Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazılarının dostu ve kardeşi Katar.

        Uğruna her türlü sıkıntıya katlanmaya hazır olduğumuz, Suudi Arabistan başta olmak üzere çevresiyle ilişkileri koptuğunda ve ambargo altına alındığında yardımına koştuğumuz Katar.

        Hani şu tank fabrikamıza ortak ettiğimiz.

        Hani şu uğruna jet motoru fabrikamızdan olduğumuz Katar.

        Önceki gün bir soru sordum, “Acaba Katar’a Havelsan veya Aselsan’ı değil de Mavi Vatan konseptinden vazgeçme sözü mü verdik” dedim.

        Kimsenin umuru olmadı anladığım.

        Peki dost ve kardeş Katar’ın icraatlarını takip ediyor musunuz?

        Etmiyorsanız ben hatırlatayım.

        Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Exxon Mobil’de içinde olduğu bir petrol ve doğalgaz çıkarma anlaşması imzalamıştı yıllar önce, yazmıştım o zaman.

        Geçenlerde bir anlaşma daha imzaladı.

        Türkiye gıkını çıkaramadı.

        Onu da yazdım.

        Katar’ın Kıbrıs Rum Kesimine büyükelçilik açma izni verdiğini buna karşın Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne böyle bir izin vermediğini de bir kenara not edin.

        Peki Ermenistan ile olan yakın ilişkilerinden haberdar mısınız!

        Her alanda işbirliği ve ortaklık anlaşmaları yaptıklarından, düzenli olarak ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapma kararı aldıklarından, bilgi ve enformasyon teknolojileri konusunda ortaklık kurduklarından da haberdar değil misiniz yoksa!

        Azarbaycan ile Ermenistan arasındaki savaşta gıkını çıkarmayan Katar şeyhinin geçen hafta kimi ağırladığını biliyor musunuz peki!

        Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan’ı ağırladı Doha.

        Ve bir kez daha her alanda iş birliğini arttırma kararı aldılar.

        Bunları niye yazıyorum derseniz.

        Bir amacım yok.

        Bilin diye yazıyorum.

        İş işten geçtiğinde niye yazmadın demeyin diye.

        “Kimler kimlerle beraber” diyenlere “Kimler kimlerle beraber” diyebilin diye.

        Yazı Boyutu

        O aşı Biontech

        O aşı Biontech
        0:00 / 0:00

        Önceki gün sosyal medyada üzerinde bir Uzakdoğu alfabesi ile yazılmış yazılar olan bir aşı şişesi fotoğrafı dolaşmaya başladı.

        Bir hanımefendi, annesini aşı yaptırmaya götürdüğü Medical Park Hastanesi'nde, annesine yapılacak aşının şişesini görmek istemiş.

        Sonra da sosyal medya hesabında şöyle yazmış:

        “Medical Park Hastanesi'nde bu ismi bilinmeyen aşı vuruluyor. mRNA vaccine diyor ama Biontech değil. Sağlık Bakanlığı onaylı aşı dediler ben fark edince. Sahtekarlar çok. Dikkat edin lütfen.”

        Bu paylaşımı görünce şaşırdım.

        Bu kadarı da olmaz dediğimiz ne var ise bu ülkede olabildiği için, bu görüntüyü hemen Sağlık Bakanlığı'na ilettim ve bu iddiaya yanıtlarını öğrenmek istedim.

        Ben bu soruyu sorduğum sırada gece geç saatti ve o sırada Sağlık Bakanı Koca, TBMM’de Bakanlığının bütçesi ile ilgili görüşmelerdeydi.

        O yüzden yanıt biraz gecikti.

        Bakanlık danışmanı Gözde Kirişçioğlu “Hemen bakıyorum” dedi ve ertesi sabah yanıtı verdi.

        Kirişçioğlu’nun yanıtı aynen şöyle:

        “Fatih Bey, gece geç saatte sizi rahatsız etmemek için yazmadım. Durum şu şekilde:

        Söz konusu flakonlar Biontech firmasının bir Uzakdoğu ülkesi için ürettiği aşılara ait. Aşıların henüz bollaşmadığı dönemde Biontech firmasından tedariki hızlı arttırmasını talep etmiştik. Onlar da ellerinde Uzakdoğu için ürettikleri aşılar olduğunu, bu partiyi Türkiye’ye yönlendirebileceklerini ancak üzerindeki etiketleri değiştirmelerinin mümkün olmadığını ifade ettiler. Etiketlerin Türkiye’de değişmesi ise -80 derecelik soğuk zincirin bozulmasına neden olurdu. Bu nedenle etiket değişimi tercih edilmedi. Neticede bu aşılar Biontech firmasının Almanya’da ürettiği aşılardır. Ayrıca aşıların temini sırasında ilgili Uzakdoğu ülkesinin de rızası alınarak bu işlem gerçekleştirildi.”

        REKLAM

        Anlayacağınız paniğe gerek yok.

        Bilmediğimiz, izinsiz garip bir aşı yapılması söz konusu değil.

        O şişelerde Biontech aşısı var.

        Ama işin kötüsü, memleket öyle bir hale geldi ki, tersi olsaydı da kimse şaşırmayacaktı.

        Bilim adamından tüccara dönüşmek

        Biontech’ten söz açılmışken, Biontech’in kurucusu ve ortağı Dr. Uğur Şahin’den söz etmesek olmaz.

        Covid 19’a karşı kullanılacak aşıları piyasaya çıkmaya hazır hale geldiği günden beri Dr. Uğur Şahin sürekli konuşuyor.

        Ve konuştukça gözden düşüyor, konuştukça bilim adamlığından uzaklaşıyor, konuştukça giderek bir tüccara dönüşüyor.

        Aşıları ilk onayı aldığında Dr. Şahin, Biontech’in Covid aşısının çok uzun süreyleetkin olacağını rakiplerinden çok daha fazla etkin olduğunu söyledi. Neredeyse yüzde 100’e yaklaşın bir etkinlikten söz etti.

        Bilimsel olarak yüzde 100 etkinlik deseydi zaten komik duruma düşerdi. Ama 2 yıl sürecek bir etkinlikten söz etti.

        Aradan birkaç ay geçti.

        Dr. Şahin’in uzun süreli etkisi yalan oldu. Bu kez yine ortaya çıkıp “3. Doz şart” demeye başladı.

        Herkesi 3. doza ikna etme görevine soyundu.

        Ve şimdi yine ortalıkta ve “4. doz da şart” diyerek dolaşıyor.

        Haklı olarak herkes bu durumu Dr. Şahin’in para kazanma, milyar dolarları cebe indirme, sürekli olarak millete aşı kakalama girişimi olarak algılıyor ve çok da haklılar.

        Artık Uğur Şahin’e bakınca gördüğümüz saygın bir bilim adamı portresi değil, Ortadoğulu uyanık bir tüccar portresi ne yazık ki!

        Söyledikleri aslında bilimsel.

        Delta varyantının daha yüksek antikor koruması ile engellenebildiğini, yeni Omicron’un da benzer bir şekilde davrandığını, bu nedenle kandaki antikor oranını yüksek tutmak için 6 aylık periyotlarla aşı olmak gerektiğini anlatmak istiyor belki ama bir bilim adamı olarak çok konuşuyor ve bir bilim adamına yakışmayacak biçimde her seferinde kesin konuşuyor.

        Sonrasında da kendi kesinliğini kendi bozuyor ve bir sahtekar görüntüsü veriyor.

        İşin bilimsel tarafını yürüten eşi Dr. Özlem Türeci konuşmazken, Uğur Şahin susmuyor.

        En kötüsü de aşı kampanyalarına aşı karşıtlarından daha fazla zarar veriyor.

        35 IQ'lu çeyrek dahiler

        Talk show’cu Hasan Can’a yönelik saldırıya “Kardeşim adam paralı bir platformda program yapıyor. Beğenmiyorsan, rahatsız oluyorsan para vermezsin izlemezsin” dedim.

        Ama Türk medyasındaki zeka seviyesi düşüklüğünü dikkate almamışım.

        Bu zeka düzeyiyle bırakın gazeteci olmayı, yazı yazmayı, günlük hayatlarını nasıl sürdürdüklerine hayret ettiğim bazıları şöyle demiş:

        “Madem parasıyla küfür ediliyor. O zaman parasını verelim Altaylı’ya da sövelim.”

        Ulan beyinsiz, ulan 35 iq ile kendini çeyrek dahi zanneden salak.

        Ne alakası var.

        Hasan Can millete para verip, sövmüyor.

        Para alıp sövüyor.

        Yeni bana para verip bana sövmüyorsun.

        Ama bana para veriyorsun ve ben senin yedi sülalene sövüyorum gibi düşün.

        Anladın mı!

        Yoksa bunu bile anlamayacak kadar mı salaksınız.

        Kimi de “Vallahi para vermiyorum ama her yerde karşıma çıkıyor” demiş.

        Allah Allah.

        Benim hiçbir yerde karşıma çıkmıyor.

        Niye acaba?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hatayı hatayla telafi etmenin doğru olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar