Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yerli ve milli otomobilimiz henüz yok, ama Türkiye ciddi markaları olması için çaba harcıyor. Ortada bu işin kaça mal olacağına dair çeşitli rakamlar dolaşıyor, ancak bu rakamların tamamı hakikati ifade etmiyor. Çünkü bir teknoloji geliştirmek için gerekli olan, asıl sermaye olan fikrin bedelini fikir sahibi değil, o fikri satın alacak olanlar belirliyor.

        Türkiye’nin otomobili fikrine tartışmaya bile gerek duymadan taraf olup destekleyenler olduğu gibi, gözü kapalı itiraz edenlerin de varlığını biliyoruz. Ama doğrusu bu iki ekstremi bir kenara koyup, meseleye akılla bakmak galiba.

        Dedim ya bizim henüz yerli bir otomobilimiz yok, dolayısıyla başka milli markaların neler yaptığı, rekabeti göğüslemek için ne tür savunma önlemleri aldığını bilmek önem kazanıyor.

        Ama ondan önce bir hikâye anlatmak istiyorum. Birkaç yıl önce bir iş için bulunduğum Berlin’de kaldığım otel odasındaki televizyonu açtığımda, açılış için sabitlenmiş olan kanalda Berlin şehrinin tanıtım filmi oynuyordu. Film Berlin’in müzeleri, konserleri, festivalleri gibi dünya kültürüne katkı sağlayan etkinliklerini anlatıyor ve şehrin kültür zenginliklerinin altını çiziyordu. Filmin ortalarında bir yerde, ‘Berlin her hata sonu dünyanın en büyük mangal partilerine de ev sahipliği yapar’ denip, bizim oradaki yurttaşlarımızın belki de tek hafta sonu eğlencesini gösteriyordu.

        Doğrusu Türkiye’den bakanların ‘utandığı’ ve ‘paçoz’ bulduğu bu etkinliğin Berlin’de ‘kültür’ zenginliği olarak tanımlanması, bizim ‘kültür’ kavramını da nasıl tarif ettiğimizi yüzüme vurmadı değil.

        Yani bizim yerli ve milli olduğu halde nedense artık utandığımız bir eğlence, dünyanın sayılı başkentlerinden birinde, zaman zaman ülkeni parlamento bahçesine bile taştığı halde, en azından o şehri yönetenler tarafından bir kültür zenginliği olarak görülüyordu.

        Geçen hafta Almanların katma değeri en yüksek milli markası BMW, elektrikli otomobilleri için gelecekte ihtiyaç duyacağı bataryaların milyar Euro tutarındaki siparişini Çinli CATL şirketine verdi. 2011 yılında kurulan bu şirket şimdiden dünyanın en büyük tedarikçilerinden biri oldu. Nasıl Alman Çinliye sipariş ettiği halde hâlâ Almansa, Çinli CATL şirketi de hissedarları arasında 7 Çinli büyük kuruluşun yanı sıra Hyundai ve BMW de olduğu halde elbette Çinli bir şirket.

        Yukarıdaki mangal örneğinde de anlatmaya çalıştığım gibi bazen senin kültür diye tanımlamadığın, başkanın kıymeti haline geliveriyor. 1980 yılından sonra dünyaya gelen Almanların bir kısmının “döner”i Alman yemeği ve Almanca sanmaları da böyle açıklanabilir. Sözün özü: Fikir size aitse, yerli ve millinin yanında Çinli, Arap, Alman ya da Fransız olması yerliliğe halel getirmiyor. Ama bir fikriniz yoksa ne yerli olabiliyorsunuz ne de milli maalesef.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar