Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üç gün babalar kızlar tatili yapalım dedik burnumuzdan getirdiniz.

        Şaka bir yana üç gündür yazmadım.

        Çok yakın bir arkadaşım ve ben çok yakın arkadaş olan kızlarımızla üç gün tatil yapalım dedik, yakın çevremden bile “Ne oldu, niye yazmıyorsun, bir sorun mu var” mesajları yağdı.

        Oysa çarşamba gecesi Bloomberg HT’deki programımda önümüzdeki birkaç gün yazmayabilirim dediğim halde.

        Ne yazık ki, Türkiye’de medyanın halini de anlatıyor bu mesajlar.

        Bağımsız, tarafsız bir gazetecinin kaleminin her an kırılabileceğinden korkuyor okurlar.

        Merak etmeyin böyle bir şey yok.

        Habertürk ile hiçbir sorun yaşamıyoruz.

        Buradaki bağımsızlığımı, özgürlüğümü bana sağlayabilecek hiçbir mecra yok ortalıkta.

        Buna en muhalif zannettikleriniz de dahil.

        Bir şeylere kızıp, yazmayı bırakmam ise söz konusu değil.

        O şeyleri takmamayı öğrendim.

        Sürü halinde gezseler de ateş olsalar cirimleri kadar yer yakabileceklerini siz de, ben de ve en önemlisi kendileri de biliyorlar. Hatta bir cirimleri olmadığının da en iyi onlar farkında.

        Yok hükmündeki o şeylere kızıp, çok sevdiğim işimi bırakmaya hiç niyetim yok.

        Onlar yokken de yazıyordum, onlar tekrar yok oldukları zaman da yazmaya devam edeceğim inşallah.

        Yani anlayacağınız sizden ricam, iki gün kafa izni yapınca paniklemeyin.

        Eğer bir gün yazmayacak olursam, o günü sizinle paylaşırım.

        Hani bazıları diyor ya, “Durmak yok yola devam”.

        Bende de durum bu.

        Hadi kaldığımız yerden devam edelim.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Bulamazsınız

        Bulamazsınız
        0:00 / 0:00

        Geçen hafta ortasında, yeni atanan bir “Bakan”a bir de “Bakan Yardımcısı" atandı.

        Bu atamadan sonra ortalık biraz karıştı.

        Çünkü yeni atanan Bakan Yardımcısı'nın fotoğraf arşivinden, FETÖ terör örgütünün elebaşı Fetullah Gülen ile verilmiş bir “Mutluluk Pozu” çıktı.

        Muhalefeti sürekli olarak FETÖ’cülükle suçlayan iktidar yanlısı kalemlerden bu fotoğrafla ilgili elbette ki, çıt bile çıkmadı.

        Bu ilişkiyi görmezden geldiler.

        Muhalif kalemler ise bu fotoğraf ile ilgili ağızlarına geleni söylediler.

        Bendeniz ise bu duruma sessiz kaldım.

        Sessiz kalmaya da devam edeceğim.

        Çünkü devlette FETÖ ile mücadelenin sona erdiğini ben 2020 yılının yazında zaten söylemiştim.

        Bu kanaatime gerekçe olarak da Türk futbolundaki gelişmeleri göstermiş ve bunun işaret olduğunu, bundan böyle bir mücadeleden söz edilemeyeceğini belirtmiştim.

        Çünkü oradaki ilişkiler, bürokrasi ve başka noktalardaki ilişkilerden çok daha net, çok daha belirgin, çok daha bildikti.

        Bu kadar aleni bir yerde FETÖ ile mücadele sona erdiyse ve her yere eski Fetullahçılar getiriliyorsa, aleni olmayan karanlık yerlerde FETÖ ile mücadele edildiğini zannetmek çok büyük bir safdillik olurdu.

        Üstelik de, geçmişinde gönülden ve zorunlu bir FETÖ bağlantısı olmayan bir AK Partili bulmak da kolay bir iş değil.

        Kimi getirseler, arşivinden bir fotoğraf illa çıkar.

        Fotoğraf çıkmazsa sosyal medya mesajı ve övgüsü garanti çıkar.

        Tutarlı sahur

        Tutarlı sahur
        0:00 / 0:00

        Yokluğumda tartışılan bir diğer mesele ise bir sahur yemeği oldu.

        İktidar partisinin gençlik kolları, eğlenceli bir sahur düzenlemiş.

        Eleştiriler ise “Millet aç gezerken böyle sahur mu olur, iktidar partisi nasıl olur da böyle bir sahur yapar” yönünde.

        İyi de, iktidar partisi Türkiye’de bir ekonomik sorun olduğunu ve milletin aç gezdiğini zaten kabul etmiyor ki.

        İktidara göre, milletin keyfi yerinde, ülkede yatağa aç giren yok, ekonomi tıkırında, düşüş tarihi sürekli ötelense de enflasyon da sonunda düşecek ve düşmese bile ortada sorun yok.

        Hatta durum o kadar iyi ki, gençler sahurda yedikleri menemene sucuk bile katabiliyorlar.

        Ülkede bir ekonomik sorun olmadığına, herkesin keyfinin yerinde olduğuna ve halkın tamamının iyi bir sahur yapıp, şahane bir iftar açabildiğine inanan bir partinin, kendi düzenlediği sahurda mütevazı davranması ve “gariban işi” bir sahur yapması tabii ki beklenemezdi.

        Bu yüzden AK Parti Gençlik Kolları’nın şatafatlı sahuru parti duruşu ile tutarlıdır.

        Otomobil sucuk oldu

        Otomobil sucuk oldu
        0:00 / 0:00

        Birkaç yıl öncesine kadar iktidar sözcüleri ve liderleri, ülkeyi zenginleştirdiklerini, ekonominin iyi yönetildiğini ve halkın refahının arttığını göstermek için örnek verecekleri zaman beyaz eşyadan, buzdolabından, çamaşır, bulaşık makinesinden bahseder hatta zenginliğin hangi boyuta ulaştığını göstermek için “Her evin önünde iki otomobil var” derlerdi.

        Buzdolabı ve çamaşır makinası AK Parti öncesinde de vardı ama otomobil konusunda haklılardı.

        AK Parti döneminde 4 katına çıkan dış borcun bir bölümünü kapı önüne park etmiş olmamız önemli değildi.

        Sonuçta halkın refahı ve keyfi yerindeydi.

        Bugün ise artan refahın göstergesi farklılaştı.

        Evin önündeki iki otomobilin yerini, mutfaktaki iki kangal sucuk aldı.

        Dün otomobili olan zengindi, bugün sucuğu olan zengin.

        Sucuğu alabilenin keyfi yerinde.

        Yani tam anlamıyla, “Nereden nereye”.

        Otomobilin gösterge olduğu günlerden, sucuğun gösterge olduğu günlere.

        Ve aslında Mahir Ünal, ekonominin durumunu çok iyi özetledi.

        Siz ise boşu boşuna adama kızdınız.

        Herhalde atların sucuk olmasına alışmıştınız ama otomobilin sucuk olmasına şaşırdınız.

        Yemin etse başı ağrımaz

        Yemin etse başı ağrımaz
        0:00 / 0:00

        Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, “20 yılda yapılan 153 milyar avroluk yatırımın 33,6 milyar avroluk bölümü Kamu Özel İşbirliği ile yapıldı” dedikten sonra eklemiş.

        “Yatırım aşamasında devletten tek kuruş çıkmıyor.”

        Karaismailoğlu’nun açıklaması aslında çok ışık tutucu.

        Kamu Özel İşbirliği ile ilgili yapılan yatırım tutarı 33,6 milyar avro imiş.

        Bunu ilk kez bu kadar açık duyduk.

        Doğrusu biz çok daha fazla zannediyorduk.

        Bakan Karaismailoğlu’nun da söylediği gibi yatırım aşamasında bu işler için devletten tek kuruş çıkmıyor.

        Devlet sadece bu işi yapacak olanların alacağı krediye kefil oluyor.

        Yani işi alanlar, işi beceremezse, aldıkları krediyi devlet geri ödeyecek.

        Ancak işi becermemeleri çok zor çünkü zaten devlet bu firmalara kullanılsa da, kullanılmasa da yapılan yollar, köprüler, havalimanları için ödeme garantisi veriyor.

        Ve devletin bu işleri yapan müteahhit firmalara verdiği garanti geri ödeme tutarı Prof. Uğur Emek’in yalanlanmayan hesaplamalarına göre 157 milyar dolar.

        Yani 144,5 milyar avro.

        Bu projeleri yapan müteahhitler koydukları 33,6 milyar avroya karşılık, 144,5 milyar avro alacaklar.

        Yani Bakan Bey’in dediği son derece doğru. Hatta yemin etse başı ağrımaz. Gerçekten de yatırım aşamasında devletten tek kuruş çıkmıyor.

        Ama sonrası bir felakete dönüşüyor.

        Çıkmayan 33,6'nın yerine devletten ve milletten çıkacak para 144,5 milyar avro oluveriyor.

        O da en azından.

        Enflasyona göre bu miktar daha da artacak.

        Muhtemelen 200 milyara yaklaşacak.

        Ne dersiniz?

        Sizce bu iş doğru bir iş mi!

        Umarım yanlış duyumdur

        Umarım yanlış duyumdur
        0:00 / 0:00

        Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın çıkarılacağı iddiası, pek de güvenilir olmayan bir kaynak tarafından kesinmiş gibi açıklanmış olsa da, epey bir gürültü yaptı.

        Zaten epeyce bir zamandır Haşim Kılıç'ın da, mevcut Başkan'ın da adı geçiyordu.

        Her iki ismin de ortak özelliği Abdullah Gül ekolüne yakınlığı.

        Muhtemelen Gül'ü aday yaptırtmayı beceremeyenler, şimdi bunun üzerine çalışıyorlar.

        Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir şey yapacak kadar ilkelerinden sapmış mı göreceğiz.

        Eğer böyle bir şey olursa biliniz ki, CHP artık Türkiye'den yönetilen bir parti olmaktan çıkmıştır.

        Ama böyle bir hata yapacaklarını zannetmiyorum.

        Hala bir nebze de olsa akıl, hala bir nebze de olsa kurucu değerlere saygı kaldığını ummak istiyorum.

        Bu konu ile ilgili görüşlerimi yazmayı ise şimdilik yarına bırakıyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sürekli olarak ehveni şeri tercih etmek zorunda kalmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar