Oran değil, fark önemli
Saçma sapan tartışmalara girmeyi pek sevmem.
Akıllı insan işi değildir.
Ama bazen iki kelam etmek gerekiyor çünkü söylenmedikçe saçmalık dozu ve düzeyi artıyor.
2017 yılında Başkanlık sistemine geçiş için Anayasa değişikliği yapılırken, yüzde 50 artı 1 ile seçilmek kavramı ortaya atılmış ve bunun demokratik olduğu konusunda toplum ikna edilmişti.
Zaten Başkanlık sistemlerinin büyük bölümü de bu kabule dayalı.
Zaman zaman çoğulcu değil, çoğunlukçu bir sisteme dönüşmesinin ve demokratik geleneği zayıf, "check and balance" denilen denge denetim sistemlerine sahip olmayan ülkelerde otoriterliğe dönüşmesi de genelde bu yüzden oluyor.
Ama sonuçta 50 artı 1 bu sistemin özüdür.
O bir "Yüzde 1" de değildir.
1 kişidir.
Yüzde 50 artı 1 kişi.
Bu garabet sistemin, garip olmayan tek yönü de muhtemelen budur.
Şimdi bu yetersiz olsun isteyenler var.
Bunu önce Sinan Oğan seslendirdi, sonra farklı bir biçimde gündeme getirildi.
Yüzde 50.2 gibi yakın sonuç şüphe yaratırmış.
Yaratmaz.
Eğer sandık güvenliği var ise, sandığa girenin çıktığına herkes inanıyorsa şüphe falan yaratmaz.
Ve bu seçim eğer ilk turda bitecekse, önemli olan yüzde 50'nin ne kadar üzerinde olduğunuz değil, ikinci gelen ile aranızda ne kadar fark olduğudur.
Birince gelen yüzde 50.1 alp, ikinci gelene 7-8 puan fark attı ise yüzde 50.1 şahane bir oy oranıdır.
Hangi oy oranının Başkan olmak için yeterli olduğuna her seçimde herkes meşrebine göre karar veremez.