Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün “Göçmenler kalıcı hale geldiği için Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediğini görmek istiyorsanız Taksim’den Tünel’e doğru yürüyün” dedim.

Okurlardan şöyle bir tepki geldi, “İstanbul’da yaşamayanlar ne yapsın.”

Aslında Hatay, Antep, Kilis, Urfa gibi illerimizde de gözlem yapmak mümkün ama bu kentlerdeki oranlar çok daha yüksek olduğu için abartılı bir gözlem olmasını istemem.

Keza İstanbul’da da Fatih’in artık “Küçük Suriye” olduğunu TRT bile söylediği için ya da Beylikdüzü gibi bölgelerde sıkı bir gettolaşma yaşandığı için orası da sui misal olarak görünebilir.

Bu nedenle Taksim ve İstiklal Caddesi dedim.

Ama madem siz gelemiyorsunuz, ben size anlatayım biraz.

Aslında Talimhane’den başlamak lazım belki de…

Birkaç yıl öncesine kadar, her ulustan turistin bulunduğu, Talimhane’de artık sadece Araplar var.

Ve onlara hizmet eden Suriyeliler.

Turist taşıyan Vito’ların sürücüleri de Suriyeli, bu minibüslerin sahiplerinin büyük bölümü de.

Bölgedeki İtalyan lokantaları, Meksika lokantaları, dünya mutfağından farklı lezzetlerin bulunduğu bölgede, artık sadece kebapçılar ve nargile kafeler mevcut.

Buralarda çalışanların da büyük bölümü Suriyeli kökenli. Türkçe hala geçerli bir lisan ama pek kullanan yok.

Akşam saatlerinde ise gece kulüpleri açılıyor.

Buralarda çalışanların büyük bölümü, müşterilerin tamamı güneyimizdeki ülkelerden.

Seks işçileri de Kuzey Afrika ve bazı Doğu Akdeniz ülkelerinden.

Gece olunca Türkçe artık geçerli bir lisan değil.

Taksim Meydanı, tamamen Arap dolu.

Aralarından metroya gitmeye çalışan, kalabalığın arasından bir an önce sıyrılıp işine gücüne ya da evine barkına gitmeye çabalayan Türkler var ama meydana yayılıp, orada vakit geçirenlerin neredeyse tamamı Arapça konuşuyor.

Güvercinleri kovalayıp, tekmeleyen çocuklar, selfie yapan kızlar, kızları kesen oğlanlar tamamı Suriye kökenli.

Gece ise meydana oturup, çekirdek yiyenler sayesinde sabaha tüm meydan bir çekirdek kabuğu çölü gibi oluyor.

İstiklal Caddesi’ne girince durum daha vahim bir hal alıyor.

Arap damak zevkine göre evrilmiş Türk lokantaları, kebapçılar, bol miktarda tatlıcı, helvacı.

Arada genelde Araplara yönelik ürünlerin sergilendiği mağazalar.

Tabelalar bile ye Arap alfabesi ile yazılmış. En iyi olasılıkla iki alfabeli.

Sağda solda kaldırımlarda müzik yapıp, para toplayan müzisyenler ya da müzik grupları var.

Onların da tamamına yakını Arap.

Caddedeki kiliselere girip çıkanların büyük bölümü ise Afrika kökenli göçmenler.

Bazı Ortodoks kiliselerinde ise şimdilerde sayıları artan Slav misafirler göze çarpıyor ama sayıları çok değil.

Pazar günleri ise caddede siyahi oranı çok artıyor.

Mümkün olan en temiz giysilerini kuşanmış, Afrikalılar kiliselere akın ediyor.

Türkler, özellikle de genç Türkler de az değil ama Arapların arasında göze çarpmadan geçiyorlar caddeden.

Ama eğer sarışınlarsa şansları çok az. Suriyeliler, sarışın açık tenli kadınlara Uzaylı muamelesi yapıyor, bakışlarıyla taciz ediyorlar.

Tünele doğru Suriyeli yoğunluğu azalıyor ama asla yüzde 50’nin altına düşmüyor.

Uzunca bir zamandır güvenli bir yer haline gelmiş olan Beyoğlu’nun arka sokaklarında ise artık Suriyeli çeteler hakim.

Youtuber Oğuzhan Uğur’un anlattığı türden Suriyeli gruplar arka sokakları ele geçirmiş vaziyette.

Başka bir kültür, başka bir ülke gibi.

Özetle anlatılabilecek olan bu kadar.

Umarım geleceğimiz gözünüzde canlanmıştır.

Çünkü hepimizi bekleyen bu.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar