Subaru Solterra: Güvenilir bir muhafazakar

Birkaç hafta önce otomobil deneme ve izlenim yazılarına geri dönüş yapmış ve “Togg’un rakiplerini, elektrikli araçları yazalım” demiş ama araya içten yanmalı motora sahip birkaç egzotik araç da sokacağımı söylemiştim.

Önce elektrikli Kia EV 6’yı yazdık, sonra önceki hafta Mercedes’in yeni ve muhteşem SL’i 63 AMG’yi anlattık.

Bu hafta yine prize bağlanalım ve yine bir Uzakdoğu elektriklisini, bu kez Kore Boğazı'nı da aşıp, Subaru’nun elektriklisi Solterra’yı köşemize park edelim.

Subaru benim için Japonların en müthiş otomobillerinden biridir.

Dünyada tüm araçlarında AWD yani All Wheel Drive adını verdiği 4 teker çekiş sistemini uygulayan ilk firmadır ve belki de tek firmadır. (1972’den beri. Tek istisna ise 2012 yılında Toyota ile birlikte piyasaya çıkardığı arkadan itişli spor otomobili BRZ’dir.)

Bu alanda öylesine başarılı olmuştur ki, Mercedes bile binek araçlarında kullanmak üzere bu teknolojiyi başlangıçta Subaru’dan almıştır.

Marka aynı zamanda Boxer motor tipini pek çok motorunda hala kullanarak ve bu konuda Porsche’den bile inatçı davranarak saygıyı hak etmiştir.

Subaru müthiş sağlam, süper dayanıklı, az bakım masrafı gerektiren müthiş otomobiller yapan bir firmadır ve dünyada ürünlerini genel olarak entelektüel düzeyi daha yüksek kesimler, mimarlar, öğretim üyeleri, fikri üretim yapanlar ve kadınların tercih ettiği bilinir.

Subaru’nun bana göre en tatsız özelliği ise pek çok Japon markası gibi “Çok fazla muhafazakar” olması, bu konuda Toyota’yı bile geride bırakması ve yeniliklerden sıkıcı derecede uzak durmasıdır.

Bu yüzden de bu muhafazakar markanın elektrikli otomobil gibi yeni bir fikre nasıl bir geçiş yaptığını merak ediyordum.

Solterra, tüm Japon otomobillerinin son dönem tercihi olan keskin ve kesişen hatlarla dış görüntüsünü pekiştiren ve bu yolla modern çağ otomobili havası yaratmayı tercih eden bir görünüme sahip.

Oldukça sert hatlara sahip ve Toyota’nın, Honda’nın yeni SUV’lerini andırıyor.

Ama yine de bir Subaru havası otomobile hakim.

Dizayn şık, yandan görünüm oldukça atak, önden görünüm ise elektrikli olduğunu çok iyi anlatıyor.

En güzel yeri ise ön farları ve arka stopları.

Abartılı olmayan güzel bir çizgisi var Solterra’nın.

İçi ise Subaru’nun çevre duyarlılığını simgeliyor olsa gerek. Geri dönüştürülebilir materyaller, dashboardda kullanılan bolca tekstil, yumuşak ve yuvarlak hatlar, kaliteli plastik, ortada hayli büyük bir ekran ve daha çok spor otomobillerde gördüğümüz türden küçük bir gösterge ekranı.

Derinliği ve yüksekliği ayarlanabilir direksiyon üzerinde ise neredeyse otomobilin tüm fonksiyonlarına erişebilmenizi sağlayan bolca düğme.

Önde oldukça rahat ama fazlası ile klasik elektrikli koltuklar.

Arkada ise çok geniş diz mesafesine sahip benzer oturma imkanları.

Yeterli büyüklükte ama ultra büyük sayılmayacak bir de bagaj.

Subaru’nun tutucu tavrının bir göstergesi olarak ve benim de çok işime gelen bir biçimde havalandırma sisteminin kumandaları hala eski tip ve ille de ekrandan kumanda etmek zorunda kalmıyor olmak güzel.

Hemen orta ekranın altında otomobilin vites kolu diyebileceğimiz ama artık sadece gidiş yönüne belirlemeye yarayan ileri-geri selektörü.

Bu selektörün sağında sürüş modlarını seçeceğiniz düğmeler, solunda ise el freni ve yokuşta kalkış asistanı var.

Arkalarında ise kapaklı bir kablosuz şarj kutusu.

İster telefonunuzu şarj edin, isterseniz ufak tefek eşyalarınızı koyun.

Elektrikli bir otomobilde ön ve arka koltuk ısıtıcılar olması da ayrı bir ilginçlik.

Bunların tamamının menzili kısalttığını bilince kullanmak pek içinizden gelmiyor doğrusu.

Otomobilin tavanını kaplayan cam tavan ise şahane.

Subaru’nun çalıştırma düğmesine basınca önce ekranlarda ışıklar yanıyor, gösterge tablosu canlanıyor ve bir iki saniye içinde otomobil kullanıma hazır hale geliyor.

Sonrasında yapmanız gereken yönünüzü seçip gaza ya da benim artık potansiyometre dediğim pedala basmak.

Subaru içten yanmalı motorlu araçlarını AWD olarak yapar da, elektrikli aracını çok daha basit olan AWD yapmaz mı!

Elbette yapar.

Solterra da tüm Subarular gibi 4 tekerden çekişli.

Bunu önce arkada 80’er kw güce sahip iki elektrik motoru ile yapıyor. Bu da iki aksta toplam 218 beygirlik bir güç anlamına geliyor.

Bu motorlara enerji veren ise toplam 71 kwh kapasiteli 96 adet lityum iyon piller.

Bu piller ve bu motorlarla bizim denediğimiz e Xcellent donanımlı Solterra yaklaşık 416 km menzile sahip. Tabii ideal şartlarda.

Otomobil muhtemelen enerji tüketimini de sınırlamak maksadıyla 160 kms’lik bir hız sınırına sahip ama sıfırdan yüze 6,9 saniye gibi oldukça iyi bir değerde ulaşıyor.

Solterra’yı çalıştırıp yola çıktığınızda 218 beygirlik gücünün ötesinde bir hızlanma yaptığını fark ediyorsunuz.

Otomobil kıçından çifte yemiş gibi akselere oluyor.

Güçlü disk frenler sayesinde durmakta da hiç zorlanmıyor.

Otomobildeki tüm göstergeler ve ekranlar oldukça sade.

Diğer elektrkli araçlarda gördüğümüz bilgi verme bolluğu Subaru’da yok.

Ne lazımsa, ne kadar az lazımsa o kadar veriyor.

Bir elektronik mühendisinin ya da bir uzay aracı pilotunun gereksinim duyacağı ya da sadece uzmanlarının anlayacağı bilgileri ekranlara yansıtmak ve kullanıcının kendisini cahil hatta yetersiz hissetmesini sağlamak gibi bir yola sapmamışlar.

Her şey çok basit.

Hatta biraz fazla basit.

Buna karşın çok iyi bir cruise sistemi yapmışlar.

Mercedes ve Volvo ayarında.

Hızı ayarlıyor, tabelaları okuyor (Türkiye’de okumasa daha iyi o ayrı), öndeki araçla mesafeyi ayarlıyor, virajları kendi kendine dönüyor, buna güvenip elinizi direksiyondan çekerseniz hemen uyarıyor.

Ayrıca direksiyon simidinin hemen arkasındaki algılayıcılarla sürekli olarak sürücüyü dikizliyor ve hareketlerinde bir tutarsızlık, bir uyuma belirtisi görürse yine uyarıyor.

Fakat bu sistemin bir kötülüğü var direksiyonu tutarken eliniz ister istemez bu algılayıcıların önüne geliyor zaman zaman.

Bu durumda da hemen uyarı sinyali veriyor ki bu sürekli dıt dıt dıt dıt olunca insanın siniri oynuyor.

Otomobilde üç sürüş modu var.

Eco, Normal ve Power.

Bunun yanı sıra bir de tutuş kontrolünü arttıran Xmode diye bir ayrı seçenek var.

Açıkçası ben genelde Eco’yu tercih ettim.

Zaten aralarında uçurum sayılabilecek bir fark da göremedim. X mode hariç.

Bunun dışında kullanması kolay, oldukça rijid hatta son sürati göz önüne alınırsa gereksiz derecede rijid, taş gibi bir araç yapmış Subaru. Her zamanki gibi demek lazım.

Apple Car Play ve Android Auto elbette var.

Navigasyon da var ama ne yazık ki, Türkçeleştirilmemiş.

Harman Kardon ses sistemi iyi.

Ancak açık söylemek gerekirse 160 kms’lik son sürat biraz can sıkıcı. Bu sürati geçmesek bile geçebileceğimizi bilmek iyi bir duygu.

Bunun yanı sıra menzil de kısa sayılabilir.

Otomobili kent içinde kullanıyorsanız hiç sorun değil.

Ama uzun yolda 400 km’lik menzil, sürate de bağlı olarak daha da kısa hale geliyor ve 300 km civarına geriliyor.

Keza yazın air conditionu, kışın ısıtıcıyı açtığınız zaman, farları yakıp, müziği de kökleyince menzil yukarıda söylediğim civarda.

Henüz yeterli şarj istasyonu olmadığını da göz önüne alırsanız eğer uzun yol yapan biri iseniz Subaru Solterra şimdilik size göre değil.

Subaru’nun bu aracının içinde, bir Subaru geleneği olarak her türlü aktif ve pasif güvenlik elemanı ve işi abartmadan otomobile koyulmuş gerekli her türlü aksesuar bulunuyor.

Kör nokta uyarı sistemli aynalar, şerit ihlal uyarısı bunların en çok kullanılanları olsa gerek.

Hiçbir eksik yok.

Araçta ev tipi bir şarj kablosu da bulunduğunu eklemeden geçmeyeyim.

Sonuç olarak Subaru her zamanki Subaru.

Kaliteli, güvenilir ama muhafazakar.

Bir önceki test aracımız Kia’daki yeniliklerin bazıları bu araçta yok.

Dizayn olarak da, iç mekan görünümü olarak da daha klasik olan Solterra.

Tabii fiyatı da daha iyi.

1 milyon 800 bin TL civarı.

Yani Kia EV6’den yaklaşık 250 bin TL daha ucuz.

Tabii kalite olarak altında olmayacağı kesin.

Adının anlamı olan Güneş ve Dünya ya da Güneş Topraklarının araçla ilgisini ise çözemedim.

O da benim ayıbım olsa gerek.