Gazeteci büyüğümüz haklı imiş.
Her şey satılıkmış meğer.
Ama bu kadarını beklemezdik.
Afetlerde yardımla görevli bir kurumun, Cumhuriyet’ten de eski bir kurumun, bila bedel yapmakla yükümlü olduğu yardımları, para ile sattığına da şahit olduk ya…
Hayır kurumunun afet yardımlarını para ile sattığını da gördü ya bu gözler, artık ölmesek de gam yeriz.
Burası tuzun değil kokmak, çürüdüğü noktadır.
Dediğim gibi, Kızılay Cumhuriyet’ten bile eski bir kurumdur.
Hani şu ağızlarından düşürmedikleri “ecdat”ın kurduğu bir kurum.
İlk olarak 1868 yılında Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti olarak kurulmuş.
Sultan Abdülhamit zamanında, evet şu sözde çok sevdikleri Abdülhamit Han zamanında, 1877 yılında Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti adını almış, 1923 yılında Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti’ne dönüşmüş, 1935 yılında da Türkiye Kızılay Cemiyeti’ne dönüşmüş.
Kurtuluş Savaşı sırasında Cemiyet, İstanbul Hükümeti’nin baskılarına boyun eğmeyince işgal kuvvetleri tarafından basıldı ve genel sekreteri Dr. Adnan Adıvar, Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye katıldı. Eşi Halide Edip Adıvar da Kurtuluş Savaşı sırasında Kızılay’da hemşire olarak görev aldı.
İşte bugün para ile depremzedeye çadır satacak noktaya getirilen kurum böyle bir kurum.
Ve kanımızı donduran bir savunma ile “Biz satmasaydık başkasından alacaklardı” diyebilen bir şahsın başkanlığı altında.
Tabii ki, satmayacaksınız. Siz elinizde ne varsa gücünüz neye yetiyorsa verecekseniz, hala ihtiyaç var ise onlar da başkasından alacaklar diyeceğiz ama anlayacaklar mı!
Tabii ki, anlamayacaklar.
Dün daha bu rezaletin dumanı tüterken, yeni bilgiler geldi.
Aynı Kızılay, deprem bölgesindeki eczanelerin ve hastanelerin yıkılması ile ortaya çıkan ilaç sıkıntısını ortadan kaldırmak için Türkiye Eczacılar Birliği bölgede ücretsiz hizmet verecek çadır eczaneler kurmak istiyor.
Bu eczanelerin kullanacağı çadırları bila bedel verip “Siz ilaçları getirin çadırlar tabii ki bizden” demesi gereken Kızılay yönetimi bu kez eczane yapılacak çadırları para ile, tanesi 144 bin TL’den satıyor.
Ve tüm bu rezaletlerin üzerine adını bile anmaktan imtina ettiğim Kızılay Başkanı o koltukta oturmaya devam ediyor.
Bir ülkeyi mahvetmek istiyorsanız kurumlarını, bir milleti mahvetmek istiyorsanız insanların utanma duygularını yok etmek gerekir.
Bazen her ikisi böyle birlikte kendini gösterir.