Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uzun süre tartışılmış, hatta önüne gelen herkes, ölçüsüz, bilgisiz ve dünyadan habersiz bir şekilde eleştirmişti. Allah’tan bakanlık bu saçma sapan eleştirilere kulak asmayarak, ‘yaz saati’ adı altında her yıl çeşitli sıkıntılara sebep olan ve uygulamasının da mantıklı bir izahatı bulunmayan saatlerle oynama işine son verdi. İyi de oldu.

        İstanbul’u Türkiye’nin merkezi zannedip, yapılan ‘Çocuklar sabahın köründe okula gider mi?’ eleştirileri de böylece havada kaldı. Ancak ülkemizde okulların aynı saatte ders başı yapma saçmalığıyla birlikte, tüm yurttu aynı anda eğitime başlama ve tatile çıkma alışkanlıklarına da son vermek gerekir. Bunun da savunulacak hiçbir mantıklı tarafı yok. Ayrıca ülke ekonomisine ve eğitim kalitesine de ciddi zararı var.

        Hafta sonu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yaz saati uygulamasına ilişkin, ‘Okul saati illere göre değişebilir’ açıklamasını yaptı ve konu bir kez daha gündeme geldi. Bakan Dönmez, yapmış oldukları çalışmalar neticesinde kalıcı yaz saati uygulamasının daha verimli olacağını tespit ettiklerini vurguladı. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne yaptırdıkları çalışma da yaz saati uygulamasının faydasızlığını ortaya koymuş. Bakan, doğal olarak enerji tarafıyla konuya yaklaşıyor. Kalıcı yaz saati uygulamasının enerji verimliliği bakımından daha iyi olacağını gördüklerini ifade ediyor. Fakat faydalarının enerji verimliliğinin çok ötesine geçtiği biliniyor. Toplamda ülkemizin ekonomik verimliliğine de katkı sunuyor.

        Saatlerle oynamaya son verdiğimize göre güneşin erken doğduğu Kars'taki okulların eğitim ve mesai saatleriyle, bir saatten fazla zaman farkı olan Edirne’nin aynı anda eğitime başlamasına da bir çözüm üretmek gerekir.

        Enerji Bakanı Dönmez’in açtığı bu yoldan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk devam edip, okulların eğitime başlama tarihlerini ve tatillerini de bölgelerin durumuna göre düzenlerse, ülkemiz adına çok ciddi kazanımlar olacaktır. Kısa süre önce yarıyıl tatili sebebiyle bu konuya dikkat çektiğim yazıma Almanya’dan bir okurum şu mesajı göndermişti; Almanya da yaşıyorum burada sistem bölgelere göre ayrılmış. Yaz aylarında 8 bölge farklı farklı tarihlerde okul tatilini yapıyor.’

        Şüphesiz okulların eğitim ve tatil tarihleri birçok sektörle birlikte özellikle turizm ve ulaşımı da yakından ilgilendiriyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un da yakından ilgi göstermesi halinde bu mesele hükümetin gündemine gelir ve çözülür. Eğitim sezonunun bölgelere göre farklı tarihlerde başlaması, 15 günlük yarıyıl tatilinin de 1.5-2 aya yayılması halinde ülke ekonomisine, yaşam ve eğitim kalitesine de önemli faydaları sağlanmış olur.

        TAYFUN İÇİN KRİTER ŞART!

        Antalya’daki hasarlar neden yaşandı? Sebebi belli ama ne gibi önlemler aldığımız, kriterler koyduğumuz belli değil. Antalya'da geçen çarşamba günü başlayan kuvvetli yağış ve fırtına hayatı alt üst etti. Kentin birçok noktasında fırtına, ağaçlar ve aydınlatma direklerini devirdi. Çöp konteynerleri, tabelalar, çatılar etrafa savruldu. Elektrik hatlarının zarar görmesiyle bazı bölgelere enerji verilemedi. Daha vahimi Antalya Havalimanı’nda çıkan hortum otobüsleri devirecek güce erişmesine rağmen meydan trafiğe açık tutularak, adeta faciaya davet çıkarıldı.

        Havalimanı ve şehir deniz kenarında olduğuna göre tayfunun bütün şiddetini karada göstereceğini tahmin etmek zor değildi. Ancak küresel ısınmanın etkisiyle son yıllarda ortaya çıkan doğal felaketler için bir çalışma yapılmamış olmasının olayları daha da büyüttüğünü söylemek mümkün.

        İlgili kurumların; Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün artık bu tarz hadiseler için bir kriter oluşturması, acil alarm kodları belirleyerek halkı, çalışanları, şirketleri uyarması gerekir. Şiddetine göre trafiğe araç çıkmamasını, havalimanında uçuşların askıya alınmasını, iş hayatının tatil edilmesi gibi hususları dikkate alması gerekmez mi?

        Rüzgârın hızının 50 knot’a - 92.6 km/saate çıktığı fırtınalı bir havada havalimanında otobüs devriliyor, çalışanlarda bunu videoya çekiyor. İşlerini yapmaya devam ediyorlar. Havalimanının doğal afet durumunda trafiğe açık olması normal olabilir mi? Bu tarz hadiselerin meydana geleceği durumlarda neler yapılması gerektiğine Seul, Hong Kong, Japonya ve Amerika’daki uygulamalar dikkate alınarak acilen kriterler konması gerekir. Hortumun şiddetini karada göstereceği biliniyor ama insanımız ne yapacağını bilmiyor!

        ŞOFÖRÜNÜZ, MÜDÜRÜNÜZ OLABİLİR Mİ?

        Yıllarca size hizmet eden şoförünüzün veya yanınızda çalışan diğer bireylerin aslında birer cevher olabileceğini hiç düşündünüz mü? Veya bu yaklaşımla bazen onların da fikirlerini sorduğunuz oldu mu? Cem Kozlu’nun, ‘Liderin Kitaplığı, Yönetmeyi Öğrenmenin Temel Taşları’ isim son kitabını okurken yıllar önce şoförüyle yaşadığı diyalog dikkatimi çekti.

        Kozlu, siyasi olayların tavan yaptığı, her gün 10-15 kişinin yaşamını yitirdiği 1970’li yıllarda, kendisine gözü pek, bıçkın bir şoför arar ve Hüseyin isimli birini bulur. Cesur, temkinli ve ketum bir şoför olarak görevini yapan Hüseyin ile Kozlu bir yıla aşkın bir süre belli seviyede ilişki kurar. Ve bir gün bölge satış müdürüyle stratejik bir konuyu arabada tartışır, sonra onu ofisine bırakır, fabrikaya doğru yol alırken şoförü Hüseyin, ‘Efendim, izin verirseniz demin konuştuğunuz konuyla ilgili bir gözlem ve tavsiyemi arz edebilir miyim?’ der ve şaşırtacak derecede önemli bir analiz yapar. Uygulanabilir çözümler önerir.

        ‘Şaşakaldım; ortaokul, bilemediniz lise mezunu olduğunu tahmin ettiğim bu genç adamdan bu derinlikte görüşler beklemiyordum. Eğitimini sordum.’

        ‘Marmara Üniversitesi işletme mezunuyum.’

        ‘Peki Hüseyin, seninle mülakat yaparken niye bunu söylemedin?’

        ‘Siz sormadınız. Ben söyleseydim de büyük ihtimalle, ‘Sen şoförlük için fazla kalifiyesin’ diye beni işe almazdınız. Benim de çalışmaya çok ihtiyacım vardı.’

        Cem Kozlu ile şoförü arasında geçen bu diyalogdan sonra neler olduğunu da kitaptan aktarayım;

        ‘Hüseyin sırasıyla İstanbul’da satış memuru, sonra bölge satış müdürü oldu. Daha sonra büyük bir uluslararası firmada benzer görevlerde bulunduktan sonra kendi ihracat şirketini kurdu, büyüttü, hala yönetiyor.’

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar