Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Alınan ekonomik önlemler sayesinde stabil hale gelen kurlarda günlük yüzde 5 dalgalanma artık “normal” sayılır hale gelmiş olmalı.

        Pazar günü 10,91'e kadar gerilen dolar kuru, dün 13,29’a kadar çıktı.

        4 günde yüzde 30 artış.

        Bu yükselişin nedeni acaba vatandaşın bir türlü dolarından vazgeçmemesi mi, yoksa Ocak ayında belirlenecek olan Kamu Özel İşbirliği anlaşmalarında fiyatları belirleyen kurun yüksek çıkması için birilerinin döviz alması mı?

        Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hazinesi kaynakları yani bizim vergilerimizle toplanan para KÖİ olarak yapılan projelerin ödemesinde de kullanılıyor.

        Bu projelerin yıllık ödeme bedelleri yabancı para üzerinden TL'ye çevrilerek ödeniyor.

        Her yıl yılbaşında, o yılın ödemelerine esas olacak kur belirleniyor.

        Buna o yabancı paranın o yılki enflasyonu da ekleniyor ve fiyat böylece ortaya çıkıyor.

        Mesela en çok konuşulan proje olan Osmangazi Köprüsü üzerinden hesaplarsak, bu köprünün geçiş ücreti 35 dolar.

        Bu yıl bu ücrete ABD’deki enflasyon kadar zam yapılacak.

        Fiyat yaklaşık 36,5 dolara çıkacak.

        Bunun karşılığında ne kadar TL ödeneceği ise doların Ocak ayındaki değerine göre belirlenecek.

        Yani bu fiyat geçen hafta belirlense idi araç başı geçiş fiyatı 398 TL olacaktı.

        REKLAM

        Dün belirlense idi araç başı geçiş fiyatı 485 TL olacaktı.

        Bu durumda geçen haftaki kura göre yıllık ödeme 5 milyar 372 milyon TL olacakken, dünkü kura göre yıllık ödeme 7 milyar 81 milyon TL olacaktı.

        4 günde oluşan fark 1,8 milyar TL.

        Ocak ayına Allah kerim.

        Dolar o güne kadar ne kadar artarsa ödenecek para o kadar artacak.

        Üstelik sadece Osmangazi Köprüsü için değil, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul-İzmir Otoyolu, Kuzey Ege Otoyolu, Çanakkale Köprüsü bağlantı yolları, benzer şekilde inşa edilen havalimanları ve tabii en büyük paya sahip olan Şehir Hastaneleri için de ödemeler aynı şekilde artacak.

        Toplamda 150 milyar doların farkından söz ediyoruz üç aşağı beş yukarı.

        Dolar kurundaki artışa biraz da bu gözle bakın lütfen.

        Siz bu işleri yapan müteahhitler olsanız ya da o müteahhitlerden bu işleri satın alan yabancı şirketler olsanız doların artması ister misiniz, istemez misiniz!

        Kurlar yükselsin de alacağınız artsın diye elinizden bir şey geliyor olsa yapar mısınız, yapmaz mısınız!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Dünya Bankası'na Limak itirazı

        Dünya Bankası'na Limak itirazı
        0:00 / 0:00

        Dün altayli.fatih adlı instagram hesabıma bir tablo koydum.

        Dünya Bankası verileri ile oluşturulmuş bir tablo.

        Dünya Bankası 2002-2020 yılları arasında dünyada kamudan en çok ihale alan şirketleri sıralamıştı.

        Buna göre ilk sırada Türkiye’den Limak, 2. sırada Brezilya’dan Oderbrecht, 3. sırada Türkiye’den Cengiz İnşaat, 4. sırada Türkiye’den Kolin İnşaat, 7. sırada Türkiye’den Kalyon İnşaat ve 8. sırada Türkiye’den MNG İnşaat vardı.

        Ben bu tabloyu koyduktan sonra Limak'ın patronu Ebru Özdemir bir whatsapp mesajı yolladı.

        Bu tablonun Dünya Bankası tarafından bankanın resmi internet sitesinden Limak'ın itirazları sonucu kaldırıldığını belirtti ve gerekçelerini aktardı.

        Özetlemek gerekirse Limak, bu projelerde yüzde 100 pay sahibi olmadığı, bu projelerin bazılarına sonradan dahil olduğu veya bazılarından çıktığı, kamuya yapılan geri ödemelerin bu hesaba dahil edilmemesi gerektiği gibi gerekçeleri Dünya Bankası Türkiye direktörlüğüne ve Dünya Bankası Grubu’na tek tek anlatmış.

        Uzun görüşmeler ve uğraşlar sonucunda Dünya Bankası yayınladığı bu tabloyu geri çekmiş.

        Diğer Türk müteahhitlerin durumunu ise bilmiyorum.

        Umarım Dünya Bankası düzeltilmiş tabloyu da bir an önce yayınlar.

        REKLAM

        Çünkü bana bu tabloda sadece Limak'ın iddia ettiği gibi fazlalıklar değil, bazı eksikler de varmış gibi geliyor.

        Bence bu tablo Ortaçağ’da kalmış.

        Sanki Rönesans başlamamış gibi.

        5 Aile mi!

        5 Aile mi!
        0:00 / 0:00

        Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin katıldığı son televizyon programında gördük ki, Sayın Bakan da Türkiye’de özellikle bazı gece programlarında yayınlanan komplo teorilerinin etkisinde kalmış.

        Amerikan Merkez Bankası olarak nitelendirilebilecek FED’den söz ederken, “Orası zaten Amerikan devletinin değil 5 ailenin kontrolünde” gibi bir cümle sarfetmiş.

        Programı canlı izleyemediğim için bunu sonradan gördüm.

        Bir Bakan’ın böyle bir cümle kullanmış olmasına inanamadım.

        Çünkü böyle bir şey söz konusu değil.

        FED, 1913 yılında yasayla kurulmuş ve 12 bölgesel, 1 de Merkezi olmak üzere 13 ayrı Merkez bankasının oluşturduğu Avrupalı merkez bankalarından farklı ama tamamı kamuya ait bir kurumdur.

        Sadece Amerikan Kongresi’ne hesap verir.

        Yani FED Başkanı ABD Başkanı’nın “FED Başkanım” diyebileceği bir konumda değildir.

        5 Aile ise ancak Pelin Çift ve Cansu Canan’ın programlarına katılan “Komplo teorisyenlerini” çok dinleyenlerin inanacağı bir palavradır.

        Vahim olan ise Bakan’ın karşısında oturan kişinin “Onu kastediyorsunuz ama o ayrı bir şey tabii” diyerek sanki büyük sırra vakıfmış edası ile sergilediği müthiş cehalettir.

        Ama bu dönemde siyasetçiler genelde cehaletle sohbeti tercih etmektedir.

        Nedenini ben söylemeyeyim.

        Bir günde yüzde 100

        Bir günde yüzde 100
        0:00 / 0:00

        Biz yazmasak Sağlık Bakanlığı 20 bin civarı ile devam edecekti.

        “İnanmıyoruz” deyince lütfedip bir günde ikiye katlıdalar ve COVID 19’da vaka sayısını 40 bine çıkardılar.

        Gerçek sayıyı hiç birimiz bilmiyoruz elbette ama öğrenmek için açıklanan mevcut sayıyı ben diyeyim 7 siz deyin 8 ile çarpın.

        Bugün Türkiye’de günlük vaka sayısı 200 binin altında değil ve olamaz da.

        Tespit edilmiyor olması olmadığı anlamına gelmez ama bana sorarsanız şu anda tüm zamanların en yüksek sayısına ulaşmış olmalıyız.

        Ortalıkta hiçbir önlem olmadığı için, her yer açık, her yer dolu olduğu için, Devlet’in yeni bir kısmi kapanmayı bile kaldıracak gücü kalmadığı için, millet de yeter artık diyerek koyverdiği için vakalar patladı gidiyor.

        Bakanlığın tek yapabildiği ise sayıları saklamak.

        Çevrenize bakın ve siz söyleyin.

        Hiç bu kadar yakınınızda bu kadar yoğun vaka sayısı gördünüz mü!

        Ben kendi adıma görmedim.

        Allahtan aşılılar çoğunlukta olduğu için hastanelere yatan, yoğun bakıma alınan, hayatını kaybedenlerin sayısı vaka sayısına oranla düşük kalıyor.

        Yoksa bugün tek bir hastanede tek bir yatak. Tek bir yoğun bakım yatağı bulamazdınız.

        Bu arada aşı karşıtları da her halde niye aşı aşı diye yırtındığımızı anlamışlardır.

        O inanmadığınız aşılar olmasa idi bugün çok farklı bir felaketin içinde olurduk.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Eninde sonunda adamlığın önemli olduğunu anladığımız zaman.

        Sağlık Bakanı Koca'dan Habertürk'e özel açıklama: İstanbul'da vakalar 10 günde 5 kat arttı

        Sağlık Bakanı Koca'dan Habertürk'e özel açıklama: İstanbul'da vakalar 10 günde 5 kat arttı
        0:00 / 0:00

        Bugünkü yazım üzerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca hemen aradı.

        “Fatih Bey, ben başından beri şeffaf ve net olmaya çalışıyorum. Doğru bilgileri paylaşmak için özen gösteriyorum ama siz bugünkü yazınızla bizi töhmet altında bırakıyorsunuz” diye sitemle başladı.

        Sonra ekledi.

        “Olaya İstanbul özelinde bakarsanız, İstanbul’a bakarak bir değerlendirme yaparsanız haklısınız.”

        Sonra da felaket tablosunu aktardı:

        “İstanbul’a bakarak Türkiye’yi değerlendirmeyin. İstanbul’da artış tam tamına yüzde 500. Şaka gibi ama oran bu. Geçen hafta İstanbul’da günlük vaka sayısı 4 bindi. Bu hafta kaç biliyor musunuz! Tam tamına 20 bin 500. Artış beş katı.

        Eğer İstanbul’daki vaka artış oranı Türkiye genelinde olsaydı bugün en az 100 bin vakadan bahsediyor olurduk. Allahtan bu oran henüz genele yansımadı. Normalde İstanbul Türkiye nüfusunun 5’te biri. Ama toplam vaka sayısının yarısından fazlası İstanbul’da. Tüm vakaların yüzde 52’si İstanbul’da tespit ediliyor. Tam anlamıyla İstanbul patladı diyebiliriz.”

        Bakan Koca’ya bunun nedenlerini sordum.

        En önemli nerden olan Omicron varyantını gösterdi Bakan.

        “Şu anda İstanbul’da Omircron'a bağlı vakaların oranı çok yüksek. Çünkü İstanbul dışarıya en fazla bağlantısı olan kent. Omicron da Türkiye’ye İstanbul üzerinden girdi. Ve yayıldı.

        REKLAM

        Bakın şaka değil. 10 günde 5 katına, 1 haftada 3,5 katına çıktı İstanbul’daki vaka sayıları.

        Büyük kentlerdeki yükseliş fena.

        Ankara’da da 2 katına çıktı vakalar. Geçen hafta 1200’dü Ankara’nın günlük vaka sayısı. Şimdi 2200.

        Belli ki, 1 hafta sonra Ankara’da patlayacak.

        Sonra tüm Türkiye.

        Günlük vaka sayıları bir süre sonra günlük 60 bin, belki 70 bin olacak.

        Gidişat bunu gösteriyor.

        Tek tesellimiz vaka sayılarındaki artışın hastaneye yatışlara ve yoğun bakımlara ve tabii vefatlara aynı oranda yansımıyor olması.

        Ama bu demek değil ki tedbirsiz davranmak gerek.

        Vatandaş tedirgin olmasın ama tedbirli olsun.

        Bu Omicron'la beraber kişisel tedbirlerin daha da önem kazandığını gömdük.

        Eskiden 1,5 metre mesafe yeterliydi. Omicron ile bu mesafe 3 metreye çıktı belki. Bilmiyoruz kesin.

        Ama kesin bildiğimiz bir şey var, kapalı, havalandırmasız kalabalık ortamlara girilmemesi lazım. Havalandırması olmayan yere gitmesin vatandaşlarımız.”

        Bakan Koca’dan vefat ve yoğun bakımlardaki istatistikleri de sordum.

        “Vefatların yüzde 87’si 60 yaş üzeri kişiler. Toplam vakaların yüzde 16’sı 60 yaş üzeri ama vefatların yüzde 87’si. Tabii sadece yaş değil, yaşa bağlı hastalıklar etkili vefatlarda. Risk grupları daha dikkatli olmalı demek lazım. 60 yaş üzeri iseniz, başka hastalıklarınız da var ise daha da dikkatli olacaksınız, kurallara daha fazla uyacaksınız. Bu kesin. Aşılılarda vefat oranları çok çok daha düşük. Onu da bilmek lazım. Aşı hala en önemli kozumuz.”

        Bakan’a yeni tedbirler olup olmayacağını da sordum.

        “Kendi Bakanlığımız açısından bunların üzerinde çalışıyoruz. Bu akşam saatlerinde İstanbul’a geleceğim ve hastanelerin başhekimlerini toplayıp geniş katılımlı bir toplantı yapacağız. Tedbirleri konuşacağız. Diğer tedbirler ayrı konu.”

        REKLAM

        Bakan Koca telefonu kapatmadan önce yerli aşı Turkovac’a da değinmeden edemedi.

        “İki ayrı çalışma ile acil kullanım onayı aldı. Bunlardan biri 3. Faz çalışması. Diğeri ise rapel doz olarak Sinovac’ın aşısı ile karşılaştırma çalışmasıydı. İkisinde de çok etkili olduğunu kanıtladık” dedi.

        Ben de bu konuyu daha geniş bir biçimde karşılıklı ele almamız gerektiğini, burada sormak istediğim çok soru olduğunu söyledim.

        Yakında Sayın Koca ile bu meseleyi de derinlemesine konuşacağız umarım.

        Diğer Yazılar