Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Atatürk Havalimanı gazetecilik yıllarımın geçtiği ilk yerdi. Kuzey-Güney yönlerindeki paralel pistlerini de galiba son görüşüm Cuma günü oldu veya olacak. Zira bu iki pist üzerinde önümüzdeki pazardan itibaren Millet Bahçesi kurulmaya başlanacak. Projenin öne çıkan mimarı veya tasarımcısı yok. İlgili bakanlıklarla görüşülerek ortaya çıkan projeyle Millet Bahçesi ve ilave binalar yapılacakmış.

        Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un davetiyle Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşen bilgilendirme toplantısına çok sayıda gazeteciyle birlikte katıldığımda yeni bir şeyler duyacağımı sandım, ama öyle olmadı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Mayıs’ta yaptığı “Bir ihtimal pistleri kaldırmayacağız.” Açıklaması sebebiyle projede nasıl bir değişiklik olacağı merakıyla Bakan Kurum’un toplantısına katıldım. Bakan’ın bizlere toplantıda sunduğu ve pistlerin başında gösterdiği projeye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan dikkat çektiği “ihtimal” de ortadan kalkmış durumda. İki pist kaldırılıyor, bir pist kalıyor.

        Bakan Kurumu ile birlikte iki pist üzerinde yer alacak Millet Bahçesi’nin ilk nüvesi olan dikilmiş ağaçları da yerinde gördüm. Maalesef iki paralel pist mevcut projeyle birlikte yakın zamanda tamamen devre dışı kalmış olacak. Çünkü Millet Bahçesi’nin ağırlık noktasını bu iki pist oluşturuyor. Havalimanın tek kısa pisti olan ve geçmiş yıllarda da bu sebeple bazı kazaların yaşandığı Ataköy-Florya yönündeki Doğu-Batı pisti açık kalacak. Atatürk Havalimanı’nın önemli bir bölümü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda Millet Bahçesi olarak devreye girecek ve geriye kalanı bölüm ise Ulaştırma Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesi bünyesinde kalacak.

        REKLAM

        Projede ilk adım pazar günü yani yarın fidan dikimi töreniyle başlayacak. Atatürk Havalimanı’nın Çevre Bakanlığı’na devredilen 8 buçuk milyon metre karelik alanın 5 milyonluk bölümüne Millet Bahçesi yapılacak. Bu 5 milyonun büyük bölümünde ise havalimanının en değerli ve en uzun paralel iki pisti bulunuyor. Şayet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘bir ihtimali’ devreye girmiş olsaydı, projede önemli değişiklikler olabilirdi. Bu ihtimal pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden de hayat bulabilir. Ümitle 29 Mayıs Pazarı bekleyelim. "İki pist aynen kalıyor" açıklaması gelebilir. Neden olmasın?

        Bakan Kurum’a, Cumhurbaşkanı’nın “Bir ihtimal pistleri kaldırmayacağız” sözlerini hatırlatılması üzerine, pistlerden mevcut proje kapsamında imkânlar ölçüsünde faydalanacaklarını söyledi. Ama pistlerin kalacağına dair bir şey açıklamadı. Sadece Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'nin 2023’ün ilk yarısında hizmete gireceğini söyledi, ama böylesine önemli bir projenin bahçe ve sosyal donatı tarafında projenin sahibinin, müellifinin kim olduğu sorumu da Bakan Kurum cevapsız bıraktı. Plana göre Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nde Gençlik Merkezi, Müze, Cuma Camisi, Kuzey ve Güney Külliye, hastane, afet toplanma alanı, rekreasyon alanı, etkinlik çayırı, yaşam merkezi (yaşlı bakım merkezi), spor alanı, fuar ve bilim merkezi, konaklama bölgesi ile genel havacılık bölümleri yer alacak.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Kendi çöpümüzü toplayamayınca elin çöpü hammadde oluyor!

        Kendi çöpümüzü toplayamayınca elin çöpü hammadde oluyor!
        0:00 / 0:00

        Her sene aynı hikâyeyi, ithal çöpleri tartışıyoruz. Kendi çöpümüzü, plastiğimizi, kağıdımızı neden gerektiği gibi toplayıp, değerlendiremediğimizi sorgulamıyoruz. Halen daha Türkiye’de kaynağında çöpü ayrıştırarak toplayan bir belediyenin olmadığını aklımıza getirmiyoruz. “Sıfır Atık Projesi” çok iyi, ama yeterli değil. Kendi çöpümüzü değerlendiremiyoruz. Hatta toplayamıyoruz ki değerlendirelim. Bu sebeple her yıl Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostat) Türkiye’nin ithal ettiği çöp miktarını açıkladığında tartışma yaşanıyor.

        Mesela 2021 yılında Avrupa’dan atık ithalatında Türkiye 14,7 milyon tonla ile açık ara ilk sırada yer alınca haklı olarak eleştiriler çoğaldı. Benim de en sık gündeme getirdiğim hususlardan birisi bu. Ne tuhaftır ki çöp ithalatını ise ilgili bakanlık çeşitli kılıflarla savunuyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, “İthal edilenler çöp değil, sanayinin hammaddesi” şeklinde yakıştırma yapmış. "O çöpleri sanayi hammaddesi olarak kullanıyoruz" diyebilirdi. Daha da doğru olurdu. En azından doğru noktadan tartışma imkanı ortaya çıkardı.

        Türk Plastik Sanayicileri Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu da kendi sektörü açısından konuyu ele alarak geçen yıl da çöp ithalatı eleştirilerine karşı savunma yapmıştı. Haklı olduğu hususlar var. Ama PAGEV’in yurtdışından getirilen ithal plastik çöplere verdiği önemin bir kısmını da ülkemizdeki plastik atıkların kaynağından ayrıştırılıp, toplatılarak ekonomiye kazandırılması için vermesi gerekmez mi?

        Halen daha kendi çöpünü doğru dürüst şekilde toplamayı beceremeyen bir ülkenin vatandaşıyız. Bu sebeple çöp denince ithali ve yerlisi fark etmez ekonomik değer söz konusu ve üzerinde durulması şart. Pil ithalatçıları içinde durum aynı. Atık pillerin belli oranda yasal olarak toplanması gerekiyor. Toplayan ve toplandığını denetleyen var mı? Pil ithalatçıların göstermelik derneğinde telefona bile cevap veren yok. İçinde çok sayıda değerli madde barındıran ve aynı zamanda çevreye zararlı unsurlar da içeren elektronik eşyalar için de durum farklı değil.

        Çevre Bakanlığı ve diğer tüm ilgililer, ithal çöp eleştirilerine cevap verirken iki defa düşünmeliler. Ülkemizdeki çöplerin durumu ortada! Bunları kim, hangi yasal düzenlemeyle toplayıp, ekonomiye kazandıracak? Çevre kirliliğine kim engel olacak? Lütfen biraz da bu hususlara kafa yorun...

        Elektrik dağıtıcılarına köklü inceleme şart…

        Elektrik dağıtıcılarına köklü inceleme şart…
        0:00 / 0:00

        Kışın Isparta’da yaşanan elektrik kesintileri sebebiyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ’ye para cezası keserek bir yönüyle yarım yamalakta olsa sorumluyu işaret etti. Ancak gerekli yatırımları yapmayarak veya yapmış gibi göstererek vatandaşın mağdur olmasına sebep olan Akdeniz Elektrik Dağıtım’ı kamu tarafında denetleyenlerin kabahati ne olacak? Denetim görevlerine yerine getirmedikleri EPDK’nın cezasıyla teyit edildiğine göre ilgili kuruma neden ceza verilmedi? Kamu tarafında neden sorumlusu bulunmadı?

        Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca Türkiye 21 elektrik dağıtım bölgesine ayrıldı. İlgili bölgelerde elektrik dağıtım şirketleri kurularak dövizle özelleştirildi. İhalelerin dövizle yapılmasına rağmen de elektrik dağıtım şirketlerine yabancılar pek ilgi göstermedi. Şu an iki ayrı şirkette yabancı iştirak var. Birisi Nihat Özdemir’in patronu olduğu Limak’ın geçen yıl sattığı Uludağ Elektrik Dağıtım’daki İngiliz fon ACTIS, diğeri de Sakarya Elektrik Dağıtım’da (SEDAŞ) başından beri yer alan ve kısa süre önce Türkiye’den çıkacağını açıklayan Çek Cumhuriyeti’nden CEZ.

        Nihat Özdemir gibi bazı isimler özelleştirmeden aldıkları elektrik dağıtım şirketlerini bir süre sonra satıp sektörden çıktılar. Limak, Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ’deki (BEDAŞ) hissesini 6 yıl önce sattı. Uludağ Elektrik Dağıtım ve Limak Uludağ Perakende Elektrik Satış'taki hisselerini ise geçen yıl İngiliz fona sattı ve sektörden çıktı. SEDAŞ’ı Şubat 2009’da devir alan Akkök-Akenerji-CEZ Ortak Konsorsiyumu’ndaki yabancı ortak CEZ de Türkiye’den çıkmak üzere hazırlık yapıyor. Öte yandan Uludağ’daki yabancı fonun da gelişmelerden pek memnun olmadığı belirtiliyor. Yani o da çıkabilir.

        REKLAM

        Hasılı kelam elektrik dağıtım sektöründe işler karışık. İşini bilenler yatırım yapmış gibi gösterip, gerekli kaynakları kendi kasalarına aktarıyor. Bazıları dağıtım şirketinden alacağını alıp, yükünü yükledikten sonra sektörden çıkıyor. Bir kısmı ise nemalanmayı tercih edip, gerekli yatırımları da kamu tarafına yapıp, haksız kazancı katlamaya çalışıyor.

        Kışın suçüstü yakalanan bir dağıtım şirketine EPDK ceza keserek durumu kurtarmaya çalışıyor, ama Türkiye’deki elektrik dağıtım şirketlerine bu görevleri üstlendikleri andan günümüze kadar olan süreç için köklü bir denetim gerekiyor. Yatırımlar yapılmış mı? Yatırım yapılmadan yapılmış gibi gösteren kaç becerikli dağıtım şirketi var? Elektrik dağıtımının altyapısında ne kadar sorun söz konusu? Detaylı bir inceleme gerekiyor. Sanırım yazın bir dağıtım şirketinin sıcaklarla birlikte sürpriz yapmasını beklemeye gerek yok.

        Daha önemli mevzu ise başta TEDAŞ olmak üzere sektörü kontrol ve denetlemesi gereken kamu kurumlarının incelenmesidir. Görev yaparken yaşadıkları zorluklar, sıkıntılar ve eksikliklerinin elbette ele alınması şartıyla…

        Çünkü TEDAŞ’ın asli görevi yani misyonu elektrik dağıtım sektöründe kaliteli hizmetin teminini sağlamak. Kendi ifadeleriyle de vizyonları ise kaliteli hizmet ve etkin denetim anlayışıyla, kesintisiz enerji sağlamak, aydınlık Türkiye hedefine ulaşmak. Isparta’da bu hedef sekteye uğradığına göre tek sorumlu dağıtım şirketleri olmamalı...

        Diğer Yazılar