Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Allah nazardan saklasın, gençlerle aram çok iyi.

        Zannederim bunun en önemli nedeni Teke Tek Bilim.

        Televizyondan çok Youtube üzerinden tanışıyoruz, sonra televizyonda da izlemeye başlıyorlar, ardından o tanışıklıkla köşe yazılarını okumaya başlıyorlar ve sonunda abi kardeş oluveriyoruz.

        Ben de bundan büyük keyif alıyorum.

        Hal böyle olunca, sorgulayan, araştıran, farklı bir gençlik ile karşı karşıya kalıyorum.

        Sık sık da sorular soruyorlar. Yanıtlayabildiklerimi yanıtlıyor, yanıtlayamadıklarım için ise kaynak öneriyorum.

        Son günlerin popüler soruları ise Türkiye’nin geçmişte silah ve savunma sanayii ürünleri üretip üretmediği ile ilgili.

        Bu konuda yapılan açıklamalar ile kendi bilgileri çelişince, gençler de haliyle soruyor.

        “Türkiye AK Parti iktidarından önce savunma sanayiinde bir üretim yapamıyor muydu?” diye.

        Yapmaz olur mu arkadaşlar.

        Tabii ki yapıyordu.

        İşin artık Türkiye’nin bu iktidardan önce tabanca yapamadığı gibi bir boyuta getirildiğine bakmayın.

        Açın okuyun.

        Mesela Şakir Zümre’yi tanıyın.

        Atatürk’le olan dostluğu ile Türkiye’de silahlı kuvvetlerin bomba ihtiyacını karşılamak için Bulgaristan’da kurduğu Şakir Zümre silah fabrikası ile 1930’larda dönemin en modern bombalarını üretti. Sadece Türkiye için üretmedi, savunma sanayii alanında ilk ihracatımızı yaptı. Daha sonra ABD yardımları nedeniyle fabrikasına ihtiyaç kalmadığı söylenerek kapatıldı.

        Yine aynı yıllarda Enver Paşa’nın kardeşi, Bakü Fatihi Nuri Paşa (Killigil) Almanya’dan gelerek İstanbul’da bir silah fabrikası kurdu. Onun da fabrikası 1949 yılında büyük bir patlama ile yok oldu. Nuri Killigil de bu patlama sırasında havaya uçtu. Siyasal İslamcıların Killigil’in cenazesine devletin izin vermediği yolundaki iddiaları ise gerçek dışıdır. Bedeninden bulanabilen parçalar, şehitliğe defnedilmiştir.

        Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de uçak sanayii alanında da ciddi girişimler vardı. Devletin Kayseri’de kurduğu Tayyare ve Motor T.A.Ş. 200 kadar uçak üretmiş, bunların bazılarını ihraç etmişti. Vecihi Hürkuş’un 1925’te ilk uçağını ürettiği, 1930’ların başında ürettiği ikinci yerli ve milli uçağın Çekoslovakya’da uçuş lisansı aldığı ve fabrikalarının yine ABD’den gelen yardımlar nedeniyle 1950’lerde kapandığı sır değildir.

        Bir diğer Türk girişimci Nuri Demirağ da 1930’ların sonunda uçak üretimi yapmış ancak onun da önü 1950’lerde kesilmiştir.

        Makine Kimya Endüstrisi Kurumu da Türkiye Cumhuriyeti’nin silah üreten kuruluşlarının başında gelir. Bırakın tabancayı, G3 piyade tüfeğinden türlü mühimmata kadar TSK’nın her türlü ihtiyacını gidermiştir, gidermeye de devam etmektedir.

        Keza sevgili dostum, ağabeyim nur içinde yatsın Sarsılmaz Aliş’in geçmişi 150 yılı bulan ve dünya çapında tabanca ve tüfek üreten Sarsılmaz markasını da unutmamak gerekir.

        Türk Savunma Sanayii’nin 1950’lerde uğradığı akametin ne kadar büyük boyutta olduğu 1970’lerde anlaşılınca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu gidermek için 1970’lerde yeniden bir savunma sanayii hamlesi başlatmıştır.

        Bugün yerli ve milli savunma sanayiinin temel taşlarını oluşturan TAI ya da şimdiki adıyla TUSAŞ 1973 yılında, ASELSAN 1975 yılında, HAVELSAN 1982 yılında, F-16 motorlarını üretecek olan TEI 1985 yılında, Roketsan 1988 yılında kuruldu.

        Bunlarla birlikte, bu firmalara taşeron hizmet veren, yüksek teknoloji üretim yapabilen pek çok özel sektör firması ortaya çıktı.

        Türkiye 1987 yılında F-16 uçaklarının önemli bölümünü yapabilir hale gelmişti ve bu uçakları üretiyordu.

        Denizde de Türkiye uzun yıllardır çok başarılı savunma sanayii ürünleri ortaya koymuştur.

        AK Parti’den önce olmadığı iddia edilen Türk Savunma Sanayii 1979 yılında Gölcük tersanesinde üretilen ilk Türk denizaltısı Saldıray’ı Türk Deniz Kuvvetleri’ne teslim etmiştir. Doğrudur bu denizaltıların tasarımı Alman’dır ama bugün övündüğümüz TCG Anadolu da bir İspanyol tasarımıdır.

        Bunun yanı sıra Yonca Onuk’un yıllardır ürettiği hücumbotlar ve MRTP’ler yıllardır dünyanın neredeyse tüm denizlerinde hizmet vermektedir.

        Yani gençler anlayacağınız, bu işler boyacı küpü değildir. Sok çıkar oldu diyemezsiniz.

        Yılların birikimidir. Nesillerin emeğidir.

        Bugün ortaya çıkan ürünlerin temeli, geçmiş hükümetler, yönetimler tarafından atılmıştır.

        Bu işler fidan gibidir. Önce yavaş büyür, sonra hızla boy atar.

        Bugün atılan temel var ise onun meyvelerini de gelecek nesiller, gelecek yönetimler görecektir.

        Zaten devlet böyle bir şeydir.

        Ne bir kişi ile, ne bir parti ile sınırlı değildir.

        Bu işler taş taş üzerine koyularak yapılır.

        Her taş koyana minnet duyulur.

        Ama zaten bir ülkeyi yönetmek arzusu o taşı koymak için değil midir!

        Tabii şunu da unutmamak lazım.

        Bugün ABD'nin en büyük şirketleri Apple'dır, Tesla'dır, Microsoft'tur, Google'dır.

        Ne var ki, Biden çıkıp "Lincoln zamanında üretilmeyen cep telefonunu, bilgisayarı, elektrikli aracı bugün benim yönetimim ürettiriyor" demez.

        Çünkü derse komik olur!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        TOKİ rant aracı olunca kabak ev sahibinin başına patlar

        TOKİ rant aracı olunca kabak ev sahibinin başına patlar
        0:00 / 0:00

        Kira artışlarına yüzde 25 sınırı devam edecekmiş.

        Bakan Murat Kurum böyle buyurmuş.

        Yahu böyle ekonomi yönetimi mi olur!

        Bırakın enflasyonu, diğer fiyat artışlarını, sadece konut üretim maliyeti bir yıl içinde yaklaşık yüzde 130 artmış.

        Buna bağlı olarak konut fiyatlarındaki yükseliş ortada.

        Hadi hepsini geçtim, devletin resmi yeniden değerleme oranı yüzde 123 olmuş. Yani devlet resmen 2022 yılında Türk lirasının yüzde 13 oranında değer kaybettiğini açıklamış ve kendi ürettiği hizmetler için aldığı harçları ve cezaları bu oranda arttırmış.

        Ama kira artış oranı yüzde 25’le sınırlı.

        Yıllarca TOKİ’yi ucuz konut üretim aracı değil, rant aracı gibi kullanırsanız…

        Devlet ucuza arazi üretip, ucuza konut yaptıracağına TOKİ marifeti ile en yüksek payı verip, en yüksek fiyata satmayı vaat edene konut ürettirirse…

        Emlak Konut Rant Konut haline getirilirse sonuç yüksek emlak fiyatı ve buna bağlı olarak yüksek kira olur…

        Sonra da kira artışını yasaklayarak bu işi toparlayacağınızı zannedersiniz…

        Sonra da buna ekonomi yönetimi dersiniz.

        Biz de güleriz.

        Bakan değil zaman karar verir

        Bakan değil zaman karar verir
        0:00 / 0:00

        Marşın internette yayınlanması ile birlikte bir Bakan “Beğenmedim” dedi.

        Bakan Bey elbette müzik uzmanı değil, görüşü uzman görüşü olmayabilir ama görüş görüştür. Beğenmemiş olabilir.

        Bu beğenmeyişinde samimi olabilir, siyasi nedenlerle, Fazıl’ın duruşu nedeniyle beğenmemiş de olabilir.

        Açık söyleyeyim, bu gibi konularda bakanların ve hatta onların amirlerinin görüşlerinin zerre önemi yoktur.

        Kararı verecek olan halktır, zamandır.

        Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yılı ve 50. yılı için de marşlar bestelenmişti.

        10. yıl marşının sözlerini Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar birlikte yazmış, bestesini ise Cemal Reşit Rey yapmıştı.

        50. Yıl Marşının sözlerini Bekir Sıtkı Erdoğan yazmış, Necil Kazım Akses tarafından bestelenmişti.

        10. Yıl Marşı hala dillerde, milyonlar ezbere okuyor, 50. Yıl Marşını ise pek hatırlayan yok.

        100. yıl için muhtemelen başka marşlar da bestelenecektir.

        Bunlardan birini geçtiğimiz günlerde değerli Erol Evgin, Birebir’de seslendirdi. Başkaları da yapılacaktır.

        Hangisinin kalıcı olduğuna ya da olacağına ise ne bakanlar karar verir ne başkası.

        Tek hakem zamandır.

        Ama bugün için merak ettiğim şudur.

        Fazıl Say’ın marşını beğenmediğini açıklayan Bakan, acaba Fazıl bu marşı Togg için bestelemiş olsaydı yine beğenmeyecek miydi!

        NOT: Sen beğendin mi diye soranlar için söyleyeyim. Bir sanatçının eserini beğendim ya da beğenmedim diye sınıflayamam, haddimi bilirim.

        Gelen geçen

        Gelen geçen
        0:00 / 0:00

        Yine Bayram nedeniyle otoyollar ve köprüler bedavadendi ya.

        Güldüm.

        Aslında bu bedavalık Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındaki farkı gösteriyor.

        Eski Türkiye zamanında yapılmış otoyollar ve köprülerden geçiş bedava.

        Yeni Türkiye döneminde yapılmış köprülerden ve otoyollardan geçiş ise para ile.

        AK Parti öncesi ile AK Parti sonrası farkı bundan daha net anlatılamazdı.

        Sağ olsunlar, gözümüze soktular.

        Dün gece İzmir İstanbul otoyolundaki yoğunluğu ve Osmangazi Köprüsü gişelerindeki birikmeyi görünce cidden paniğe kapıldım.

        "Eyvah" dedim.

        Biliyorsunuz, bu köprüden ve yoldan geçiş garantisi var.

        Yani araç geçse de, geçmese de devlet parasını ödüyor.

        Yolun farklı bölümleri için farklı garantiler verilmiş olsa da ortalaması günde 40 bin araç demek makul.

        Yolun gerisini bırakıp sadece köprüye odaklanırsak, köprü için verilen garanti 40 bin günlük geçiş.

        Ve bayramlarda bu sayı misli ile aşılıyor.

        Ve hepimize giren kazık büyüyor.

        Nedeni açık.

        Bu köprünün anlaşma gereği araç başı geçiş ücreti yaklaşık 48 dolar.

        Ancak alınan ücret 10 dolar.

        Gerisi Hazine'den ödeniyor. Yani araç başı yaklaşık 38 dolar Hazine'den yani sizin benim paramızdan.

        Şimdi hesaba bakalım.

        Bu köprüden gün boyunca hiç araç geçmezse Hazine'den buraya ödenecek para 1 milyon 920 bin dolar.

        40 bin araç geçerse Hazine'den ödenecek para 1 milyon 520 bin dolar.

        100 bin araç geçerse Hazine'den ödenecek para 3 milyon 800 bin dolar.

        40 binin üzerindeki her geçiş kâr değil zarar yazıyor. Tabii anlaşma gizli olduğu için bildiğimiz kadarı ile durum bu.

        Bu yüzden yoğun trafiğe eyvah dedim.

        Ne kadar çok geçerse o kadar çok giriyor.

        NOT: KOİ projelerinin hepsi yanlış ya da zararlı demek doğru olmaz. Bakanlık'tan bu projelerin fizibiliteleri ile ilgili pek çok veri almıştım. Bir türlü yazamadım. Bir ara onları da paylaşırım.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Akıllı insanlara aptal muamelesi yapmanın en büyük aptallık olduğunu bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar