Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm hevesine ve çevresinin tüm arzusuna rağmen Cumhurbaşkanı adayı olmayacağına ilişkin düşüncem giderek pekişmeye başladı. Kemal Bey, bir kez daha sahada oyuncu olmaktansa, kenarda iyi bir teknik adam olmayı tercih edecek gibi duruyor.

        Ben buna “Fatih Terim paradigması” diyeceğim.

        Fatih Terim Galatasaray’da yıllarca futbolcu olarak sahaya çıktı.

        14 yıl boyunca.

        Tüm bu süreç boyunca tek bir şampiyonluk dahi göremedi.

        Öyle ki, Terim’in adı taraftarlar arasında “Uğursuz” a çıktı ve 1985 yılında jübilesini yaptığında taraftar bir “Oh” çekti.

        Nitekim Terim’in bırakmasından bir yıl sonra 1986-87 sezonunda Galatasaray şampiyon oldu.

        Ama aynı Terim 1996 yılında Galatasaray’da saha kenarında teknik sorumlu oldu.

        Uğursuz denilen adam Galatasaray tarihini değiştirdi.

        Terim’le beraber Galatasaray, şampiyonluk sayısında çok gerisinde olduğu ezeli rakibini geçerek en fazla şampiyonluk kazanan takım oldu, üstüne üstlük bir de UEFA kupası şampiyonluğu kazandı.

        Sahadaki “Uğursuz” saha kenarında “İmparator’a dönüştü.

        Zannederim Kılıçdaroğlu da sahada oyuncu olmak yani Cumhurbaşkanlığına aday olmak sevdasından vazgeçmiş gibi duruyor.

        Onun yerine teknik direktör olarak efsane olmayı seçecek gibi.

        Haksız da sayılmaz.

        2019 sezonunda şampiyon olamasa da mahalli ligin kupasını kazanmış idi.

        Aynı başarıyı 2023 sezonunda da tekrarlamak isteyecektir.

        Olası kadrosunu da yarın anlatırız inşallah.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Bunu da BİM yaptıysa

        Bunu da BİM yaptıysa
        0:00 / 0:00

        Marketlere sözlü saldırı fiili saldırıya dönüştü.

        Sözlü saldırının ise dozu attı. Tehditler başladı.

        Tehdit edenlerin siciline baktığınız zaman, ciddiye almamak mümkün değil.

        Benim anlamadığım, kimse Türkiye’nin Turgut Özal’dan bu yana serbest piyasa kuralları ile yönetildiğini niye kimse hatırlamak istemiyor?

        Diyelim ki, ben 11 yıldır kullandığım, neredeyse 200 bin kilometreye gelmiş otomobili satışa koydum ve “5 milyon TL” fiyat biçtim, bir Allah'ın kulu da bana gelip, “Kardeş, bu kadar pahalı satamazsın” diyemez.

        Deseler deseler “Bu herif kafayı tam yedi” derler ve giderler aynı otomobili 300 bin TL’ye satışa koyan makul ve delirmemiş birinden satın alırlar.

        Ben de sittin sene müşteri beklerim.

        Ya da fiyatı mecburen düşürürüm. Mesele bu kadar basittir.

        Ürünler başka yerde daha ucuza satılıyor ya da satılabiliyorsa, tüketici de aptal değildir. Gider ucuza satılan yerden alır.

        “İlle de senden alacağım” demez, satıcıyı döverek fiyatı indirmeye çalışmaz.

        Peyniri falan bırakın da, siz asıl trafik cezalarındaki ve tabii tüm ceza, vergi ve harçlardaki artışı gördünüz mü?

        Mesela hatalı park cezası 196 TL’den 437 TL’ye çıkıyor.

        Şerit ihlali 427 TL’den 952 TL’ye.

        Telefonla konuşmanın cezası da aynı.

        Hız sınırı ihlalinde eğer aşım yüzde 50’den fazla ise ceza 1.823 TL’den 4 bin 64 TL’ye yükseliyor.

        Ehliyetsiz araç kullanmanın cezası ise 3 bin 674 TL’den 8 bin 90 TL’ye yükseliyor. Açıklanan resmi enflasyon yüzde 85.

        Cezalardaki artış yüzde 130’un üzerinde.

        Oysa ne cezaların hammadde fiyatlarında böyle bir artış var ne de uluslararası piyasalarda ceza fiyatları artmış.

        Her şey yüzde 100 yerli.

        Tamam BİM’e falan kızıyorsunuz, tüm satıcılara öfkelisiniz.

        Allah aşkına söyleyin bana.

        Enflasyonun yüzde 84 olduğu yerde ceza ve harçlara bu zammı da BİM mi yaptı?

        Eğer öyle ise haklısınız.

        İndirin camını çerçevesini.

        NOT: Bu arada elektrik faturam geldi. Zannederim benim elektrik faturasında da BİM’in parmağı var.

        Seçime kadar kayyum atayın

        Seçime kadar kayyum atayın
        0:00 / 0:00

        Eğer iddia edildiği gibi, temel tüketim maddelerindeki fiyat artışlarının nedeninin üç harfli marketlerin aralarındaki gizli işbirliği olduğuna ve bu market zincirlerinin iktidarın iddia ettiği gibi FETÖ ile bağlantılı olduğuna inanılıyorsa, iktidarın ya da aynı anlama gelen Devlet’in elinde çok güçlü bir koz var.

        Kayyum.

        Hemen bu üç harfli marketlerin başına birer kayyum atayın.

        Fiyatlar bir anda düşsün, enflasyon belasından bir anda kurtulalım.

        Hatta burada dönen gizli işler de böylelikle ortaya çıksın, gizli, şeytani anlaşmalar da önümüze koyulsun.

        En azından seçime kadar buraları kayyum yönetsin.

        Madem sebep bunlar, böylelikle enflasyon belasından da kurtulalım.

        Seçimden sonrası Allah kerim, o ayrı.

        Ama zaten her alanda öyle değil mi!

        Başka zaman olsa

        Başka zaman olsa
        0:00 / 0:00

        Bugün tehdit ve saldırı altında olan ucuzluk market zincirlerinin sahipleri kimler biliyorsunuz değil mi…

        Birinin sahibi Türkiye’nin köklü İslamcı ailelerinden, AK Parti liderliğine en yakın isimleri barındıran ehl-i tarikat Topbaş Ailesi.

        Diğerinin sahibi yıllarca Türkiye’de yeşil sermayenin sembolü haline getirilmiş, laik kesimin boykot etmeye doyamadığı ama gofretlerini gizli gizli yediği Ülker Ailesi.

        Neredeyse hepsinin kuruluşunda, Türkiye’nin sıkı İslamcılarından ve iktidarın uluslararası PR’cısı Zapsu Ailesinin payı var. Hala bu işin içindeler.

        Yani anlayacağınız “ucuz zincir market” sektörünün tamamı “Müslüman” sermayenin elinde.

        Eğer bu market zincirlerine yönelik geliştirilen söylemi geliştiren biz olsa idik.

        Bu adamları tehdit eden iktidarın karşı tarafından birileri olsa idi...

        Şimdi tüm iktidar yanlısı medyada ve tabii iktidar sözcülerinin ağzında “İnançlı insanların zengin olmasını istemiyorlar. Kendi beceriksizliklerinin suçunu 'Müslüman' iş adamlarını hedef göstererek onlara yıkmaya çalışıyorlar” nidası yükselirdi.

        Hatta bu marketleri hedef gösterip, yakıp yıkanlara “derin devlet içindeki çeteler” muamelesi yapılırdı.

        Haklı mı olurlardı.

        Vallahi galiba haklı olurlardı

        Siz onları muhalif mi zannetmiştiniz!

        Siz onları muhalif mi zannetmiştiniz!
        0:00 / 0:00

        CHP’nin cumartesi günü yaptığı toplantı hala haber televizyonlarının, daha doğrusu tartışma televizyonlarının bir numaralı gündem maddesi.

        İktidar sözcüsü gazeteciler ve akademisyenler ile kabul edilebilir düzeyde muhalif isimler ekranlarda hala bunu tartışıyorlar.

        Elbette ki, iktidar yanlısı medya ve akademiya “CHP yapıyorsa kesin yanlıştır” tezine sıkı sıkıya sarılmış eleştiriyor.

        Benim şaşırdığım ise bunları dinleyenler.

        Çünkü ne diyecekleri o kadar belli ve tavırları o kadar net ve değişmez ki, dinlemek vakit kaybı. Fikre veya olaylara ve verilere bağlı olmayan kesin bir karşıtlık.

        CHP, Hazreti Ömer’i mezardan çıkarıp getirse ve “İktidar olursak Diyanet İşleri Başkanımız olacak” dese iktidar yanlılarının beğenmeyeceği ve Hz. Ömer’e bile demediğini bırakmayacağı açık.

        Bu kafada dinlenip öğrenecek ne olabilir ki vakit harcayayım.

        Bir diğer eleştiri ise Batı’dan gelecek direkt yatırımlara bile ülkenin satılması gözüyle bakıp, eleştiren iktidar yanlılarının Rusya’dan ya da körfezden gelen ve niye geldiği belli olmayan milyarlarca dolara çıt bile çıkarmamaları.

        Fakat milleti asıl şaşırtan muhalif olduğu ve CHP’ye yakın olduğu düşünülen bazı gazetecilerin de iktidar yanlısı gazetecilerle aynı tonu tutturmaları ve aynı eleştirileri yapmaları.

        Tabii ki, eleştiri en doğal haktır ama CHP’nin yanlışlarını bile savunanların, seçim yaklaşırken doğrularını bile eleştirmeye başlamaları izleyenleri şaşırtan.

        Öyle ki, CHP'nin vizyon toplantısını savunmak aslında milliyetçi kökenden gelen Prof. Ersan Şen'e kalıyor.

        Bazıları için şaşırtıcı olan bu durum, beni hiç ama hiç şaşırtmıyor.

        Çünkü bunun böyle olacağını ben size çoktan söylemedim mi!

        Seçim yaklaştıkça bakın daha neler görecek, nelere şahit olacaksınız.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Truva atlarını hediye zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar