Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Artık işin cılkı hatta adlı adınca söyleyelim, “İşin boku çıktı”

        Böyle bir yargı kararı olmaz, Anayasa ile belirlenen verilen Basın özgürlüğü ve haber alma hakkı böylesine keyfi bir biçimde bir hakimin imzası ile engellenemez.

        Yahu her şeye mi “yayın yasağı” getirilir!

        Cinayet işleniyor zart yayın yasağı.

        Halkı ilgilendiren bir olay oluyor, zart yayın yasağı.

        Trafik kazası oluyor zart yayın yasağı.

        Ortada bir toplumsal fayda vardır, çok ciddi bir güvenlik meselesi vardır, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek bir durum vardır anlarım.

        Yahu bir trafik kazasının neyine yayın yasağı getirilir!

        Son olarak da bir boşanma davasına yayın yasağı getirilmiş.

        Bir milletvekili, bu dönemde Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nin başına atanmış, iktidar partisinden milletvekili olmaya çalışmış profesör eşinden boşanıyor.

        Taraflar sosyal medya üzerinden birbirlerine akıl almaz ithamlarda bulunuyorlar.

        Kaynağı belli olmayan milyon dolarlar havalarda uçuşuyor.

        Mesele özel hayattan çıkmış, siyasi etik konularını gündeme getirecek bir yere evrilmiş.

        Zart ona da yayın yasağı.

        Ee ama artık işin gerçekten boku çıktı.

        Adlı adınca.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Mesela Gül'e de razı mısınız!

        Mesela Gül'e de razı mısınız!
        0:00 / 0:00

        Altılı masa adı ile anılan muhalefet işbirliği ile ilgili en önemli beklenti, AK Parti’den ve genel başkanından memnun olmayan kitlelerin üzerinde uzlaşacağı bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaları.

        Bunun ötesinde masadaki tüm konular gerek medya, gerekse bir kısım seçmen tarafından havanda su dövmek veya abesle iştigal olarak görülüyor.

        Tabii bu “Gerisi abesle iştigal” havasının oluşmasında iktidarın, iktidara yakın gazetecilerin de katkısı olduğu kesin.

        İktidar sürekli olarak “Adayın kim, adayın kim sıkıysa çık ortaya, hadi gelsene” dediği ve 6’lı masanın en büyük partisinin liderini mindere çekmeye çalıştığı için şu anda herkes masanın adayını merak ediyor.

        Masaya yüklenen aday belirleme görevine yönelik son eleştiri ise Cüneyt Özdemir’den geldi.

        Özdemir, altılı masaya bir eleştiri getirerek, “Sizin sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden belirlediğiniz adaya oy vermek zorunda mıyız”a getirdi lafı.

        Bu söylem, yani "Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin razısınız" iktidara yakın isimler tarafından hatta benim sütun komşum tarafından bile sık sık dile getirildiği ve AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı’nın kampanyasının bir parçası olduğu için kendini muhalif gören herkes Cüneyt Özdemir’e tepki gösterdi.

        Çünkü iktidarın söylemini tekrarlıyor ve Sultan Abdülhamit benzetmesi yapanların yolundan gidiyordu.

        Cüneyt bunu iktidar yanlısı gazetecilerle aynı maksatla mı söyledi yoksa başka bir amaçla mı bilemem.

        Ancak haksız bir linçe uğradığı kanaatindeyim.

        Cüneyt’e özellikle sosyal medyada “Evet Erdoğan’ın karşısında kim varsa onu destekleyeceğiz” diyenler gerçekten öyle mi diye düşünüyorlar!

        Masadan çıkan ismi kayıtsız şartsız destekleyecekler mi?

        Yoksa tek bir yanlış isimdense, masadaki her partinin kendi adayını çıkarmasını mı tercih ederler?

        Mesela 6’lı masa, Kılıçdaroğlu’nun aklının bir köşesinde hep olduğu düşünülen eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ismini Cumhurbaşkanı adayı olarak 2023 seçimlerinde önerirse de gönül rahatlığı ile kabul edecek misiniz!

        Yoksa masadan Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu ve Babacan gibi birden fazla ismin çıkmasını mı tercih edersiniz?

        İkinci bir Ekmek için Ekmeleddin vakasını içine sindirebilecek muhalif oranı nedir!

        Masada kibarlıktan ya da siyasi öngörüsüzlükten alınmış bir yanlış kararı, masanın sağ ayağı son derece geçirgen olan seçmen tabanına nasıl anlatacak?

        Bu seçim çok açık ki sandığa “tıpış tıpış” gidilecek bir seçim olmayacak.

        En azından sağda sallanan seçmen için.

        Bu yüzden arkasındaki niyet ne olursa olsun, niyet okumayı bırakmak ve içerikteki doğruya odaklanmak lazım.

        Adım adım Afganistan yavaş yavaş Taliban

        Adım adım Afganistan yavaş yavaş Taliban
        0:00 / 0:00

        Zeytinli Rock Festivali’nin Kaymakam efendi tarafından İslamcı bir derneğin talebi üzerine iptal edilmesinden sonra Milyonfest adlı bir başka festival daha bu kez Muğla Valiliği tarafından engellendi.

        Ve bu yıl “iktidar” tarafından engellenen festivallerin listesi de ortaya çıktı.

        İçinde müzik ve eğlence olan neredeyse tüm festivaller iptal edilmiş.

        Böylelikle pandemi ile mücadele adı altında alınan “gece müzik yasağının” tüm pandemi önlemleri kalktıktan sonra bile niye devam ettirildiği sorusunun da yanıtı ortaya çıkmış oldu.

        Mesele pandemi, salgın falan değilmiş.

        Mesele müzik dinlemek, eğlenmek ve bu ortamda içki içilmesi olasılığı.

        Şeriat kuralları ile yönetilen Suudi Arabistan bile şeriat kurallarının geçerli olmadığı bölgeler inşa etmeye başlarken, Türkiye’nin haline bakın.

        Suudiler bile bize benzemeye çalışırken müziği ve eğlenceyi yasaklayan Afganistan’a benzemeye çalışıyoruz.

        Bunu yapan iktidar sonra da “Gençler niye bize oy vermiyor” diye merak ediyor.

        Gerçekten merak ediyor musunuz, yoksa dalga mı geçiyorsunuz!

        Yalan yazmıyoruz Sayın Bekaroğlu

        Yalan yazmıyoruz Sayın Bekaroğlu
        0:00 / 0:00

        CHP’li Bekaroğlu soru önergesi vermiş ve soruyor, “Cüneyd Zapsu’nun Akkuyu Nükleer’in yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğine dair basına yansıyan haberler doğru mu?” diye.

        Mehmet Bey, bu haberler basına yansımadı.

        Ben yazdım.

        Ve galiba sadece ben yazdım.

        Zannederim tanışıklığımız bir 30 yılı bulmuştur.

        Bu süreç içinde benim bile bile yalan yazdığımı gördünüz mü!

        Yanlış bir şey yazdı isem düzeltmediğime şahit oldunuz mu?

        Evet, H. Cüneyd Zapsu başından beri Akkuyu Nükleer AŞ yönetim kurulundaki tek Türk vatandaşı idi.

        Ve bu görevinden istifa etti.

        Benim yazımda yer alan bir başka unsuru daha sormuşsunuz.

        “Akkuyu Nükleer AŞ’nin yüzde 49 hissesinin Kolin-Kalyon-Cengiz ortaklığına devri söz konusu mu?” diye.

        Mehmet Bey, yanıtı açık sorular sormuşsunuz.

        Bunu da “3. Havalimanının ortakları Akkuyu’ya da ortak olacaktı” diye.

        İktidara en yakın yayın olan Sabah gazetesi 20.06.2017 günü gazetenin de ortakları olan Kolin-Kalyon-Cengiz konsorsiyumunun Akkuyu Nükleer AŞ’ye ortak olduğunu duyurmuştu.

        Herhalde gazete, patronları ile ilgili yalan haber yapmamıştır.

        Bu ortaklığın bozulduğunu ise 6.02.2018 günü Habertürk yazdı.

        Yanıtı bilinen şeyler sormuşsunuz Mehmet Bey.

        Bilinmeyenleri değil.

        Böyle Başbakan ister misiniz!

        Böyle Başbakan ister misiniz!
        0:00 / 0:00

        Finlandiya Başbakanı’nın katıldığı partiler, dansları, eğlenceleri Finlandiya’nın ve tabii dünyanın gündeminde.

        Sanna Marin 36 yaşında, genç bir kadın.

        Elbette eğlenecek elbette partileyecek.

        36 yaşında hayat dolu bir kadını Başbakan seçerseniz, elbette bunlar olur.

        Hiç değilse 80 yaşındaki Berlusconi gibi çocuk yaştaki seks işçileriyle Bunga Bunga yapmıyor, hiç değilse Trump gibi 70’lerinde kadın taciz etmiyor, porno yıldızları ile para karşılığı ilişki yaşamıyor.

        Arkadaşlarıyla eğleniyor.

        Bence tek yanlış partide bazı kişilerin uyuşturucu ya da uyarıcı kullanıyor olması.

        Bunu bile bile oradaysa bu kabul edilebilir değil.

        Ama bunun dışında bence sorun yok.

        Ülkesini iyi yönettikten sonra elbette ki eğlenecek.

        Sonuçta ben Başbakanımın rüşvet alırken, suç örgütü üyeleri ile birlikte olurken videolarını veya fotoğraflarını göreceğime partide eğlenirken fotoğraflarını görmeyi tercih ederim.

        Hatta eğlenen, partileyen bir Başbakanım olsun isterim.

        Siz ister misiniz?

        Saçmalık

        Saçmalık
        0:00 / 0:00

        44 yıl önce bir kaza yaptım.

        Kaza yerinde hangi tarafın suçlu olduğunu belirlemeye gelen polisler ölçüm yaptı.

        Ve “32 metre fren izi var. Demek ki 140 kilometre saat süratle gidiyormuşsun” dedi.

        Limitin 20 km/s üzerinde.

        Ben de polis memuruna “Saçma bir hesap. Hiç fren yapmasam hiç iz olmayacaktı ve gitmiyor mu olacaktım” dedim.

        Epey kızdığını söylememe gerek yok herhalde.

        Sonra kendisine uzun uzun “Abi, bu fren izi sürati anlamak için tek kriter olamaz. Otomobilin ağırlığı, içinde kaç kişinin olduğu, lastiklerin diş derinliği, lastiklerin ve asfaltın ısısı, yol yüzeyindeki nem oranı hepsini birden değerlendirmek gerekir. Sadece fren izine bakarak hızı belirleyemezsiniz. Ben bunu kastettim” dedim ama fırçayı yemekten kurtulamadım.

        Bunu niye yazıyorum.

        Mardin’de meydana gelen kazada 307 metre fren izi olduğu söyleniyor ve buna bağlı olarak kazayı yapan TIR’ların hızı hakkında varsayımda bulunuluyor.

        Bu yöntemle böyle bir varsayımda bulunamazsınız.

        Hele hele ABS fren sistemi olan araçlarda yakınından bile geçemezsiniz.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Eğlenmek suç ya da ayıp olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar