Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Benim yazının yayınlandığı gün, kişi gözaltına alındı ve hemen ardından serbest bırakıldı.

        Bu arada iktidar trolleri de bu kişinin Hizbullahçı değil, HDP’li olduğunu iddia etme ve bu iddiayı yayma emri almış olmalılar ki, “Ben devletimin yanındayım” diyerek Türk bayraklı fotoğrafları olan kişinin HDP’li olduğuna inanmamızı beklediler.

        Bunların hemen ardından bir gelişme daha oldu.

        Benim bu yazıma bir “yayın yasağı” getirildi ve yazıya “erişim engeli” koyulması yolunda resmi bir tebligat Habertürk’e iletildi.

        Peki bu yayın yasağını isteyen kimdi sizce!

        HÜDA PAR. (Kübra Par değil :))

        HÜDA PAR istemiş, hakim de bakanlıkları göreve çağıran ve kanunun uygulanmasını isteyen yazıma yayın yasağını getirmiş.

        Sonra bir baktım, son günlerde HÜDA PAR sadece benim yazıma değil, hoşuna gitmeyen tüm yazılara yayın yasağı ve erişim engeli istemiş.

        Sonra gazeteci merakı ile şöyle bir bakayım dedim.

        HÜDA PAR son günlerde hızlı bir biçimde pek çok haberle ilgili yayın yasağı kararları aldırtmış.

        Daha sonra freeweb Turkey Koordinatörü Ali Safa Korkut’la yazıştık.

        İlginç bir durum ortaya çıktı.

        Son iki hafta içinde pek çok erişim yasağı kararı aldırtmışlar.

        Geçen hafta İsmail Saymaz’ın bir yazısı da erişim yasağı getirttikleri yazılardan biri.

        Ondan önceki hafta da 30 farklı içeriği engelletmişler.

        Farklı yazılara getirilen tüm bu erişim engelinin ortak noktası ne peki!

        Hakimlik.

        HÜDA PAR’ın son haftalarda aldırdığı tüm erişim yasağı kararları aynı hakimlik tarafından verilmiş.

        İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nden.

        Elbette, erişim yasağı taleplerinin sulh ceza hakimliklerine yapılması gerekiyor.

        Ama tüm taleplerin aynı hakimliğe gitmesi ve tüm yasakların aynı hakimlik tarafından alınmış olması da bence gayet ilgi çekici.

        Sizce değil mi!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Şimşek'e yakarmanın nedenleri

        Şimşek'e yakarmanın nedenleri
        0:00 / 0:00

        İktidarımız, bu bilime biraz hakim herkesin uyarılarına kulak tıkayarak ve bilimin inançla yönlendirilebileceğini düşünerek “palavradan” bir faiz indirimine gittiği günden bu yana başımıza gelmedik kalmadı.

        19 olan enflasyon geçen yıl sonu TÜİK’in 64.2, ENAG’ın 137 dediği bizim ise bilmediğimiz bir yere çıktı.

        Dolar 8.7 TL’den 19.1 TL’ye yükseldi.

        Gerçek faiz 18’den 31’e ulaştı.

        Ardından zevahiri kurtarmak için kur korumalı mevduat adı altında gizli bir faiz icat ederek 2022 yılında milletin 181 milyar TL’si, bu tür mevduat sahiplerine Hazine ve Merkez Bankası tarafından ödendi, ödenmeye de devam ediyor.

        Birileri ve özellikle de bankalar bu mevduat türü ile para kazandı, fatura millete yıkıldı ve şimdi bu mevduat türünde tavan faiz sınırı da kaldırıldı.

        Yüksek faturalı yanlış itiraf edilmiş oldu.

        Bu arada iktidarın ekonomi politikasının bizi getirdiği yere de şöyle bir bakalım.

        AK Parti iktidara geldiği ağır ekonomik krizden yeni çıkmış Türkiye’nin toplam dış borcu 131 milyar dolardı.

        Bugün 459 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin, tüm zamanların, AK Parti döneminin bile rekoru.

        Bu 320 milyar dolar fark nerede?

        Otoyollar, köprüler, tüneller, hastaneler desen toplamının müteahhit kârı dahil 160 milyar dolar olduğunu biliyoruz, gerisi nerede!

        2022 yılı cari açığı ise 48.8 milyarla son 10 yılın rekoru. 2023 Ocak ayı cari açığı ise 9.8 milyar dolar. Yıllık hedefin neredeyse yarısı. Buradan yola çıkarak yıllık gerçekçi beklenti 51.7 milyar dolar. Ki bu deprem öncesi durum.

        Yıllık dış borç ödemesi 186 milyar dolar.

        AK Parti’nin tutarsız ekonomi politikası nedeniyle, artan CDS’ten (credit default swap) ötürü bunu finanse etmek için ödenecek faiz giderek yükselecek.

        Diyeceksiniz ki, “Ey Fatih bunları niye yazıyorsun?”

        Şu yüzden yazıyorum.

        Sürekli “Hayır” cevabı almasına rağmen koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin, koskoca iktidarın, Mehmet Şimşek’i ha babam de babam davet etmesinin arkasındaki gerçeği anlayın diye.

        Ekonomiyi kurtarmak için bazen “gerçek” ekonomistlere ihtiyaç duyulduğu bilinsin diye.

        Ama Şimşek de biliyor ki, artık Şimşek için bile çok geç.

        Beka mı, İnce mi!

        Beka mı, İnce mi!
        0:00 / 0:00

        Şaşırdım.

        O zaman daha anlaşılır yazayım.

        3’ü İslamcı 5 sağ partinin masada, merkez sağ, liberal, merkez sol ve aşırı sol en az 13 partinin sandıkta destek verdiği Kemal Kılıçdaroğlu, eğer Muharrem İnce’nin adaylığı yüzünden seçilemez ise bunun suçlusu Muharrem İnce mi olacak!

        Yoksa toplam oyu 1 puanı bile bulmayan partileri dahi aynı masaya davet edip oturtan ama seçimi kaybetmesine neden olabilecek kadar yüksek bir oy oranına sahip Muharrem İnce’yi ve Memleket Partisi'ni oturtmayan mı haklı olacak!

        Siz davet ettiniz de Muharrem İnce o masaya gelmedi mi, yoksa o gelmeye hazırdı da siz mi davet etmediniz!

        Hangisi ise açıklayın bilelim.

        Bir yandan “Türkiye’nin beka seçimidir” diyeceksiniz, bir yandan da seçimin kaybedilmesine neden olacak bile olsa Memleket Partisi’ni o masaya çağırmayacaksınız.

        Tamam İnce oyları bölüyor diye ona kızalım kızmasına da, Muharrem İnce’ye öfkeniz, Türkiye’nin bekasından daha önemli ise söyleyin de bilelim.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Düşmanımız bile söylese doğruya doğru dediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar