil mi?
Sharapova da olsa Kezban işte!
Dünyaca ünlü tenisçi (ciyaklaması da ünlü) Maria Sharapova, New York Fashion Week'te arzı endam etti. Buraya kadar normal de nişan yüzüğünü göstermek için epey çaba sar f etti. Kendisi gibi profesyonel tenisçi olan Grigor Dimitrov ile "ciddi" olduklarının imaresi kabul edilen güzel yüzük, Maria'nın içindeki Kezban'ı da ortaya çıkarmış olsagerek. Mutluluğunu paylaşmak gibi güzel şey yok ama bu "Ehe ehe baaak bu adam beni alacak" tavrı çok sakil. Demek ki Kezbanlığın memleketle, şöhretle, parayla, başarıyla filan alakası yokmuş. Kezban her yerde Kezban.
