Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hollanda’da COVID 19 vaka sayılarındaki artış nedeniyle bazı kısıtlamaların yeniden getirilmesi gündemde.

        Futbol maçlarının seyircisiz oynanmasına bu hafta başlanıyor.

        Diğer önlemler de sırada.

        Hollanda’da aşılanma oranının yüzde 82 olmasına rağmen vaka sayılarının artmaya devam etmesi, aşı karşıtlarına neredeyse zil takıp oynatacak.

        “Aşı aşı dediniz bakın ne oluyor. Hastalanan sayısı artıyor” diye sosyal medyada keyif yapıyorlar, aşıyı savunanlarla kendilerince dalga geçiyorlar.

        Aşı karşıtlığı ile ünlü kişilerin yoğun bakım görüntülerini, ölüm döşeğinde nedamet getirmelerini ve hatta ölmelerini gündeme taşımayıp, Hollanda’daki vaka artışlarından medet ummaları komik.

        Gelin isterseniz hep beraber Hollanda’daki duruma bakalım.

        Hollanda’da önceki gün açıklanan vaka sayısı 18 bin 728.

        Nüfusa oranla hayli yüksek.

        Türkiye’de ise dün açıklanan vaka sayısı 22 bin 583.

        Hollanda’da aynı gün açıklanan ölüm sayısı 33.

        Türkiye’de aynı gün açıklanan ölü sayısı 215.

        Yani Türkiye’de vaka sayısı yüzde 20 daha fazla iken ölü sayısı yüzde 700 daha fazla.

        İşte aradaki bu farka “Aşı” deniyor.

        Hollanda’da hayatını kaybeden 33 kişinin sadece 1’i 0-49 yaş aralığında.

        3’ü 50-59 yaş aralığında.

        En büyük bölümü ise 80-89 ve 90 üzeri yaş grubunda.

        Türkiye’de bu detayları bilemiyoruz çünkü bilime değer veren bir ülke olmadığımız için bu detaylı verilere ulaşmamız mümkün değil.

        Anlayacağınız Hollanda’da artan vaka sayıları “Neden aşı olmamamız” değil, “Neden aşı olmamız” gerektiğini gösteriyor.

        O yüzden isterseniz olmayabilirsiniz.

        Hiç karışmam.

        Ama cehalet dolu yorumlarla aşı karşıtlığını savunmayın.

        Sonra aşı olmama ile zeka arasında bağlantı kurarlar, üzülürsünüz.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Ayıp olmasın diye dili varmıyor

        Ayıp olmasın diye dili varmıyor
        0:00 / 0:00

        Eski bakanlardan Cemil Çiçek, son dönemin parlak gazetecilerinden Aytunç Erkin’e konuşmuş.

        Cemil Bey’i uzun yıllardır tanırım.

        ANAP’la başlayıp, Fazilet Partisi ile devam eden ve AK Parti ile noktalanan, 7 dönemini milletvekili ve bunun büyük bölümünü de 4 defa bakanlık yaparak sürdürdüğü siyasi hayatında hep göz önünde oldu.

        Ben kendi adıma siyasetçilikten devlet adamlığına doğru evrildiğini ve çok ihtiyaç duyulan bir dönemde sık sık “aklıselimin sesi" olmaya gayret ettiğini de görüyorum.

        Aytunç Erkin’e verdiği röportajda da çok önemli şeyler söylemiş.

        Çiçek’in sözlerini okuyunca iktidar partisinde uzun süre egemen olan ortak aklın artık kalmadığını, istişare geleneğinin uzunca bir zamandır terk edildiğini, başkanlık sistemi ile ilgili partinin eskilerine ve büyüklerine asla danışılmadığını, sistem oluşturulurken, eski bir Adalet Bakanı ve hukukçu olan Cemil Çiçek’ten dahi fikir alınmadığını anladım.

        Cemil Bey, tek tek tane tane anlatmış partinin içinde bulunduğu duruma nasıl geldiğini.

        Ve başkanlık sistemi ile ilgili de bir değerlendirme yapmış.

        Diyor ki, “Başkanlıksisteminde 50 artı 1 problem yaratır.”

        Yani Cemil Çiçek’e göre millete tüm bir Anayasa referandumu boyunca “Sistemin en iyi özelliği” diye anlatılan, “Koalisyonları bitirip istikrarı getireceği söylenen” 50 artı 1 aslında problemmiş.

        Fransa’da tıkır tıkır işleyen ve rejimi koruyan sistem Türkiye’de niye problem, anlamam mümkün değil.

        Ama bence Cemil Bey’in de söylemek istediği aslında başka şey.

        Cemil Çiçek, başkanlık sisteminin problem olduğunu söyleyecek de ona dili şimdilik varmadığı için böyle diyor.

        Aynen “Yok diyeceksin ama dilin varmıyor” diyen Bektaşi fıkrası gibi.

        At başından başkasının sorunu olsun

        At başından başkasının sorunu olsun
        0:00 / 0:00

        Samuray kılıcı ile gencecik bir kızı katleden alçakla ilgili gelişmeleri öğrendikçe delirecek gibi oluyorum.

        Allah o kızımızın ailesine sabır versin.

        Yemin ederim, bir baba olarak düşündükçe ihkakı hak diyesi geliyor insanın.

        Ama aklıselim öne geçip, adalete güvenmek gerek diyor yine de.

        Bu olayda beni kılıçlı katilden daha fazla delirten ise bu katilin ailesi, ana babası.

        Baba sözde büyük bir üzüntü ile anlatıyor, çocuklarının sineği bile incitmeyen biri olduğunu ama kılıç, bıçak topladığını, sorunları olduğunu, yalnız yaşadığını, her gün ofisine alarak destek olmaya çalıştığını falan.

        Benim bu anlatılanlardan anladığım ise şu.

        “Bizim sorunlu bir çocuğumuz var. Biz bununla baş etmektense başımızdan savdık. Ona bir ev tutup evden attık. Arada biraz ilgileniyorduk ama çok sorunlu idi. Ama bu kadarını beklemiyorduk.”

        Çok açık bir şekilde kendi sorununu başından atıp, sorunu toplumun sorunu haline getirmiş ve bir genç kızın ölümüne neden olan süreci umursamamış bir aile görüntüsü.

        Ne bir tedavi girişiminden söz ediliyor ne de bu konuda aranıp da bulunamayan bir destekten.

        At başka bir eve kurtul.

        Sonra yalandan üzül.

        Elbette böyle bir evlat kolay değil.

        Ama bu kadar sorumsuzca davranmak da doğru değil.

        Sen hasta çocuğunu tedavi ettirmeye çalış, olmayacak gibi ise destek iste, devleti yardıma çağır.

        Tüm sorumluluklarını yerine getir.

        Yine de bunlar oldu ise o zaman ağla.

        Şimdiki ağlaman boşuna.

        Kendi sorumsuzluğunu unutturma gözyaşları bunlar.

        Ama kurtarmaz. En azından vicdanlarda kurtarmaz.

        Evet katil katil.

        Ama ana babanın sorumsuzluğu da yenilir yutulur gibi değil.

        Helal meselesi

        Helal meselesi
        0:00 / 0:00

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Helalleşme” kampanyası başlattı.

        Kampanyanın tam içeriğini henüz anlayamadım.

        Helalleşmek değerlidir elbette ama hukuki bir kavram olmadığı için siyasetteki anlamını çözemedim.

        Genelde musallada, cenaze namazı sırasında helallik istenir.

        Acaba CHP’yi gömmeye mi hazırlanıyor da helallik istiyor diye de düşünmedim değil.

        Göreceğiz.

        Bu nedenle içeriği tam anlamadan bu konuda bir yorum yapamayacağım.

        Ancak gördüğüm bir şey varsa, o da CHP liderinin giderek eleştirdiği kişiye benzemeye başlamış olması.

        Gittikçe daha fazla “Ben” diyen.

        Giderek kendini daha çok öne çıkaran.

        Bir partinin genel başkanı gibi değil, bir genel başkanın partisi varmış gibi görünmeye başlayan bir tavır.

        Acaba helalleşme sırasında “Helal olsun bu tavra” da denmesini bekliyor mu merak ediyorum!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yeterince sağ parti olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar