Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Köpeksiz köyde değneksiz gezmeye alışıp, bildiğince at oynatıp, milletin kaynaklarını ve parasını canının çektiğine peş keş çekmeye alışanlar, en küçük itiraza tahammül edemez hale gelmişler.

        EPDK ile ilgili iki gündür yazdığım yazılara, bahse konu kurumdan sözde bir açıklama geldi.

        Açıklama dediğin aslında açıklamama.

        Baştan sona mugalata.

        Benim yazdıklarıma satır yanıt yok. Tam aksine kendi kendini yalanlama var.

        Neymiş ben lobiler için yazıyormuşum, neymiş medya gücü imiş.

        Hadi canım sizde.

        Kast ettikleri Habertürk’ün içinde bulunduğu grubun enerji alanında iş yapması.

        Kendilerince aba altından sopa gösterecekler. Beni susturacaklar.

        Çalıştığım grup bu konunun tarafı bile değil. GES üretimi ise yok.

        Bakın sizin küçük sanayiciyi, çiftçiyi zor durumda bırakan kararınız sonra en sert tepkiyi kim verdi hatırlıyor musunuz?

        Elazığ Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Suat Öztürk.

        REKLAM

        Suat Öztürk kim?

        Ak Parti milletvekili Tahir Öztürk’ün kardeşi.

        Yazayım da, sizin için neler dediğini okurlarımız da duysun.

        Aynen şöyle dedi EPDK için:

        “Cumhurbaşkanımız yerli ve milli diyordu. Bu mu yerli ve milli felsefesi” dedi ve devam etti Suat Öztürk “Siz gangster misiniz, siz şehir eşkıyası mısınız da üreticinin yatırımına bedavadan çöküyorsunuz?”

        Emin olun ben bu kadarını söyleyemedim, hadi bana verdiğiniz gibi bir yanıt da ona versenize.

        Dahası Elektrik Üreticileri Derneği size, yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na dava açtı bu yaptıklarınızdan ötürü.

        Bu grubun enerji tarafı o derneğin yönetiminde bile değil üstelik.

        Dava dilekçesi yanında benim yazım çocuk ninnisi gibi kalır.

        O kadar net ifadelerle yaptığınız hata yüzünüze vuruluyor ki, yönetmeliğiniz yargıdan dönecek muhtemelen.

        Tabii yaptığınıza hata denirse.

        Çünkü siz hata yapmıyorsunuz.

        Siz göz göre göre birilerinin cebine para koyuyorsunuz.

        Siz bile bile milletin kaynaklarını heba ediyor, milletin parasının birilerinin cebine girmesini sağlıyorsunuz.

        O yüzden o saçma sapan açıklamalarla kendinizi kurtaramazsınız.

        Neymiş, EPDK’nın düzenlemesi bazıları tarafından kötüye kullanılmış. Bu yüzden uygulamadan yani sanayicinin, çiftçinin güneş enerjisinden lisanssız ürettiği elektriğin satın alınmasından vazgeçilmiş.

        REKLAM

        Doğruluk payı var mı?

        Var.

        Bazı uyanıklar, küçük sanayicinin çatılarına ve fabrika arazilerine GES’ler kurmuşlar. Doğru.

        Ama EPDK’nın işi bunları bulup cezalandırmak.

        İşini doğru yapanı cezalandırmak değil ki!

        Kim yapıyorsa ondan alımı kes.

        Niye herkesi zor durumda bırakıyorsunuz!

        Bana verdiğiniz sözde yanıtta, “Yönetmeliğin nihai amacının tüketilen elektrik enerjisinin yerinde üretilmesi ve şebekeye olan ihtiyacın en aza indirilmesidir” diyorsunuz.

        Ama bizim eleştirdiğimiz son yönetmelikte “Tüketim noktasına en yakın ibaresi ve küçük ölçekli kaynakların etkin kullanımının sağlanması ibaresi kaldırılmıştır” yazıyor.

        Siz ya hazırladığınız yönetmeliği bilmiyorsunuz ya da o yönetmelikleri siz hazırlamıyor, okumadan yayınlıyorsunuz.

        Ayrıca kimi sübvanse ettiğiniz konusundaki soruma yanıt bile vermemiş, geçiştirmişsiniz.

        Çünkü verecek yanıtınız yok.

        Elbette bir şey diyemezsiniz, çünkü yerli ve milli kaynakları değil, yabancı kaynakları ve bu kaynaklarla üretim yapanları koruyup teşvik ederken, yerli kaynakları kendi hatalarınızın bedelini ödetmek için kullanıyorsunuz.

        Onu anlatacağım ama siz de şunu bilin EPDK yöneticileri.

        Ben de sizin bildiğiniz o gazetecilerden değilim.

        O ucuz tehditvari açıklamalarınızla beni sindiremezsiniz.

        Haaa, kimlere avantaj sağladığınızı, milletin parasını cebinden nasıl buharlaştırdığınızı da aşağıdaki yazıda anlatayım.

        Dünkü yazımla ilgili EPDK'nın açıklaması
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Milletin 9 milyar dolarını çalan yönetmelik

        Milletin 9 milyar dolarını çalan yönetmelik
        0:00 / 0:00

        Sevgili okurlar, emin olun ki bu ülkede hala çok sayıda onurlu, vatansever, namusunu koruyan, bu ülkeyi düşünen düzgün bürokrat var.

        Şimdi size aşağıda göstereceğim hesap bu ülkenin onurlu bürokratları tarafından, EPDK’da çalışan bazı namuslu bürokratlar tarafından hazırlanıp bana yollandı.

        Bakın Türkiye bu EPDK yüzünden nasıl para kaybediyor, devletin ve milletin parası bu EPDK sayesinde nasıl birilerinin cebine aktarılıyor.

        Aşağıdaki tabloyu lütfen inceleyin.

        Tablo Ağustos ayının elektrik fiyatlarını gösteriyor.

        Yönetmelik değişikliği öncesi 12 günlük ortalama fiyat 2.763 TL/MWh.

        Çünkü lisansız üretim yapan küçük ölçekli GES’lerden gelen ucuz elektrik de sisteme giriyor ve fiyatları belirli bir noktada tutuyor. Bu üretimin toplama oranı düşük ama etkisi yüksek.

        11’nde EPDK’nın yönetmeliği devreye giriyor ve lisansız GES’lerden gelen elektriğe para ödenmeyeceği söyleniyor. Buradan sisteme gelen ucuz ve beleş enerji anında kesiliyor.

        Bir anda fiyat artmaya başlıyor.

        Ve yönetmelik değişikliğinden sonraki 12 günde ortalama fiyat 3.262 TL oluyor.

        REKLAM

        Elektrik fiyatı bir yönetmelik değişikliği ile anında yüzde 18 artıyor.

        Bunun Türkiye’ye bedeli günlük 300 milyon TL fazla ödemedir.[(25GW*24 saat (3262-2763)*1000]

        10 günde 3 milyar, yüz günde 30 milyar, 1 yılda 109 milyar TL. Bugünkü kurla 6 milyar dolar.

        EPDK’nin sadece bu kararının ülkeye verdiği zarardır bu.

        Ve bu para halkın cebinden çıkıp, bir avuç büyük elektrik üreticisinin cebine girecektir.

        Yerli kaynakları cezalandırır, ucuz enerjiyi devre dışı bırakırlar.

        Sonra da yerli ve milli olmaktan bahsederler.

        Yerler sizin yerli ve milliliğinizi.

        NOT: EPDK konularına yarın da devam edeceğiz. Ya iş bilmezlikten ya denetimsizlikten ya da söylemeye bile dilimin varmadığı bir başka nedenden dolayı Türk halkının nasıl pahalı enerjiye muhtaç hale getirildiğini anlatacağız.

        Kurtuluş Savaşı'nı yok sayma hazırlığı

        Kurtuluş Savaşı'nı yok sayma hazırlığı
        0:00 / 0:00

        İsmail Kahraman isimli şahıs, yaptığı bir konuşmada Rize’nin ve diğer kentlerin kurtuluş günlerinin kutlanmasına karşı çıkarak “Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. 2 Mart’ta Rize kurtulmuş, kim diyor? Yok Erzurum şu Mart’ta. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. ‘Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim’ diye ikrarda bulunulmaz. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz. İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart’ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz”

        Buradaki alçakça niyeti herhalde sezinliyorsunuz.

        Kurtuluş Savaşı’nı ve onun kahramanlarını yok saymak.

        Osmanlı’nın payitahtının, İstanbul’un 4 yıl düşman işgalinde kaldığını dahi unutturmak.

        Yıllar önce İstanbul’un işgalinin yeterince bilinmediğini, bu konuda yeterli yayın olmadığından yakınmıştım.

        Bu canım şehir, 4 yıl boyunca işgal güçleri tarafından yönetilmişti.

        Şimdi İsmail Kahraman gibiler diğer kentlerimizin de işgalini de unutturmak niyetinde belli ki.

        Sonunda 30 Ağustos’u da tarihimizden silmek arzusunda oldukları aşikar.

        Bu topraklar hiç işgal edilmemiş, Kurtuluş Savaşı hiç olmamış gibi yapacaklar.

        Osmanlı’yı da bir grup iç isyancının yıktığı tezini işleyecekler muhtemelen.

        O zaman Maraş’ın başındaki Kahraman, Urfa’nın başındaki Şanlı, Antep’in başındaki Gazi sıfatlarını da silin bir zahmet.

        Sonra biri çıkıp sorar “Bu şehirlere niye Kahraman, Şanlı ve Gazi diyoruz?” diye.

        Sonra apışıp kalırsınız.

        “Biz ne anlarız kahramanlıktan, gazilikten, biz kim şanlı olmak kim” diyecek haliniz yok ya!

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yüksek sesle bağırarak yaparak suçumuzu örtbas edeceğimizi zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar