Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çoluk çocuğa yurt adı altında çalışan tarikat evlerinde taciz, tecavüz edince kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Buralarda baskı sonucu çocuklar intihar edince kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Aynı yerlerde 18 yaşında çocukların kafası kesilip, deccali öldürdüm çığlıkları atılınca kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Cinci hoca kadın erkek, karı koca demeden önüne geleni becerince kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Şeyh hazretleri tarikatta kim var kim yok, cinsiyet ayırmadan badeleyince kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Hırsızlık, yolsuzluk, sözde inandıkları dinde yasak ve ayıp olan her türlü rezillik alıp yürüyünce kendini muhafazakarların sözcüsü zannedenlerden tepki yok…

        Ama bir kadın sanatçı 5 yıl önce yayınlanmış bir şarkısında Adem ile Havva’ya cahil dedi diye ortalık yıkılıyor.

        Neymiş, değerlerimiz ayaklar altına alınmış.

        Yukarıda saydığım onca olayda muhafazakarlar değerlerin içine ederken çıtınız çıkmıyor da, bir şarkı sözündeki teşbihten mi gocunuyorsunuz be utanmazlar.

        Çocuk tacizi, tecavüz, tarikat içi sapık ilişkiler, gençleri intihara sürüklemek, hırsızlık, yolsuzluk, rezillik gırtlağa kadar gelmiş, bunlar muhafazakar değerlere zarar vermiyor olsa gerek ki çıtınız çıkmıyor.

        REKLAM

        Ama eski bir şarkının sözlerinden 5 yıl sonra kıyamet kopuyor.

        Herhalde ilk saydıklarım sizin muhafazakar değer diye yutturmaya çalıştığınız değerlere uygun olmalı ki, hiç sesiniz sedanız çıkmıyor.

        Ama bir gerilim, bir kamplaşma ortamı yaratmak söz konusu olunca hemen bir şarkı sözünden saldırıya geçiyorsunuz.

        Size edecek tek bir söz var ama burada yazamam.

        “Ha…” ile başlıyor.

        Çoğul olduğunuz için de “...tiriniz” ile bitiyor.

        Gerçekten “Ha….iniz”

        Bu sözde muhafazakar linç girişimi yetmiyormuş gibi bir başka grup ise bu linçi görüyor ve sessiz kalıyor.

        “Yetmez ama evet derken başına gelecekleri düşünseymiş…”

        Siz de “Ha...”

        Sezen ulan bu Sezen Aksu.

        Bu ülkenin değeri ulan.

        Yüz tane bin tane olan bir şey değil.

        O gün öyle düşünmüş öyle demiş, bugün farklı düşünür böyle der.

        Hepiniz onun şarkıları, onun sözleri ile yaşadınız bu hayatı.

        Kadın “Anıt Eser” olmuş hem de canlı canlı.

        Üç beş çapulcu karşısında ona sahip çıkmayacaksanız da, kime sahip çıkacaksınız…

        Şu kadarını söyleyeyim.

        Hepinizi toplasak hatta yetmez iki ile çarpsak onun da karesini alsak.

        Alayınızın toplamı bir Sezen Aksu kadar iz bırakmamıştır bu ülkede.

        Topunuzu toplasak bir Sezen Aksu etmezsiniz.

        O yüzden gidin siyasi hesaplaşmanızı başka şeyler üzerinden yapın.

        Bu işi Sezen Aksu üzerinden yapamazsınız.

        Küçücük bir kadındır.

        Ama büyük lokmadır.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Bakmayın istifa dediğime

        Bakmayın istifa dediğime
        0:00 / 0:00

        Bunu bir kenara not düşün diye yazıyorum.

        Geçtiğimiz günlerde çok ama çok önemli bir istifa gerçekleşti.

        Türkiye’de son zamanlarda çokça gündeme gelen, hatta zaman zaman çok da eleştirilen bir kurum vardır.

        Bu kurumun başında da sürekli hedef olan bir isim.

        Yeni yılın ilk günlerinde bu kurumun başındaki bu isim bağlı olduğu üst makama istifasını verdi.

        Üst makam da zaten istenilen bu istifayı aldı ve cebine koydu.

        Ne zaman açıklanır, nasıl açıklanır bilmiyorum.

        Ama bu istifa gerçek.

        Bunu önce dedikodu olarak duydum.

        Sonra en “Tepe”deki kaynaklardan teyit ettirdim.

        Ancak henüz işleme koyulmadığı için kurum adını vermiyorum.

        Bu istifanın kurumun bu ay göstereceği performansın bağlı olduğu kişi tarafından beğenilip beğenilmemesine bağlı olarak işleme koyulacağını veya koyulmayacağını zannediyorum.

        Tabii siz benim “İstifa” diye yazıp durmama aldanmayın.

        Benimkisi ağız alışkanlığı.

        Yoksa istifa ne mümkün.

        Olsa olsa “Görevden af talebidir.”

        Cehalet kutsanırsa

        Cehalet kutsanırsa
        0:00 / 0:00

        Karadeniz sahil yolunun bazı bölümlerinin sürekli olarak deniz tarafından yutulduğunu, buralarda bitmek tükenmek bilmeyen bir inşaat faaliyeti olduğunu hepimiz biliyoruz.

        Zonguldak yakınlarındaki bir bölüm ise ayrı bir hikaye.

        Dalgalar tarafından üçüncü kez harabeye çevrilen ve kullanılamaz hale gelen yol, 4. kez yapılmış.

        Yeniden kullanıma açılırken de yolu koruması için “kurban” kesilmiş.

        Yahu kardeşim, aynı yolu, aynı yere, aynı mühendislikle aynı şekilde 40 kere yapsan ve 40’ında da kurban kessen bir şey değişmez.

        Allah size kullanın diye akıl, uygulayın diye bilim vermiş.

        Siz bunların ikisini de kullanmıyor, bir hayvanın canından medet umuyorsunuz.

        Kendi akılsızlığınızın cezasını bir hayvancağıza çektiriyorsunuz.

        Yolun yıkılma nedenlerini doğru düzgün tespit edin, o nedenleri ortadan kaldıracak bir mühendislikle yolu gerekiyorsa farklı bir yerden geçecek şekilde ya da yükselterek ya da bilim nasıl gerektiriyorsa öyle yapın.

        Sonra isterseniz yine kurban kesin, istemezseniz kesmeyin o yola hiçbir şey olmaz.

        Ama aynı şekilde yaptıkça memleketteki kendiniz dahil tüm mahlukatı kurban diye verseniz o yol yıkılacak bilginize.

        Tabii şimdi ben bunu yazdım diye türlü saldırıya maruz kalacağım o da ayrı.

        Zaten bu dönem Türkiye’sinin en büyük sorunu bu.

        Cehaletin ve bilime karşı duruşun kutsanması, bilginin ve bilimin ise sürekli olarak karalanması. Ama şunu biliniz ki, cehaleti kutsayıp, bilgiyi ve bilimi karaladıkça sürüneceksiniz.

        Ne yazık ki, bilime inananlar da, sizlerle beraber sürünmek zorunda kalacak.

        Ezcümle sürüneceğiz.

        Bunlar Hakem değil Doğramacı

        Bunlar Hakem değil Doğramacı
        0:00 / 0:00

        Düne kadar Fatih Terim’i eleştiren kim varsa şimdi Terimci oldu ya, gerçekten komik, gerçekten edepsizlik.

        Galatasaray Hatayspor’a yenildi ve Terim övgüleri başladı.

        Zannedersin Terim varken her şey çok iyiydi.

        Oysa Hatayspor karşısında Galatasaray sezonun Marsilya maçından sonraki en iyi futbolunu oynamış.

        Uzun zaman sonra sahada ne yapacağını bilen bir takım görmüşüz.

        Hatay da çok iyi bir top oynayınca ortaya Türkiye’de pek görmediğimiz seyre değer heyecanlı bir futbol çıkmış.

        Maçın sonucunu ise rezil bir hakem dörtlüsü belirlemiş.

        Galatasaray’ın bir penaltısı verilmemiş, kırmızı kartla atılmış olması gereken bir oyuncu Hatayspor’a galibiyeti getiren golü atmış, körlerin bile göreceği kadar Galatasaray’a bariz ofsayttan atılan gol VAR’a rağmen geçerli sayılmış.

        Yeni teknik direktörün hataları yok mu?

        Olmaz mı!

        Süper Lig düzeyinin çok altında olan Aytaç’ı oyuna alması, yetmezmiş gibi bir de adını şimdi dahi bilmediğim bir çocuğu oyuna dahil etmesi büyük hatalar.

        Ama elinde Feghouli yok, Djagne yok, Mustafa Muhammed yok.

        Takım oluşumu zaten kötü ötesi.

        İyi de bu takımı kim kurdu peki!

        Terim değil mi!

        Hadi bir ikisini yönetim Terim’e rağmen aldı diyelim.

        Gerisi!

        Adı da yalandan gençleştirme operasyonu.

        Sanırsın 17-18 yaşında çocuklarla oynuyorlar.

        REKLAM

        Kardeşim 20 yaşını geçmiş adamlarla gençleştirme operasyonu mu olur!

        Bu yapılan olsa olsa beceriksizlik operasyonudur.

        Başında da Terim vardır.

        Ama yine de takımın yenilmesi futbolcular açısından iyi olmuş olabilir.

        Yoksa özellikle Kerem, Terim’in gazabına uğrardı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Sevdiklerimizi utandırmadığımız zaman.

        Kınadığını yapmadan olmaz

        Kınadığını yapmadan olmaz
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yeni otobüs alımı ve yeni bir metro hattının yapımı için kullanacağı krediye Cumhurbaşkanlığı onay vermeyip, yatırım programına almayınca İBB bu iki işi yapamayacak.

        Konun İBB tarafından verilen bilgi bu.

        Beştepe tarafından bir bilgi yok.

        Niye imzalanmadı, İstanbul için yapılacak bu işler niye programa alınmadı bilmiyoruz.

        Eğer konu İBB'nin söylediği gibi geliştiyse, AK Parti bir kez daha geçmişte eleştirdiği bir şeyi, kendisi aynen yapmış oluyor.

        İktidar partisi geçmişte, ilk yıllarında yapacağı her şeyin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından engellendiğini iddia eder ve sürekli olarak Sezer'i suçlardı.

        Şimdi aynı şeyi kendisi İBB'ye karşı yapmış oluyor.

        Ancak şimdi biliyoruz ki, Ahmet Necdet Sezer bazı atamalar dışında iktidardan gelen şeyleri imzalamaktan imtina etmemiş.

        Ve üstelik de AK Parti'nin en az hata yaptığı yıllar galiba Sezer'li yıllarmış.

        Bu arada İBB tarafından da hayli sert açıklamalar geliyor ve ben şaşırıyorum.

        Çünkü Ekrem İmamoğlu'nun adaylığı sırasında Habertürk'e, Didem Arslan'a konuk olduğunda program sonrası "Çok yumuşak bir üslubunuz var. Siyasi ortam gergin ama siz eleştirilerinizde bile çok ölçülü gidiyorsunuz. Bu üslup Türkiye siyasetinde tutar mı, herkes masaya vuran lider arıyor sanki" demiştim.

        O da "Benim üslubum hep bu olacak. Biz uzlaşmacı, kimseye hakaret etmeyen, kamplaşmadan medet ummayan, kırıcı olmayan, saygılı bir üslup içinde olacağız" demişti.

        Aradan hemen hemen 3 yıl geçti.

        Bugün İBB Başkanı ya da onun adına konuşanlar hala aynı üslubu koruyor mu emin değilim!

        Diğer Yazılar