Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir tip, Ümit Özdağ’ın Suriye kökenli esnafı ziyaretini Köln’de Zürih’te bir Nazi’nin Türk esnafa “Ülkemden git” demesine benzetmiş.

        Aymazlığın bu kadarı olur.

        Yüz binlerce Türk Almanya’ya Türkiye’de iç çatışma var bahanesi ile sığınmadılar.

        Alman devletinin, o zamanki adıyla Batı Almanya ya da Alman Federal Cumhuriyeti’nin resmi talebi ile o ülkeye işçi olarak gittiler.

        Zamanla bir bölümü o ülkenin vatandaşı oldu.

        İçlerinde mülteci, kaçak göçmen sayısı oransal olarak yok denecek kadar azdır.

        Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerle, Almanya’daki Türkleri kıyaslamak tam bir aymazlıktır.

        Üstelik Almanya’daki Türklerin eğitimi, entegrasyonu için Türkiye ile Almanya yıllardır ortak çaba yürütür.

        Bu ikisini karşılaştırmak, kıyaslamak tam bir aymazlıktır.

        Sonra nereden aklıma geldiyse, bu karşılaştırmayı yapan kişinin kim olduğuna bir bakayım dedim.

        Karşıma çıkan ilk fotoğraf aynı kişinin Fransa’daki Ermeni Soykırım Anıtı’nın önünde Türkiye’yi protesto ettiğini gösteren görüntüler oldu.

        Şaşırdım mı!

        Hayır.

        Bu tipin "sözde" yerli ve millicilerle kol kolagezmesine şaşırmadığım gibi.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Süpür faşizm halısının altına

        Süpür faşizm halısının altına
        0:00 / 0:00

        Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ, İzmir’de bir kuyumcu dükkanına girmiş.

        Dükkan sahibi esnaf Suriyeli bir göçmen.

        Ülkemize Şanlıurfa’dan girmiş anlaşılan.

        Şanlıurfa’dan kuyumculuk yapmak için gerekli belgeleri almış.

        Türk vatandaşlığını da kapmış.

        Kuyumculuk yaptığı için silah ruhsatına da başvurmuş.

        Onu da almış.

        Tüm bunları Ümit Özdağ’ın Suriye kökenli taze vatandaşımızla yaptığı sohbet sayesinde öğreniyoruz.

        Özdağ, bu sohbetin ardından kuyumcuya teşekkür ediyor ve hayırlı işler dileyip dükkandan çıkıyor.

        Fotoğraflarda dükkandaki Arapça yazılar da dikkat çekiyor.

        Bu esnaf ziyareti sonrası Özdağ “faşist" yaftası ile damgalanıyor ve geniş kesimlerin hedefi oluyor.

        Varsa bu işin günahını Özdağ’ın üzerine yükleyelim yüklemesine de, bazı soruları da sormak ayıp mı!

        Soramayacak mıyız?

        - Ülkemizde kaç göçmen olduğunu ve bunların nerelerden geldiğini

        - Kaç göçmenin ülkeye giriş yaptığı ya da kayıtlı olduğu ilden başka bir ilde yaşadığını

        - Bu göçmenlerden kaçına Türk vatandaşlığı verildiğini

        - Vatandaşlık verdiğimiz göçmenlerle ilgili uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan her türlü hakkımızı kaybedip etmediğimizi

        - Oturma, çalışma ve hatta vatandaşlık verdiğimiz bu göçmenlerin ülkelerindeki adli sicillerini bilip bilmediğimizi

        REKLAM

        - Bu göçmenlerin kaçında silah olduğunu, kaçına silah ruhsatı verildiğini

        Öğrenme hakkımız yok mu!

        Ülkemize kontrolsüzce girmiş 7-8 milyon civarında olduğunu zannettiğimiz ama gerçek sayısını asla bilmediğimiz kişilerle ilgili soru sormak ayıp mı!

        Suriye asıllı İzmirli esnafımız artık vatandaşımızdır ve kendisine asla ve kata bir ayrımcılık yapılamaz, yapılmamalıdır.

        Ama göçmen meselesinde durumu bilmek her vatandaşın, en azından bu ülkenin geleceği ile ilgili olarak dertlenen her vatanseverin hakkıdır.

        Sorulmasını istemediğiniz her türlü soruyu “Faşist” suçlamasının altına süpürmektir asıl faşizm.

        Ve sormak isterim, siz bu ülkeyi sokakta mı buldunuz!

        Gençlerle sorununuz bu işte

        Gençlerle sorununuz bu işte
        0:00 / 0:00

        KPSS diye bilinen Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın hiçbir iye yaramadığını, sadece formalite olarak yapıldığını biliyorduk ama bu kadar çarpıcı bir örnekle pek karşılaşmamıştık.

        KPSS’de yüksek puan alan pek çok kişinin atamalarının yapılmadığını, torpille atamalar yapıldığı bilinen bir gerçek olarak uzun zamandır karşımızda duruyordu.

        Ama bir dal birincisinin, üstelik de aynı alanda doktora yapmasına rağmen “sözlü mülakat başarısızlığı” gerekçesiyle bir kez daha elenmesi tüm bu bilinenlere rağmen ağır geldi.

        Gerçi bu bir ilk değil.

        Geçen sene fizik dalı birincisi Deniz Eren Demir, önceki yıl coğrafya alanı birincisi Alpaslan Uysal da sözlü de elenmişlerdi.

        Ama artık işin cılkı çıktı.

        Üç senede üç vaka.

        Herhalde meseleyi biliyorsunuz.

        KPSS’de kendi alanında 1. olan bir genç, iş için girdiği sözlü mülakatta sınav heyeti tarafından eleniyor.

        Gerekçe belli değil.

        Ne yapmış olabilir diye düşünüyorum bulamıyorum.

        Konuşmamış olsa, dili tutulsa bile bir ikinci şans verilir.

        Dilsiz olsa zaten engelli kadrosundan işe alınır.

        Mülakata çıplak falan gitse polise şikayet edilir.

        Vallahi çözemedim.

        Sınav heyetine “nah” falan mı yaptı diye düşünüyorum.

        Öyle birine de benzemiyor.

        Belli ki, sözlü mülakat tam arzu edildiği gibi torpillilerin elenmesini, garibanların ise işe girmesini engellemek maksatlı yapılıyor.

        Ve sonra iktidar “Gençlerle aramızda ne sorun var acaba” diye düşünüyor, gençlerle organizasyonlar yaparak, televizyonlarda gençlerle buluşarak bu sorunu çözeceğini zannediyor.

        Oysa gençlerle aralarındaki sorun çok açık.

        Güven sorunu var, gelecek sorunu var.

        Torpille işe aldığınız her kişiye karşı 100 gence kaybediyorsunuz.

        Çünkü onlara yarınları kaybettiriyorsunuz.

        İnanılmaz

        İnanılmaz
        0:00 / 0:00

        Omicron varyantı hızlı yayılırken, Türkiye, sayıları saklamasına rağmen bu varyantın en hızlı yayıldığı ülkelerden biri oldu.

        Vakalarımızın yarıya yakını Omicron kaynaklı.

        Ve tüm medeni dünya bu varyanta bağlı olarak inanılmaz yüksek vaka sayılarına çıkarken, Türkiye deli beller gibi bellediği vaka sayılarından asla ve kata uzaklaşmıyor.

        Yer yarılsa, gök yıkılsa bizde vakalar 25 bini aşmıyor, 18 binin altına düşmüyor.

        Tüm Avrupa ve ABD salgının başından bu yana gördüğü en yüksek günlük vaka sayılarına çıkarken, Türkiye’de durum stabil.

        Üstelik de hiçbir önlem, hiçbir kısıtlama olmadığı halde.

        Eğer durum gerçekten böyle ise bütün dünyadaki bilim insanların Türkiye’ye akın etmesi ve bu ülkede yaşayanların genetik yapılarını incelemesi gerekiyor.

        Ama durumun bu olmadığını hepimiz biliyoruz.

        Çünkü COVID 19 hiç olmadığı kadar yaygın.

        Ünlüler arasında bile neredeyse COVID olmayan kimse yok bugünlerde.

        Ama Bakanlığımız hala bize komik sayılar veriyor ve inanmamızı bekliyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        En değerli ihraç malının bilgi olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar