Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün gece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Ekrem İmamoğlu döneminde ihdas edilen “Belediye Başkan Sözcülüğü” makamının ortadan kaldırıldığı yolunda bir haber yayıldı.

        Ancak ne belediye sözcüsü ne de belediye başkanının kendisini bu haberi ne doğruladı ne de yalanladı.

        Dedikodu sabaha kadar sürdü, biz de Teke Tek’te bu soruya yanıt aradık kısa süreyle de olsa.

        Bir yanıt verilmedi.

        Sonra sabah saatlerinde ortaya çıktı ki, evet bu makam ilga edilmiş.

        Makamın sahibi kişi başka görevlere kaydırılmış.

        Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu makamdan rahatsız olduğu uzun zamandır biliniyordu.

        Murat Ongun için böyle İBB’de asla varolmamış böyle bir makamın icat edilmesi, sözcünün çeşitli yönetim kurullarına atanması parti içinde çok eleştirildi.

        Uzunca bir zaman önce İmamoğlu bu konu ile ilgili, en üst düzeyde uyarıldı.

        Ancak dinlemedi.

        Bu uyarılar düşük tonda da olsa birkaç kez tekrarlandı.

        Kulak asılmadı.

        İstanbul kar altındayken İsviçre’deki kayak tatili yaptığının ortaya çıkması parti içinde çok eleştirildi. Partiyi yıprattığı söylenip bir kez daha uyarıldı.

        İmamoğlu yine dinlemedi.

        Ama Doğu Karadeniz gezisindeki meşhur fotoğraf sonrası “üç beş çapulcu” şeklinde algılanan meydan okuması genel merkezin sabrını taşırdı.

        REKLAM

        Ve parti ile İBB Başkanı restleşti.

        Sonunda Ongun kaldı ama makam gitti.

        Genel merkezi rahatsız eden Murat Ongun’un adı değil, İmamoğlu’nun AK Parti üslubu ile hareket etmesiydi.

        Nitekim sözcülük makamının ihdası da, ilgası da, makamın gidip kişinin kalması da genel merkezi halkı çıkardı.

        İktidar partisi üslubu ile oldu.

        Sizce de öyle değil mi!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Yerimiz sabit

        Yerimiz sabit
        0:00 / 0:00

        Gerçekten işimiz zor.

        Her şeyle mücadele edilir de, küstah aptallık ve cahillikle mücadele çok zor.

        Dün sosyal medya üzerinden, belirli bir yerden yönlendirildiği aşikar bir troll grubu, “Altaylı fikir değiştirdi” diye yazmaya başladılar.

        Benim 2013 yılında, Gezi olaylarının tam göbeğinde Başbakan Erdoğan ile yaptığım program üzerinden.

        O programda Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nın kapatılacağını anlatırken önce buranın kapatılmasının doğru olup olmadığını konuşuyoruz.

        Sonra Erdoğan bunun kararının artık verildiğini söyleyince, İstanbul’un arazi rantı en yüksek bölgelerinden birinde, Yeşilköy, Ataköy, Florya arasında yer alan 13 milyon metrekarelik bu arazinin konut alanına, rant alanına çevrilmemesini, yeşil olarak kalması gerektiğini söylüyorum.

        Başbakan Erdoğan da Atatürk Havalimanı’nın arazisinin yeşil alan olarak korunacağını, buraya inşaat izni verilmesinin söz konusu olmadığını söylüyor.

        Ben de bu konuda söz vermesini istiyorum.

        O da “Söz” diyor.

        Ben de teşekkür ediyorum.

        Bugün ne diyorsam o gün de aynı şeyi söylüyorum.

        Bugün de inşaat yapılsın demiyorum, park yapılmasın da demiyorum.

        Dediğim şu.

        Millet bahçesi yapın ama pistleri yok etmeyin, gün gelir lazım olur.

        Deprem olur, savaş olur, geçen sene olduğu gibi kar olur, İstanbul’da bakanlar özel uçaklarını indirecek yer bulamaz. Pistleri koruyun diyorum.

        REKLAM

        O gün de orayı ranttan, açgözlü müteahhitlerden, TOKİ’den korumaya çalışıyorum, bugün de.

        Ve o programda Atatürk Kültür Merkezi’nin de yıkılacağını söyleyen Başbakan Erdoğan’a “Atatürk Havalimanı kapanıyor, Atatürk Kültür Merkezi yıkılıyor. Atatürk adından mı rahatsız oluyorsunuz?” diye soruyorum.

        O da şu yanıtı veriyor: “Atatürk Kültür Merkezi aynı yerde çok daha modern bir bina olarak yapılacak. Ve adı yine Atatürk Kültür Merkezi olacak”

        O programda Çamlıca’ya yapılacak caminin 500 yıllık bir Sinan taklidi olmaması gerektiğini, modern Cumhuriyet dönemi Türk-İslam mimarisini yansıtacak yepyeni bir üslupta yapılmasının iyi olacağını söylüyorum ve bunun için uluslararası bir yarışma öneriyorum.

        Keza Atatürk Kültür Merkezi için de Bilbao’daki Guggenheim Müzesi gibi kendi bir sanat eseri olacak bir bina yapılmasının iyi olacağını anlatıyorum.

        Zaha Hadid adını veriyorum, Başbakan Zaha Hadid’in Bakü’de yaptığı binayı gördüğünü ama beğenmediğini söylüyor.

        Ve programın sonunda Başbakan Erdoğan’a içinde dünyanın en iyi opera binalarının yer aldığı Ahmet Ertuğ’un “Palaces of the Music” adlı kitabını hediye ediyorum.

        Yani anlayacağınız arkadaşlar, bizim yerimiz sabittir.

        Tonumuz değişir ama durduğumuz yer, hayata baktığımız yer değişmez.

        Sizin gibi ordan oraya dönmeyiz.

        Biz sabitiz, siz müteharrik...

        Ölçülü karşı çıkın da manevra alanınız olsun

        Ölçülü karşı çıkın da manevra alanınız olsun
        0:00 / 0:00

        İsveç ve Finlandiya NATO üyeliği için resmen başvurdu.

        Bu üyelikleri açıkça karşı çıkan iki ülke var.

        Türkiye ve Hırvatistan.

        Macaristan’da Orban yönetiminin de çok sıcak bakmadığı sır değil.

        Yani tek karşı olan biz değiliz.

        Ama Batı medyası ve anti Türkiye lobileri tek engeli Türkiye gibi göstermekten hoşlanıyorlar.

        Ben kendi adıma İsveç’in üyeliğine karşı çıkılmasını doğru buluyorum.

        Ancak iktidar yanlısı kalemlere bir tavsiyem var.

        Bizim için sıkıntı değil ama siz ölçülü karşı çıkın.

        Daha önce Rasmussen’in genel sekreterliğine, İsrail’in üyeliğine falan da karşı çıkan iktidarımız sonra buralarda ışık hızıyla geri adım atmıştı.

        Niye attığını da anlayamamıştık.

        O yüzden kendinizi fazla rezil etmeyecek kadar karşı çıkın.

        Yoksa yarın öbür gün Rahip Brunson gibi, Deniz Yücel gibi yeni NATO üyelerini kucağınızda buluverirsiniz.

        Biliyorum, dönmekte çok sıkıntınız yok ama en azından çoluk çocuğunuzu zora sokmayın.

        Operasyon

        Operasyon
        0:00 / 0:00

        Hükümet yanlısı medya, “Kadıköy Belediyesi’ne operasyon” haberleri ile dolup taşıyor.

        Haber doğru.

        Belediye’de yolsuzluk yaptığı iddia edilen bir gruba karşı savcılığın yaptığı bir operasyon var.

        Ancak yazılmayan şu.

        Bu operasyonu başlatan Kadıköy Belediyesi’nin kendisi.

        Kadıköy Belediye Başkanı, bazı çalışanlarının yolsuzluk yapmış olabileceği iddiası ile savcılığa suç duyurusunda bulunuyor, operasyon böyle başlıyor.

        Bilinmesinde fayda var.

        Erken söyleyeyim de

        Erken söyleyeyim de
        0:00 / 0:00

        Sevgili okurlar, bir ufak duyuru yapayım da sonra saçma sapan spekülasyonlar olmasın.

        Haziran ayı boyunca televizyon programı yapmayacağım.

        1 ay süre ile tatilde olacağım.

        Yok program yaptırılmıyor, yok ara vermeye zorlandı yok şu yok bu gibi zırvalıklar olmasın lütfen.

        6 ay önceden Habertürk yönetimine haber verdim ve 1 ay yokum dedim.

        Sağ olsunlar onlar da tamam dediler.

        Yurt dışında olacağım.

        Türkiye’de tatil pahalı olduğu için, Bodrum’da 1 hafta tatil fiyatına yurt dışında, küçük ve ucuz bir kasabada 1 ay tatil yapacağım.

        Yazılarımı elimden geldiğince aksatmamaya çalışırım ama Haziran ayın boyunca televizyonda yokum.

        Bilginize.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Kötülere iyi, iyilere kötü davranmadığımız zaman.

        Gördüğüm en ayıplı yargı kararı…

        Gördüğüm en ayıplı yargı kararı…
        0:00 / 0:00

        Yazarken elim utanıyor elim.

        O kadar ahlaksız, o kadar edepsizce bir durum.

        Açık söyleyeyim, önce ''Yok canım böyle bir karar olamaz'' dedim ve Fevzi Çakır'a sordum.

        Öyle ki, eğer doğru ise bu kararı veren Yargıtay dairesinin toptan lağvedilmesini gerektirecek bir durumdu.

        Ve ne yazık ki... Haber doğru idi, böyle bir karar vardı.

        Akıl alır gibi değil.

        Mersin’de bir o... 4,5 yıl boyunca kendi öz kızına tecavüz ediyor.

        Kızı hamile bırakıyor.

        Olay ortaya çıkıyor.

        Yargılanıyor.

        Yerel mahkeme …’na 30 yıl hapis cezası veriyor.

        … mahkemeye kızıyla çekilmiş fotoğraflarını sunuyor ve “Rızası vardı” diyor.

        Mahkeme haklı olarak, “Baba kızın fotoğrafı delil olmaz. Böyle bir durumda rızadan söz edilemez” diyor.

        …’na 30 yıl cezayı çakıyor.

        Az ama hiç yoktan iyi.

        …’nun avukatları kararı Yargıtay’a taşıyorlar.

        Yargıtay’da ilgili daire dosyayı inceliyor.

        Baba olacak. …’nun kızıyla samimi fotoğraflarını delil olarak kabul ediyor, bu fotoğraflara dayanarak çocuğun rızası olduğuna karar veriyor ve …’nu tahliye ediyor.

        Bakın adam “Böyle bir olay yok, yalan, iftira” falan demiyor.

        Rızası vardı diyor ve Yargıtay bunu kabul ediyor.

        REKLAM

        Ben ömrü hayatımda bundan daha iğrenç bir savunma ve bu savunmayı kabul ederek tahliye eden daha utanç verici bir yargı kararı görmedim.

        Eminim bir daha da bu kadarını bir karar görmem.

        Acaba muhafazakar iktidarımız bu kararla ilgili ne düşünüyor?

        Çünkü Aile Bakanlığımız bu davaya müdahil idi.

        Davanın Yargıtay’a taşınıp sanık lehine bozulmasında ve tahliyesinde muhtemelen onların da, istemeden de olsa, payı var.

        Kendisi de hukukçu olan Bakan’ın bu kararı öyle veya böyle kabullenemeyeceğini tahmin ediyorum.

        Doğrusu merak ediyorum.

        Ve bu kararda kimin dahli var ise bildiğim tüm bedduaları ediyorum.

        Diğer Yazılar