Rejimin teminatı Say!
GERÇEKTEN berbat bir ülke, berbat bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Her şey ama her şey “kamplaşma” meselesi haline gelmiş. Doğru düzgün bir tartışma, yazışma ortamı bile yok.
Fazıl Say’ı eleştiriyorsun “Satılmış” oluyorsun. Çünkü Fazıl Say, Cumhuriyet değerlerini temsil ediyormuş. Eleştiremezsin!
Fazıl Say’ın zırvaladığını yazdım, hakaretin bini bir para. Yanıt veririm buradan da adam gibi okuyucuya ayıp olur diye vermiyorum.
Dangalağın biri şöyle diyor: “Klasik müzik uzmanı değilim diyorsun o zaman ne yazıyorsun.”
Dangalak işte. Ben klasik müzik eleştirisi mi yazıyorum! Ben Fazıl Say’ın müziğini eleştirmiyorum, sözlerini eleştiriyorum.
O kötü, bu iğrenç, bu rezil..
Dese ki, “Orhan Gencebay’ın şarkılarının büyük bölümü ünlü Arap bestecilerden araklamadır” gıkımı çıkarmam. “Doğrudur” derim geçerim.
Sezen Aksu sağdan soldan fazlaca esinlenmiştir dese yine bir şey demem.
Ama adamlara durduk yerde hakaret etmek neyin nesi kardeşim.
Fazıl Say avukatı kesilip, Say’ı rejimin teminatı haline getirenleri de merak ediyorum.
Acaba kaçı gidip Fazıl Say dinledi. Kaçı evinde klasik müzik dinler. Kaçı konser konser gezer. Kaçının evinde sıkı bir klasik müzik koleksiyonu vardır.
Meyhanede Sezen Aksu şarkılarıyla coşar, bir taraflarını yırtarak eşlik ederler.
Ama sonra Fazıl Saycı kesilirler başımıza.
Hadi be siz de. Fazıl Say’a gelince. Memleketin müzik zevkini beğenmiyor musun! Dinleme. Değiştirmek mi istiyorsun! Çaba göster.
Seni eleştiren bizlere küfür kıyamet dalan kitle var ya, rica et onlara, sana destek olsunlar.
Sponsor bulsunlar. Sen de bul.
Git Türkiye’nin dört bir yanında klasik müzik merkezleri kur.
Her yerde konserler düzenle. Senin gibi büyük müzik adamı olan dünya çapındaki klasik müzikçileri Türkiye’ye davet et. Anadolu’nun ücra köşelerine götür onları. Konserler verdir.
Millete klasik müzik zevki aşıla. İyiyi göster ki, millet “kötü” dediğin müzikleri dinlemesin.
Böyle bir iş yapmaya karar ver, yemin ediyorum bu gazete senin bir numaralı destekçin olacak.
Söz!
Suriye meselesinde tek yol
BİRLEŞMİŞ Milletler'in Suriye kararı "yalan" dünyanın en önemli göstergesi.
Bir ülkenin lideri kendi halkını katlediyor, göz göre göre.
BM Güvenlik Konseyi'nde çekimser kalanlar, veto edenler.
Utanç verici bir durum.
Türkiye'nin Suriye'yle ilgili nasıl bir planı olabileceğini düşünüyorum bir süredir.
Bu işin içinden nasıl çıkacağını.
Bence Türkiye'nin izleyebileceği tek bir yol var.
Türkiye'de örgütlenen ve kendi içinde uzlaşan "muhaliflerle" birlikte yürümek.
Şimdi yapılacak olan Suriyeli muhalifler tarafından bir "Meclis" kurulması.
Suriye'deki tüm muhalif grupları temsil edecek ve Suriye halkını da temsil kabiliyeti olan bir "Demokratik Suriye Millet Meclisi" kurulması ve "ülke dışında da olsa" demokrasiye geçilmesi.
Bu Meclis içinden bir uzlaşı hükümeti kurulması.
Bu hükümetin Türkiye ve uluslararası camia tarafından tanınması.
Böyle bir yaklaşımın ABD tarafından da desteklenmesi halinde Suriye'deki rejim sorununun barışçıl biçimde çözümlenmesi açısından en uygun senaryo bu gibi görünüyor.
Tabii BM'deki oylamadan Suriye yönetimi aleyhine bir sonuç çıksaydı bu senaryoyu uygulamak çok daha kolay ve etkili olurdu.
Ama yine de başka bir yol gibi duruyor.
Ben böyle bir şey izlemedim
HANDE, "3. Richard"ı izlemeye gideceğini söyleyince, "Beni azat et. Hem Shakespeare, hem İngilizce. Hem 3 saat. Zaten İngilizce olduğu için yarısını anlamam. Shakespeare olduğu için kalan yarısını da anlamam. Boşuna sıkıntıya sokma beni" dedim.
Tabii bütün yakarışlarım gibi bu da karşılıksız kaldı.
Emir komuta zinciri dahilinde Kevin Spacey'in başrolünü oynadığı 3. Richard'ı izlemeye gittik.
Şu kadarını söyleyeyim.
3 saat 15 dakikanın sonunda oyun bittiğinde izlediğim muhteşem olayın etkisinden gözlerim dolmuştu.
Dünyanın pek çok yerinde oyun izledim, müzikal izledim.
Bu kadar iyi bir şey izlemedim.
Yönetmen Sam Mendes olağanüstü bir reji yapmış.
Kevin Spacey ise insanüstü bir oyun sergiliyor.
Salona girmeden önce bizim lise yıllarında şahane bir Shakespeare uyarlaması yönetmiş olan Mehmet Açar'a rastlamış ve "Kurtar beni" demiştim.
Çıkışta "Muhteşemdi" dedim.
O da çok beğenmiş, heyecanla gazeteye gelip dünkü baskımıza yazısını yetiştirmişti.
Oyunu izleyince hiç kimsenin boşuna bir şey olmadığını bir kez daha anladım.
Sam Mendes boşuna Oscar almamış.
Spacey haybeden dünya yıldızı olmamış.
Salonda bizim dizi oyuncularından da bir demet vardı.
Acaba oyunu izlerken ne düşündüler merak ediyorum.
Milyon dolarları olan, dünyanın peşinden koştuğu Kevin Spacey, büyük ihtimalle üç otuz paraya 3 saat sahnede ve olağanüstü.
Not: Diyorsunuz ki şimdi, bilet vardı da gitmedik mi bu müthiş oyuna. Haklısınız. Keşke 1 ay boyunca sahnelenseydi de herkes gidebilseydi.
En büyük icat ölüm
STEVE Jobs'un ölümünün ardından fazla bir şey yazacak halim yok.
Zaten "Üzüldüm" diyenler risk altında. "Şehitlere üzül" falan diyen çıkar diye korkarım.
Ama en güzelini Neil Diamond'dan okudum.
"iSad" diye yazmış.
Dünyayı değiştirmeyi başarmış insanlardan biriydi.
Onu anlamak için en iyisi 2005 yılında Stanford'da yaptığı konuşmayı Youtube'dan bulup dinlemek.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Medya çetelerini Ergenekon çetesi zannetmediğimiz zaman.