Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Merkez Bankası herkesi şaşırtarak, bir kez daha faiz indirimi yaptığı sırada ben de telefonda Prof. Daron Acemoğlu ile konuşuyordum.

        Konumuz Daron’un yakında piyasaya çıkacak olan kitabı idi ama haliyle Türk ekonomisinden de söz etmemek olmazdı.

        Ünlü profesör Türkiye’yi şaşkınlıkla izliyordu.

        “Her seferinde yanılıyoruz. Tamam artık Türkiye dibi gördü bundan beteri olmaz dediğim her seferinde Türkiye bir şekilde beterini yapmayı ve dibin olmadığını göstermeyi sürdürüyor“ dedi Acemoğlu.

        Türkiye bu noktadan çıkabilir mi soruma ise “Çıkar çıkmasına da, her seferinde çıkma süresi uzuyor. Yeni bir iktidar doğru politikalarla buradan çıkartır ülkeyi. Ama zaman kaybediliyor. Ve Dünyada artık ülkelerin bu kadar zaman kaybetme lüksü yok. Dünya neleri konuşuyor, biz Türkiye ile ilgili neleri konuşuyoruz. Buna üzülüyorum.”

        Zaten yeni kitabı da dünyanın neleri konuştuğu, nelere hazırlandığı üzerineydi Daron Acemoğlu’nun.

        Tam o sırada önümdeki ekrana Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı düştü.

        Acemoğlu’na “Ne dersin” dedim.

        “Şaşırdım demek isterdim” dedi.

        REKLAM

        Biraz da kitabıyla ve gelecekle ilgili konuşup kapattık.

        Faiz indirimi ile birlikte dolar hemen tırmanışa geçti ve 18,12 TL’yi gördü.

        Herkes bu indirimin nedenini merak ediyordu.

        Bilmem dikkat ettiniz mi, her seçim öncesi AK Parti iktidarı dolar kurunu yukarı çıkaracak bir hamle yapıyor.

        Muhtemelen dış kaynak ile seçimi finanse ediyor.

        Ama bu kez faiz indiriminin bir gerekçesi var.

        İktidar, muhalif ekonomist Mahfi Eğilmez’i dinliyor.

        Onun teorisine göre hareket ediyor.

        Eğilmez’in yıllardır tekrarladığı ve verilere dayandırdığı bir tezi var. Mahfi Hoca'nın bu konudaki grafiklerini de yazıya ekliyorum.

        Türkiye büyüyorsa iktidar partisinin oyları yükseliyor.

        AK Parti faizi düşürerek büyümeyi arttırmayı ve bu yolla seçimi kazanmayı düşünüyor olabilir.

        Tabii arada başkaları da çok kazanacak o ayrı.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Boşuna heveslenmeyin

        Boşuna heveslenmeyin
        0:00 / 0:00

        İktidar destekçilerinin, 2023 için çok önemli beklentileri var ve bu beklentilerini toplumla da paylaşarak, AK Parti’yi desteklediklerini düşünüyorlar.

        Bu beklentilerin oluşmasında AK Parti yönetiminin her şeyi 2023’e bağlamasının da etkisi yok değil elbet.

        2023’te Türkiye kendi doğalgazını çıkaracak, kendi savaş uçağını uçuracak, kendi otomobil markası yolları işgal edecek, kendi uçak gemisinden kendi uçaklarını kaldıracaktı.

        AK Parti'nin iktidara geldiği zaman ortaya koyduğu “Cumhuriyetin 100. yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alma” hedefi ise zaten unutulmuştu.

        AK Parti döneminde Türkiye ilk kez ilk 20 ekonomi arasından çıkmıştı ama ondan bahsetmeye gerek yoktu.

        Yerli ve milli muharip uçağın da 2023 yılında Türkiye’nin savunmasına destek veremeyeceği de artık aşikar ama bunlardan boşalan beklenti havuzundaki yer, başka beklentiler büyütülerek dolduruluyor.

        Ancak gereksiz büyütülen beklentilerin, büyük hayal kırıklıkları yarattığını herhalde bilmiyorlar.

        Mesela bazı salaklar, “Doğalgazları köküne kadar açın, yerli gaz gelecek, doğalgaz bedava olacak” diye bağırıyorlar.

        Büyük anlam yüklenen bir diğer ürün ise yerli otomobil markamız TOGG.

        Önümüzdeki 29 Ekim’den sonra TOGG’un yolları işgal edeceği, herkesin çok ucuza TOGG sahibi olacağı söyleniyor.

        Konuyu bilen biri olarak şunu söyleyeyim, 29 Ekim’den itibaren yollar TOGG ile dolmayacak.

        Doğru, Gemlik’teki fabrika inşaatı harıl harıl sürüyor.

        Boyahane tamamlanmış, montaj hatları hemen hemen bitmek üzere, birkaç hafta içinde fabrika deneme üretimine hazır hale gelecek.

        Ve evet doğru, 29 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan fabrikayı açacak ve ilk otomobili banttan çıkacaklar.

        Ama TOGG 29 Ekim’de yollarda olmayacak.

        29 Ekim’de fabrika sadece ve sadece seri üretime hazır hale gelecek ama seri üretim başlamayacak.

        Fabrika ve fabrikaya parça tedarik eden yan sanayinin ya da Gürcan Karakaş’ın deyimiyle “ekosistemin” öğrenme süreci ve süresi başlayacak.

        Birkaç ay süreyle fabrika sadece “Avrupa Tip Onay Belgesi” için otomobil üretecek ve bu otomobiller “seri üretim” olarak testlere tabi tutulacak.

        “Homologasyon” süreci için otomobil üretilecek.

        Türkiye’de üretilen her otomobil gibi, Avrupa sokaklarında gezebilmek için bu tip onaya ihtiyaç duyuyor TOGG da.

        Şimdi bazılarınız diyecektir ki, “Ama yollarda dolaşıp test edilen TOGG’lar görüyoruz.”

        Doğru görüyorsunuz ama bunlar seri üretim araçlar değil, üretim bandında yapılmadılar.

        Bunlar teker teker elde üretilmiş araçlar.

        Önemli olan bunların seri üretimde. Montaj hattında nasıl üretileceği, üretim kalitesinin ve performansının ne olacağı ve ekosistemin bu üretimi nasıl yaşatıp, nasıl taşıyacağı.

        Kimsenin hayallerini yıkmak istemem ama 29 Ekim’de fabrika açılacak ve siz 30 Ekim’de bayilere koşup TOGG alacaksınız diye bir şey maalesef yok.

        Cebinizde hazır 1,5 milyon liranız olsa bile yok.

        Belki üç beş sembolik araç Cumhurbaşkanlığı’na falan verilir ama o kadar.

        Gerisi belki bahara.

        Haberiniz olsun.

        Karadeniz gazı beleş mi olacak!

        Karadeniz gazı beleş mi olacak!
        0:00 / 0:00

        Karadeniz’den çıkarılacak doğalgaz konusunda da aynı manasız ve abartılı beklenti yaratılmış durumda.

        Karadeniz’den gaz çıkacak, dertler bitecek, hava bu.

        Karadeniz’de Türkiye’nin bulduğunu açıkladığı rezerv, son hali ile yaklaşık 550 milyar metreküp.

        Türkiye’nin kış aylarında günlük tüketimi 360 milyon metreküp.

        Yıllık ortalama tüketimi geçen yıl 61 milyar metreküp. Bu yıl artan fiyatlar yüzünden belki biraz düşecek.

        Yani bulunan rezervin tamamını çıkarsak Türkiye’nin 10 yıllık ihtiyacı.

        Kötü mü!

        Asla değil ama ortada abartılacak bir durum yok.

        Üstelik bu rezervin ne kadarının çıkarılabilir olduğunu da şimdilik bilmiyoruz.

        Her şey umulduğu gibi giderse bu 550 milyar metreküp 30 yılda çıkarılacak.

        Yılda 17-18 milyar metreküp, yani ihtiyacın yaklaşık yüzde 25’i buradan gelecek.

        Dahası, derin deniz sondajı olduğu için yüksek maliyetli bir çıkarma işi bu.

        En az 40 kuyu açılacak ve bu doğalgaz bedavaya mal olmayacak.

        Bugün doğalgaz fiyatı 2000 dolarları bulduğu için bu gazı çıkarmak kârlı ama fiyatlar eski haline gelirse, astarı yüzünden pahalı bir iş haline de gelebilir.

        Tabii yine de çıkarmak lazım, o ayrı ama bu gazı evlere kimse bedava veremez.

        Öyle bazı salakları dinleyip gazı sonuna kadar falan açmayın.

        Yerli ve milli de olsa bu gaz bırakın bedava olmayı, pek ucuz da olmayacak.

        Onu da bilin.

        Murat Çeçen: Tahkime gitmedik, devleti bekliyoruz

        Murat Çeçen: Tahkime gitmedik, devleti bekliyoruz
        0:00 / 0:00

        Akkuyu Nükleer ile ilgili dünkü yazım üzerine Murat Çeçen aradı.

        Rosatom’un İçtaş’ı devre dışı bırakması halinde, Türk şirketinin hiçbir şey yapmadan tahkimden en az 650 milyon dolar alır cümlesine takılmış.

        “Şu an için tahkime gitme durumumuz yok. Devletimizin kararını bekliyoruz ve bu durumun düzeleceğini umuyoruz. Ama tahkime gidersek de 650 milyon dolar değil belki 3 milyar dolar alırız. Bunu şimdiden kimse bilemez” dedi.

        Çeçen’e göre Akkuyu sözleşmesi çok sağlam bir sözleşmeydi ve Türkiye’ye teknoloji transferi şartı kesindi.

        “Şu anda Akkuyu’da iş durmuş vaziyette. Sahadaki 25 bin işçinin yüzde 80’i bizim. Biz durunca her şey durdu” dedi.

        “Şu anda hiçbir şey yapmıyor musunuz?” diye sordum.

        “Hiçbir şey yapmıyoruz. Rosatom’un kararını bekliyoruz. Yaratılan havaya göre sanki bir orada kafamıza göre iş yapıyorduk. Yok öyle bir şey. Rusya’nın kamu ihale kurumu benzeri bir kurumu var. Maliyetler, harcamalar, kalite kontrolü hepsi oradan geçiyordu. Her şey usulüne, sözleşmelere uygundu. Şunu da herkes bilsin, biz orada taşeron değiliz. Ana müteahhitiz. Bizim taşeronlarımız var. Ve şu anda her şey durmuş vaziyette.”

        “Peki ne zamana kadar?” diyorum.

        Murat Çeçen “Cumhurbaşkanımız devrede. Sizin yazdığınız diyaloglara ben hakim değilim. Bilmiyorum, duymadım. Ama bu Rusların tavrı ile değil 1 hafta çok daha fazlası kaybediliyor. Biz devletimizin kararını bekliyoruz. İşe yeniden başlamayı bekliyoruz. Mümkün olan en yüksek teknoloji transferini yaptırmakta da kararlıyız. Biz devletimizin kararına tabiyiz. Tabii bir süremiz var. Bu süre sonunda baktık olmadı Tahkim’e gideceğiz. Hazırlıklarımızı yaptık, yapıyoruz. Ama şu an için beklemedeyiz” dedi.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İnsanların hayatı üzerinde deney yapmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar