Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zaman zaman şöyle bir düşünceye kapılıyorum.

        AK Parti-MHP iktidarı seçim öncesi aldığı kararlarla seçim sonrasına ülkeyi yönetilemez bir hale getirmek istiyor.

        Altılı Masa ise bu durumu gördüğü için iktidar olmamak için elinden geleni yapıyor.

        Hal bu olmasa, biraz izan sahibi bir muhalefet şu andaki muhalefetin yaptıklarını yapmaz.

        Bir yanda dokunmasan kendi kendine yıkılacak bir iktidar, diğer yanda ise iktidar yıkılmasın diye ondan önce yıkılmaya çalışan bir muhalefet.

        Altılı Masa'nın en önemli hatası ise konuşmaları.

        Sussalar ya da en azından hep bir ağızdan konuşmasalar kazanacaklar.

        Ama susmuyorlar.

        Masanın her bir bileşeni, diğerlerinin en az birinin hatta bazen hepsinin damarına basacak bir açıklama yapmadan duramıyor.

        CHP, İYİ Parti’nin; İYİ Parti, CHP’nin; CHP, Saadet’in ve son günlerde de DEVA, CHP ve İYİ Parti'nin tüylerini diken diken edecek her şeyi söylüyor.

        Oysa bu söylemlerin bir tekinin bile tek kuruşluk kıymeti harbiyesi yok.

        Bu partilerden hiçbirinin tek başına iktidar olma olasılığı yok.

        Tek başlarına iktidar olamayacakları için de, söylemleri ancak diğer partilerin kabulü halinde geçerli.

        Yani uç söylemlerin, gerçekleşme ihtimali sıfır değil sıfırın da altında.

        Bu söylemleri tek bir şeye yarıyor, masayı sallamaya, masaya yakın seçmeni masadan kaçırmaya, korkutmaya, ürkütmeye.

        REKLAM

        Oysa masadakilerin elinde iki adet metin var.

        Biri topluma açıklanmış, diğeri ise bu ay sonunda açıklanacak iki metin.

        Biri Anayasa taslağı, diğeri ise 30 Ocak’ta açıklanacak olan yol haritası dedikleri seçim sonrası hükümet programı.

        Bu iki metin dışında partilerin söylediği her şey boş, palavra.

        Tek kuruş faydası yok, zararı ise çok ama çok.

        Bu yüzden de Altılı Masa eğer gerçekten iktidar olmak istiyor ise yapmaları gereken tek şey var.

        Anayasa taslağı ve yol haritasındaki metnin dışına çıkmamak.

        Burada ortak varılan kararların dışında bir söylemde bulunmamak, seçmenin ve masadaki partilerin seçmenlerinin kafasını karıştırmamak.

        Yani tek sesli olmak.

        Söyleyeceklerini çok beğeniyorlarsa 2026 seçimlerinde iktidar olabilmek için söylesinler.

        Aksi takdirde pek çoğu zaten 2026 seçimlerini göremez bile.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Buna taksi sürücüsü belgesini kim vermiş!

        Buna taksi sürücüsü belgesini kim vermiş!
        0:00 / 0:00

        Kullandığı taksi ile iki kadının kullandığı otomobile defalarca çarpan taksi sürücüsü, saldırı sonrası önce yakalandı, sonra serbest bırakıldı.

        Şimdilerde yargı modası bu.

        Siyasetçi değilseniz, düşünce adamı değilseniz yakalanıp hemen serbest bırakılıyorsunuz.

        Bunda şaşılacak bir durum yok.

        Serbest bırakılmasa idi şaşırırdık.

        Ancak şaşırtıcı olan, bu taksi sürücüsünün 63 adet suç kaydı olması.

        Hani kader kurbanı, bir anlık öfke ile suçlu duruma düşmüş biri falan değil.

        Adam “seri suçlu”.

        Ve taksi şoförü.

        Yani elinde belediyeden aldığı belge var.

        “Bu adam İstanbul’da taksi kullanabilir. Bu adama kendinizi, çoluk çocuğunuzu, eşinizi, sevdiklerinizi emanet edebilirsiniz” belgesi.

        Pes artık demiyorum.

        Yuh artık diyorum.

        Yuh ki ne yuh.

        Yahu bu adama bu belgeyi kim vermiş, nasıl vermiş?

        Suçlar belgeden sonra ise niye iptal edilmemiş?

        Bu soruların yanıtı yok.

        En azından bize açıklanan bir yanıtı yok.

        Bazen bunları görünce taksiciler bizi almıyor diye sevinmiyor değilim.

        Düşünsenize, taksiler Türk müşteri alıyor olsa, bu gibi heriflerin kullandığı arabalara da biniyor olabilirdik.

        Anladın mı şoför kardeş

        Anladın mı şoför kardeş
        0:00 / 0:00

        Taksi demişken, son haftalarda taksiciler ile başım dertte.

        Birkaç yıl önce UBER’in Türk pazarına izinsiz ve lisanssız bir şekilde girmeye çalıştığı günlerde “Kardeşim, hiçbir bedel ödemeden, belediyeye para ödemeden böyle bir pazara girip, taksicilerle haksız rekabet yapamazsınız. Belediye ihale yapmalı ve UBER veya benzeri sistemlere araç başı belli bir bedel karşılığı lisans vermeli” dediğim günlerde beni “taksici dostu” ilan eden taksi sürücüleri şimdilerde beni bir numaralı taksici düşmanı ilan etmişler.

        Zaten taksiye binemediğim için ancak yolda gördüklerinde durup abuk sabuk laf ediyorlar.

        Tabii hepsi değil, edepsiz olanlar.

        Yani zaten benim hedefimde olanlar.

        Çünkü bunların yolcu almamalarından, turistleri dolandırmalarından söz eden benim.

        Adam gibi taksi şoförleri elbette var ve onlara tek bir lafım yok.

        Geçenlerde Şişli’de biri önümde durdu ve “Fatih efendi memnun musun, geçen bir taksi şoförünü senin yüzünden dövdüler” dedi.

        Bahsettiği olay şu.

        Hastaneden çıkan yaşlı bir kadını hiçbir taksi almayınca, hasta yakını bir taksiciye saldırmış.

        “Bak yavrum. O sürücüyü benim yüzümden dövmediler. Boş olduğu halde hasta kadını yakın mesafe diyerek almadığı için dövdüler. Peygamberler günah işlerseniz cehenneme gidersiniz dediler diye peygamberler yüzünden cehenneme gitmiyorsunuz. Kendi günahlarınız yüzünden gidiyorsunuz. Bu da benzer bir durum” dedim.

        Anladığını zannetmiyorum ama uzaklaştı.

        Muhtemelen umduğundan cüsseli olduğum içindir.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Açın tokun halinden anlamasını istemediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar