Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üniversite öğrencisi genç bir okur mektup yollamış.

        Mektup dediysem tabii ki, e mektup.

        Siyasetle ilgili görüşlerini anlatmış uzun uzun.

        Gelecek beklentilerini, gençlerin sorunlarına siyasetin duyarsızlığını ve kendilerini kandırılacak bir salak gibi görmelerinden yakınmış.

        Özellikle de iktidarın.

        Gençlerden böyle birçok posta geliyor.

        Yardımcım da içinde hakaret olmayanları bana iletiyor. Hepsini de okuyorum.

        Bunun dikkatimi çekmesinin ve sizinle paylaşma ihtiyacı hissetmemin nedeni var.

        Anlatacağım.

        Genç kardeşimiz, iktidar bloğunun seçim tarihi ile ilgili bir iddiada bulunmuş.

        Belki de pek çoğumuzun aklına gelmeyen bir iddia.

        Şöyle yazmış:

        “Fatih Abi, tüm bu yazdıklarımı ek olarak şunu söylemek isterim. Ben AKP’nin seçimleri Mayıs ayı içinde yapacağını düşünüyorum. Bunun size göre pek çok nedeni olabilir ama biz gençlere göre tek nedeni var. Gençleri sandıktan uzak tutmak. Çünkü biliyorlar ki, iktidarı paylaşan her iki parti de gençler arasında çok popüler değil. AKP’nin gençler arasındaki oy, genel oy ortalamasının üçte biri bile değildir. Bunu biz bilirken, her şeyi araştırma ile yapan AKP’nin bilmemesi mümkün değil. Seçimi de bu yüzden Mayıs ayında yapacaklar. Çünkü gençlerin oy kullanmasını istemiyorlar. Mayıs ayı üniversitelerde final dönemi. Yüzbinlerce genç Mayıs ayında evinden uzakta, okuduğu kentte olacak. Bugünün ekonomik koşullarında sadece oy kullanmak için pek çok genç evine dönmez, dönemez. Hele bir de imtihan döneminde. Üstelik bu gençler evlerine dönünce ana babalarını etkileme ihtimali de var. Bu yüzden seçimi Haziran’a bırakmazlar. Bizim oy kullanmamızı istemezler.”

        Doğrusu hiç düşünmediğimiz bir şeydi bu.

        Ama tek bir oyun bile önemli olduğu bu seçimde, çok da mantıklı.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Yandaş görün 1 koy 100 al

        Yandaş görün 1 koy 100 al
        0:00 / 0:00

        Göktürk’te yeşil alan gerginliği diyerek dünden beri haber yapıyor Habertürk.

        Zaten başka ilgilenen de pek yok.

        İstanbul’un son yıllarda gelişen semtlerinden birinde, bir sitenin içinde golf sahası olarak da kullanılan yeşil alanlar, belediyeye rağmen Ankara tarafından imara açıldığı için, site sakinleri ile Emniyet güçleri karşı karşıya gelmiş vaziyette.

        Burjuvazi ile devlet çatışıyor.

        Aslında olay tipik bir AK Parti dönemi öyküsü.

        Yandaşa rant yaratma, yandaşlıktan servet devşirme öyküsü.

        İmara açılan söz konusu yeşil alanlar Kemer Golf and Country Club’a ait.

        Orman içinde devletten 49 yıllığına kiralanmış birkaç bin dönümlük bir arazi içinde yüzlerce villaya ve kendi tapulu arazilerinde birkaç golf sahasına ve binicilik tesislerine sahip olan şirketin sahibi birkaç yıl önce çocukları ile birlikte bir sel faciasında hayatını kaybeden Esad Edin idi.

        Edin’in ve çocuklarının ölümünden sonra Kemer Golf and Country Club’un sahibi olan şirketi Demirören Grubu satın aldı.

        Satın alma bedeli yaklaşık 10 milyon dolardı.

        REKLAM

        Demirören Grubu burayı satın aldıktan sonra, orman içinde yeni villalar inşa etmeye başladı.

        Kapalı kapılar ardında yapılan işleri kimse görmüyor, kimse izleyemiyordu.

        Her biri milyonlarca lira değerinde sayısı belirsiz villa inşa edilip, uzun dönemli kiralama yöntemiyle satıldı.

        Yatırılan paradan çok daha fazlası “orman arazisi” katledilerek kazanılmıştı bile.

        Zaten daha o günlerde Erdoğan Demirören “Hürriyet’e yatırdığımız paradan çok daha fazlasını buradan kazanacağız” diyordu.

        Orman yeterince katledildikten sonra sıra geldi Kemerköy sitesinin içinde yer alan yeşil alanlara.

        O yeşil alanlar da toplamı 10 milyon dolara satın alınan Kemer Golf and Country Club’a aitti.

        Ama Kemerköy evleri satılırken bu arazilerin yeşil alan olarak kalacağı sözleşmeye bağlanmıştı.

        Zaten imar planlarında da yeşil alan olarak görünüyordu. Kemer Country’nin kurucusu Esad Edin buraları imara açsa, mali sorunlarını açabilirdi ama edepli bir insan olduğu için böyle bir şeyi düşünmedi bile.

        Demirören ise düşündü.

        CHP’li belediye aşılamayınca Bakanlık tarafından imar planları değiştirildi.

        Yeşil alanlar konut alanı oldu.

        Ve borçlara karşılık Ziraat Bankası’na devredildi.

        10 milyon dolara alınan şirketin küçücük bir bölümünden Demirörenlerin cebine yüzlerce milyon dolar koyulmuş oldu.

        Bugün Göktürk’te olan biten aslında bir siyasetin, bir dönemin özetidir.

        REKLAM

        Yandaşların niye yandaş olduğunun belgesidir.

        Fikir yoldaşlığına hiçbir şey diyemem.

        Ama bu yandaşlığın fikirle alakası yoktur.

        Bunun adına ne dendiğini siz daha iyi bilirsiniz.

        Lebon, Şütte ve diğerleri

        Lebon, Şütte ve diğerleri
        0:00 / 0:00

        Beyoğlu’nun simgesel mekanlarından biri daha, Lebon Pastanesi de kapanmış.

        Herkes pek üzgün.

        Üzüntülüleri sosyal medyada okuyunca tebessüm ettim.

        Beyoğlu mu kaldı ki, Lebon kalsın.

        Beyoğlu’na, eski adı ile Büyük Pera Caddesi’ne, bizim kullandığımız adı ile İstiklal Caddesi’ne çıktığınız zaman bir Beyoğlu hissi oluşuyor mu içinizde.

        Yemin ederim, Beyrut’taki Elhamra Caddesi bile İstiklal’dan daha Beyoğlu.

        Beyoğlu dediğin artık Şam’ın bir kenar mahallesi.

        Yolda yürürken Türkçe duyduğunuz zaman “Kim bu?” diye şaşkınlıkla bakıyorsunuz.

        Dükkanlarda çalışanlar bile Suriyeli.

        Arada Batılı turistler de var ve artık Türkiye’yi Arap ülkesi gibi gösteren filmlerin gerçekçi olduğunu düşünüyorlar.

        Sokak müzisyenleri bile Arap.

        Beyoğlu bitmiş.

        Biz “Eyvah Lebon da kapandı” diyoruz.

        Kapanır tabii.

        Nasıl dayansın Lebon.

        En az Lebon kadar Beyoğlu olan Şütte kapandı farkında mısınız!

        Markiz çoktan gitmişti zaten.

        Bu toprakların en eski markası Hacı Bekir hala dayanıyor ama daha ne kadar dayanır bilmiyorum.

        Balıkpazarı’nda Üç Yıldız şekerleme de direniyor.

        Nereye kadar direnecek bilinmez.

        Tunç Balık da direniyor ama Caddebostan’da yeni açtığı yere kaçacak diye de korkmuyor değilim.

        Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan pek çok şey bir bir gidiyor elimizden.

        Karaköy’deki Baylan az mı simgeseldi Beyoğlu için.

        O da çoktan gitti.

        Şampiyon Kokoreç artan kiraları ödeyemedi taşındı.

        İmroz kapandı.

        Biz ise gidenin arkasından hayıflanıyoruz.

        İyi de bunlar kapanmasın diye parmağımızı kıpırdatıyor muyuz!

        Mesela Lebon kapandı diye üzülenler, ağıt yakanlar Lebon’un kapısından içeri en son ne zaman girdi?

        Var mı cevabınız.

        Sürekli bir “Bir şey yapılsın” talebi.

        İyi de hep başkaları mı yapsın.

        Yok mu sizin üzülmek dışında bir sorumluluğunuz.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Hep başkalarından beklemediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar