Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Bu aslında örtülü bir faiz artırımıdır diyerek, yeni uygulanacak sistemi kötüleyecek halimiz yok.

        Ekonominin kurallarına aykırı, nasıl sonuçlanacağı baştan belli manasız bir faiz indirimini nasıl eleştirdiysek, ekonominin gereklerine uygun bir faiz artırımını desteklemek gerek.

        Doğru olan eleştirmek değil ama uyarmaktır.

        Yeni getirilen TL mevduata dolar muamelesi yapma uygulamasının vatandaş tarafından ne kadar benimseneceğini laf değil sayılar ve oranlar belirleyecek.

        Geçtiğimiz hafta itibarıyla, döviz ve altın cinsi mevduatların oranı yüzde 59-60 civarında idi.

        Bu oranların TL lehine değişip değişmeyeceğini gözlemlemek, sisteme ilgi ve itibarın da göstergesi olacaktır.

        Benim dikkat çekmek istediğim ise başka bir risk.

        Yeni yapı ile TL cinsinden mevduat sahipleri, vergi gelirleri ile desteklenecek.

        Ancak ne yazık ki bu desteğin ne kadar olacağına ne Türkiye Cumhuriyeti Maliye ve Hazine Bakanlığı ne de TC Merkez Bankası karar verecek.

        Bu karar artık Federal Reserve’e yani Amerikan Merkez Bankası’na ait olacak.

        Federal Reserve (FED), faiz arttırıp doları güçlendirmeye karar verirse, TL mevduat sahiplerine Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nden ödenecek katkı payı artacak, bizim Hazine’den ne kadar paranın TL mevduat sahiplerine aktarılacağını FED belirleyecek.

        Faiz arttıran FED Başkanı’nı görevden almak bizim için mümkün olmayacağına göre, TL’nin getiri oranı Washington’ın alacağı kararlara bağlı olacak.

        Hal böyle olunca da bütçede bu iş için ne kadar para ayrılması gerektiği riskli bir mesele haline gelecek.

        Bu farkın kaynağının ne olacağını bulması ve bilmesi gereken ise zaten ben değilim.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Mevduat tamam ya kredi

        Mevduat tamam ya kredi
        0:00 / 0:00

        Bankaların asıl işi para toplamak değil, topladığı para ile kredi vermektir.

        Şahıslara veya şirketlere.

        Yeni tebliğ bankalara TL cinsinden para yatıranların düşük faizler nedeniyle döviz cinsinden oluşabilecek zararlarının Hazine tarafından kapatılmasını öngörüyor.

        Mevduat sahiplerini koruyor.

        Peki ya işin kredi tarafı.

        Bankalar yüzde 14 faizle mevduat toplayacaklar.

        Peki bu mevduatı yüzde kaç ile krediye yönlendirecekler.

        Dövize endeksli farkı Hazine ödeyeceği için, Bankalara bir yük gelmeyecek.

        Bu durumda krediyi de düşük faizle verebilecekler.

        Peki aradaki fark ne olacak!

        Krediler düşük faizli, mevduatlar ise kur garantili Hazine destekli olacağına göre aradaki fark kimin cebine girecek ya da kimin cebinden çıkacak.

        Veya banka ile Kredi sözleşmesi yapan bir şirket ya da vatandaş ayrıca Hazine ile de “Kur farkı garantisi” sözleşmesi mi yapacak.

        İşin bir yanı tamam da, diğer yanı nasıl olacak.

        DÇM'ye çok da benzemiyor

        DÇM'ye çok da benzemiyor
        0:00 / 0:00

        Yeni sistemi 1960’ların sonundan 1980’e kadar uygulanan DÇM, yani Dövize Çevrilebilir Mevduat hesaplarına benzetenler var.

        Turgut Özal tarafından yerin dibine sokulan ve Türkiye’ye büyük sıkıntı yaşatan sisteme.

        Bir ölçüde haklılar.

        Hatta ben de bir miktar benzettim.

        Ama aslında arada çok ciddi bir fark var.

        DÇM hesabı açabilmek için döviz bozdurmak gerekiyordu ve sadece döviz bozdurmak suretiyle açılan hesaplara “Kur garantisi” veriliyordu.

        Şimdi ise TL cinsinden tüm mevduata kura karşı koruma getiriliyor.

        Metin Külünk çok haklı, araştırılmalı

        Metin Külünk çok haklı, araştırılmalı
        0:00 / 0:00

        Ak Parti milletvekili Metin Külünk’e sonuna kadar katılıyorum.

        Çok ama çok haklı.

        Biliyorsunuz, yeni uygulamaya Cuma günü karar verilmiş.

        Bankalar ile yapılan toplantıda. Öyle ki, bazı bankalar bununla ilgili reklam filmi çekecek zamanı bile bulmuşlar.

        Ancak açıklama pazartesi akşamı yapıldı.

        Metin Külünk de diyor ki, “Bu yönteme geçileceğini bilenlerden pazartesi günü döviz bozduran varsa, bu arada 18 TL’ye yaklaşan kurdan dolar satarak büyük kazanç elde eden varsa, devleti ve milleti soyan varsa bunlar belirlensin ve bunlardan hesap sorulsun.”

        O kadar haklı ki!

        Pazartesi günü kurun zirve yaptığı sırada iş gerekliliği dışında kim yüklü miktarda döviz bozdurduysa büyük şaibe altındadır.

        Mutlaka araştırılmalı soruşturulmalıdır.

        Düşünsenize pazartesi günü 17,5 TL’den 1 milyar dolar satıp, 17,5 milyar TL alsanız, Salı günü aynı para ile 1 milyar 346 milyon dolar geri alabilirsiniz.

        Bir günde yüzde 35’e yakın kar.

        Hem de dolar cinsinden.

        Böyle bir hırsızlık var ise eğer araştırılmaya değmez mi!

        Kabahat soranda

        Kabahat soranda
        0:00 / 0:00

        Hülya Avşar’ın “Gerekirse simit yeriz” açıklamasına herkes çok kızdı.

        Ben pek umursamadım.

        Zaten hemen her sabah simit yiyorum.

        Ekonomi iyiyken sabahları şampanya ve çilek ile kahvaltı etmiyorduk zaten.

        Avşar’ı bilemem ama en azından ben etmiyordum.

        Bana göre simit candır.

        Hele iyisi.

        Hülya Avşar’ın “Gerekirse simit yeriz” cümlesine dönersek.

        Allah aşkına Hülya Avşar’ın ne demesini bekliyordunuz.

        Müthiş bir ekonomik analiz yapmasını mı, yoksa iktidarı, Cumhurbaşkanını eleştirmesini mi!

        Ekonomiyi ve politikaları eleştirseydi, “İyi de eski kocana Cumhurbaşkanı’ndan iş isterken iyiydi” diyeceklerdi.

        Bu yüzden Hülya Avşar “Güçlüleri kızdıracağıma, güçsüzleri kızdırayım” diye bir tercih yapmış belli ki!

        Bana göre asıl kızılması gereken Hülya Avşar’dan ekonomik analiz yapmasını isteyen muhabirler.

        Asaf Savaş Akat’ı ya da Mahfi Eğilmez’i görünce magazin konuları mı soruyorlar da, Hülya Avşar’a ekonomi sormuşlar.

        Asgari ücrete büyükşehir tazminatı

        Asgari ücrete büyükşehir tazminatı
        0:00 / 0:00

        Ankara Sanayi Odası Başkanı olarak saygın bir yeri varken, girdiği siyasette bir saat skandalı ile çok kötü bir final yapan Zafer Çağlayan’ın sivil toplum örgütü lideriyken önerdiği bir sistem vardı.

        Bölgesel Asgari Ücret.

        Bana göre son derece doğru en azından dikkate almaya değer bir öneriydi.

        Ne yazık ki, hiç doğru düzgün tartışılmadı.

        Ancak Maliye ve Hazine Bakanı Nebati’nin sözleri bana bunun yeniden tartışılması gerektiğini gösteriyor.

        Bakan Nebati “Şehir merkezinde kiralar 1261 TL” diyor.

        Doğru olabilir ama hangi şehir, hangi merkez.

        Muş’ta, Kırşehir’de belki bu hatta bunun altında bir kira ile şehir merkezinde oturabilirsiniz ama İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da imkansızdır.

        4 bin 250 TL’lik asgari ücret kimi kentte insanca yaşamaya imkan verirken, kimi kentte hayatta kalmaya bile yetmez.

        Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde asgari ücretin üzerine mutlaka bir “Büyük şehir tazminatı” eklemek gerekir.

        Bunun oranı ise zaten bellidir.

        Ne zaman adam oluruz?

        Ne zaman adam oluruz?
        0:00 / 0:00

        Kulağımızı tersten göstermediğimiz zaman

        Diğer Yazılar