Bekledim.
Kim ne diyecek, kim ne yapacak göreyim istedim.
Yanılmak istedim belki de.
Ummadığım kadar karakterli duruşlar bekledim.
Yanılmışım.
Birkaç doğru düzgün sanatçının açık beyanatı, Funda Arar ve Derya Uluğ’un “Madem öyle biz de çıkmayız konsere” diyerek aslanlar gibi duruşu dışında ne bir kurumsal tepki ne bir hakiki destek kimseden.
Meslek kuruluşlarından, müzik festivalleri düzenleyen kültür ve sanat vakıflarından hiçbir açıklama falan yok.
Bahsettiğim konuyu anladınız herhalde.
Melek Mosso’nun Isparta’da verilecek konserden “ahlaki nedenlerden” çıkarılmasından bahsediyorum.
Melek Mosso’yu tanır mısınız bilmem.
Asıl adı Melek Davarcı’dır.
Kendini sokak şarkıcısı olarak tanımlar.
Çocuk yaşta Denizli’de belediye konservatuarında türkü eğitimi ile müziğe başladı.
Sanat lisesini bitirdi.
Adnan Menderes Üniversitesi’nde müzik öğretmenliği okudu.
Vapurlarda şarkı söyleyerek başladı.
Sonra ünlü oldu.
İnternette rekorlar kırdı.
Edebiyle, insanlığı ile şarkı söyledi hep.
Nereden mi biliyorum?
Çünkü programıma konuk oldu.
Sadece sevdiğim ya da sevmem muhtemel insanları çağırdığım Bire Bir’e geldi.
Biliyor ama tanımıyordum. Orada tanıdım.
İşte bu kızın konserini iptal etti belediye.
Muhafazakar baskıdan.
Kadına karşı şiddete hayır dediği için, İstanbul Sözleşmesi’nden yana olduğu için.
Yoksa erkek dergilerine çıplak poz verdiğinden, ya da sözde muhafazakar ahlaka mugayir işler yaptığından değil.
Zaten onları yapsaydı hiç sorun olmazdı.
Sözde muhafazakarlarımızı, çocuk tacizcileri, yurtlardaki çocuklara kız erkek ayırt etmeden edilen tecavüzler, badeci şeyhler, çocukların gönderildiği kurslardaki rezil hocalar nasıl ki rahatsız etmiyorsa o da etmezdi.
Ama Mosso’nun kadınları şiddete karşı koruyan, kadınlık onurunu muhafaza etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden ya da kadın haklarından yana tavrı rahatsız etti yalancı, sahtekar, sözde muhafazakarları.
Ve Melek Mosso’nun çıkarılmadığı ve onunla “insani” dayanışma için Funda Arar ve Derya Uluğ’un çıkmayı reddettiği sahneye Seda Sayan çıkacakmış.
Seda Abla tavrı ile meşhur Seda Sayan böyle bir şeyi nasıl kabul etti anlamak mümkün değil.
Ama kabul etti ise demek ki yakışmış.
Tabii bir de Saadet ve Yeniden Refah gibi partilerin tavrını merak ediyorum.
Hani özgürlükçü muhafazakarlık, yaşam tarzlarına saygı falan, baskıdan uzak demokratik bir rejim falan diyorlardı ya.
Bu meselede ne düşündüklerini pek öğrenemedik.
Demek ki bu işler sosyal medyada hoş, keyifli muhalif videolar paylaşmakla olmuyor.
Gerçek hayat dayatınca boyalar, pullar dökülüyor.
Üç beş sahte muhafazakarın oyu için herkes sus pus oluyor.
Beni de en çok bu delirtiyor.
Gerçek edepliye, gerçek muhafazakara hiçbir lafım yok.
Ama bu sahtekarlara.
Gerçekten katlanamıyorum.