Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ne yazdım geçen hafta: “İktidarın en korktuğu aday Ekrem İmamoğlu, çünkü İmamoğlu’nu kendilerine benzetiyorlar.”

        Ne dedim aynı yazıda: “İmamoğlu adını masaya CHP’nin değil, Meral Akşener’in getireceğini düşünen iktidar, bunu engellemek için de İYİ Parti’ye zeytin dalı uzatıyor.”

        Yazmadığım tek şey, “Bu yüzden İmamoğlu hakkında siyasi yasak kararı çıkartacaklar” idi.

        Ama perşembenin gelişi çarşambadan belli idi.

        İmamoğlu davasının hakimi, karar duruşmasına az kala boşuna değiştirilmemişti.

        Ve her şey beklediğimiz gibi gelişti.

        İktidar partisi mensupları ile boy boy fotoğrafları olan Savcı ceza istedi, yakın zamanda değiştirilen ve iktidar partisi üyeleri ile boy boy fotoğraf konusunda Savcı Bey’den eksiği olmayan bir hakim tarafından mahkum edildi.

        Ve kararla birlikte Türk siyasetine bomba düştü.

        CHP lideri üstün bir zeka ve muhteşem bir öngörü eseri olarak duruşma günü Almanya’ya götürüldüğü için, karar sonrası Saraçhane’deki İBB binası önünde yapılan mini mitingde İmamoğlu ile birlikte otobüsün üzerine çıkan lider Meral Akşener oldu. Yanında İYİ Parti milletvekilleri ve İYİ Parti İl Başkanı ile.

        REKLAM

        Ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını neredeyse açıklayan da Meral Akşener idi.

        O sırada CHP lideri, tarifeli uçakla gittiği Almanya’dan tarifesiz uçakla dönmekteydi.

        İmamoğlu’nun siyasi sonuçları olacak bir kurgu ile “mahkum ettirilmiş” olması iktidarın son dönem söylemleri ile hiç ama hiç örtüşmeyen bir durum.

        İktidar temsilcileri, sürekli olarak düşüşün durduğunu, seçimin rahatça kazanılacağını hatta TBMM’de de çoğunluğu ele geçirecek noktaya geldiklerini, 2018'deki oy oranını yakalayıp aştıklarını söylüyorlardı.

        Kimileri de bunu inanıyordu.

        İmamoğlu kararı bu durumun hiç de böyle olmadığını, iktidarın sadece mezarlıktan geçerken ıslıkla şarkı söylediğini gösterdi.

        Seçimi garanti görmüyorlardı ve garanti görmedikleri bir seçimin korkusu ile hata yapmaya başlamışlardı.

        Bu da o hatalardan biri idi.

        Öyle ki, bu karar kendi içindeki uyumsuzluklar nedeniyle gazını yavaş yavaş kaçıran 6’lı masayı yeniden canlandırdı. Söylem ve gündem üstünlüğünü yeniden masaya ve hatta İmamoğlu’na verdi.

        Şimdi iktidarın bir nebze akıllı destekçileri hemen bu karardan iktidarın zarar gördüğünü, bu kararı iktidarın istemiş olamayacağını söylemeye ve hatta buradan iktidara yeni bir mağduriyet alanı yaratmaya çalışıyorlar.

        İktidarın zekaca daha düşük destekçileri ise İmamoğlu’nun küfrederek bu sonucu hak ettiği konusunda hala ısrarcılar.

        Küfür dedikleri ise “ahmak” kelimesi.

        REKLAM

        Güneş tutulmalarının depremlerle ilişkisi var mı bilinmiyor ama siyasi akıl tutulmalarının siyasi depremlere yol açtığı ve birilerinin bunun altında kaldığı bir gerçek.

        Sonuç olarak bağımlı yargı bir kez daha Türk siyasetinde yeni bir sayfa açtı.

        Bakalım o sayfaya kim iyi bir metin yazacak ya da yazacak mı, göreceğiz.

        Ama bugün bir kez daha Saraçhane’de toplanmayı planlayan muhalefete burada da bir engel çıkarılırsa bu da depremin artçı sarsıntıları olacaktır ve iktidarın aklı hala bir karış havada ve kaybetme korkusu zannedilenden daha büyük demektir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        CHP'nin AK Parti'ye ihtiyacı yok

        CHP'nin AK Parti'ye ihtiyacı yok
        0:00 / 0:00

        İmamoğlu kararı sonrası, İBB Başkanı’nın önünün siyaseten daha da açık hale geldiği iddiası CHP içinde de ciddi bir kargaşaya neden olmuş gibi duruyor.

        Ne zaman CHP içinden İmamoğlu veya Yavaş isimlerini ön plana çıkaracak bir gelişme olsa, CHP içindeki bazı hücreler bozuk bir bağışıklık sistemi gibi kendi organlarına saldırmaya başlıyorlar.

        Dün de aynen böyle oldu.

        İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının güçlendiği söylenmeye başlayınca, eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş, yine İmamoğlu’na saldırdı.

        Hem de AK Partililerden daha büyük bir iştah ve şiddetle.

        “İmamoğlu, Aralık ayı başında adaylık ihtimalinin güçleneceğini söylemişti. Demek ki bildiği buymuş” anlamında bir iddia ile AK Partililerin bile söyleyemediği bir şeyi söyleyerek.

        Çünkü AK Partililer sadece ve sadece “Mahkum olan sevinir mi hiç!” diyebiliyordu ancak.

        Yarkadaş ise daha ileri gitti. Neredeyse “Bu mahkumiyet kararını İmamoğlu aldırdı” demeye getirdi.

        Davanın hakimini son anda değiştiren İmamoğlu olsa idi, Adalet Bakanlığı, İBB’nin kontrolünde olsa idi Yarkadaş haklı görünebilirdi ama durum bu değil.

        Aynı Yarkadaş daha önce de hem İmamoğlu’na hem de Yavaş’a benzer şekilde saldırmış idi.

        Belli ki, ya CHP içinde birileri Kılıçdaroğlu dışında birisi aday olmasın, olursa da kazanamasın diye uğraşıyor ve 6’lı masaya mesaj veriyor.

        Ya da CHP içinde ipleri dışarıda birileri var.

        Bilemiyorum.

        Ama yine de tüm bu olanlar beni önce Haziran ayında yazdığım, sonra Eylül başında tekrarladığım bir yazıya daha doğrusu o yazılardaki bir cümleye götürüyor.

        Aynen şöyle yazmıştım.

        "İktidarın seçim kazanacak hali yok. Ama CHP’nin seçim kaybedecek bir hali var.”

        Ve anlaşılan o ki, CHP bu halinden vazgeçmeye niyetli değil.

        Belli ki bu seçimi CHP kazanma korkusu ile AK Parti’ye, AK Parti ise kaybetme korkusu ile muhalefete ikram etme konusunda ısrarcılar.

        Danışmayın Kemal Bey

        Danışmayın Kemal Bey
        0:00 / 0:00

        Sayın Kılıçdaroğlu bana yine kızacaksınız.

        Beni yine suçlayacaksınız muhtemelen.

        Hatta beni AK Partili ilan etmenizi söyleyenler bile olacaktır çevrenizde.

        Ama size yine de çevrenizi bir gözden geçirin demek istiyorum.

        İmamoğlu davasının sonuçlanacağı gün Almanya’ya gitmek sizin fikriniz idi ise, ki olabilir dava gününü unutmuş, hatırlamıyor olabilirsiniz, her şeyi hatırlayacak haliniz yok.

        Sizi “Aman Kemal Bey, o gün İmamoğlu davası var. Lehte de sonuçlansa, aleyhte de sonuçlansa o gün Türkiye’de hatta İstanbul’da olmamız gerekir” diye sizi uyarmayan danışman kadronuzu hemen yanınızdan uzaklaştırınız.

        Yok eğer tam da İmamoğlu davasının sonuçlanacağı gün Almanya’da olmanız sizin değil, onların fikri ise bu daha da vahim bir durumdur.

        Durum bu ise bu kişileri sadece yanınızdan değil, partiden de uzaklaştırınız.

        Bunu zeka eksiliğinden de yapmış olabilirler, kötü niyetten de. Bilemem.

        Ama neden ne olursa olsun sonuç değişmemiştir.

        Yürüyen merdivene tersten binmeye çalışmak, hepimizin başına gelebilecek bir şeydir.

        Ama bu yapılan, başınıza getirilmiş bir şeydir.

        Bir davaya sevinen bir başka dava

        Bir davaya sevinen bir başka dava
        0:00 / 0:00

        İmamoğlu kararına en mutlu olan hiç kuşkusuz Hiranur Vakfı olmuştur.

        Bir anda gündemin 1. maddesi olmaktan çıktılar, hatta gündemden çıktılar.

        Kimse ne 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridine sunan ahlaksızı konuştu dün ne de 6 yaşındaki kızı taciz eden pedofil sapığı.

        Öyle ki, toplumsal baskı sonucu önce mahkeme tarihi geri çekildi, dün de şüpheliler hakkında tutuklama kararı çıktı ama bu bile İmamoğlu kararının gürültüsü arasında kayboldu.

        Bu arada bu dava ile ilgili ilginç siyasi dedikodular da var ama onları sonra yazacağım.

        Olmayacak duaya amin ve gerçek kişi başı gelir

        Olmayacak duaya amin ve gerçek kişi başı gelir
        0:00 / 0:00

        AK Parti iktidarı 2002 yılında Türkiye’yi yönetmeye başladığında Cumhuriyet’in 100. yılı yani 2023 yılı için bir hedef koymuştu.

        Bu hedefe göre 2023 yılı geldiğinde Türkiye, dünyadaki en büyük 10 ekonomi arasında yer alacaktı.

        Yani 8 sıra yükselecektik.

        2002’de bu söylediğinde 2023 hayli uzak görünüyordu ve o güne kadar kim öle kim kalaydı.

        O gün AK Parti ülkeyi 20 yıl yöneteceğini ve 2023’te iktidar olacağını hayal bile etmiyordu.

        Tam aksine “Biz yönetmeye devam etseydik hedefi tuttururduk” deme şansına sahip olacaklarını umuyorlardı muhtemelen.

        Ama 21 yıl iktidarda kaldılar ve hedef tutmadı.

        Bir sıra bile yükselemedik. Tam aksine 3 sıra, hadi İran’ı saymayalım 2 sıra geriledik.

        Şimdi ise önümüzdeki 5 yılda, yani bir Cumhurbaşkanlığı döneminde 10 sıra yükseleceğimiz iddiası var AK Parti’nin.

        Kişi başı milli gelirimizin de 9 bin 500 dolara dayandığı açıklandı.

        Geçen yıl 9 bin 592 dolardı.

        Yani iyi ihtimalle üç aşağı beş yukarı aynı yerdeyiz.

        Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yarattığı fırsata ve pandemi sonrası ani zıplamaya rağmen.

        REKLAM

        Ve aslında bu milli gelir hesabı bana göre hiç ama hiç doğru bir hesap değil.

        Türkiye’nin nüfusunu 86 milyon alarak yapılan bir hesap bu.

        Sayıları en az 8 en fazla 13 milyon olarak görünen göçmenler bu hesabı bozuyor.

        Çünkü gayrı safi milli hasıla oraya çıkarken 86 milyon Türk vatandaşı artı hadi alt sınırdan gidelim 8 milyon göçmenin yani toplam 94 milyon kişinin üretim ve tüketimi alınıyor. Sonra bu 94 milyon kişilik üretim ve tüketim toplamı 86 milyona bölünüyor.

        Bu doğru bir hesap değildir.

        Doğru, kişi başı milli geliri bulmak istiyorsanız açıklanan 9 bin 500 dolarlık kişi başı milli geliri 86 milyon ile çarpmanız, çıkan sayıyı da 94 milyona bölmeniz gerekir.

        Hiç uğraşmayın ben sizin yerinize hesabı yaptım.

        Türkiye’de gerçek kişi başı gelir 8 bin 691 dolardır.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yargıyı oyuncak, adaleti salıncak zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar